Partisinin Şanlıurfa 2’nci Olağan Kongresine katılan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, iç ve dış gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu.
Yapıcıoğlu, Afrin’e yapılan ‘Zeytin Dalı’ operasyonu başta olmak üzere Türkiye ve ABD arası gerilimli dış politika, HÜDA PAR’ın siyasetin merkezine aldığı ‘İnsan ve Adalet’ hedefi, Taşeron İşçilerinin kadroya alınması, güvenlik soruşturmaları, gelir dağılımı ve seçim barajı gibi birçok konuda önemli açıklamalarda bulundu.
Afrin Operasyonuna ilişkin olarak konuşan Yapıcıoğlu, “Dertlerin devası için önce doğru teşhis gerekir. Önce dostumuzu, düşmanımızı net bir şekilde tanımamız gerekir. Kimin bize ilaç, kimin zehir sunduğunu çok iyi fehmetmemiz gerekir.” dedi.
“Sorunların çözülmesi için doğru bir teşhis gerekir”
Memleketin birçok meselesinin olduğunu söyleyen Yapıcıoğlu, şöyle konuştu: “Memleketimizin pek çok meselesi var ve bunların birçoğu ağır meseleler. Biri diğerinden daha ağır sorunlarla boğuşuyor bütün bir İslam coğrafyası. Birikmiş devasa sorunlarımız var. Bünye ateşler içerisinde kıvranıyor. Lakin bu hastalıkların, bu derdin devasız olmadığını çok iyi biliyoruz. Dert ne kadar büyük olursa, hastalık ne kadar kötü olursa olsun eğer doğru teşhis var ise inşallah onun tedavisi mümkündür. Bizim bünyemize yüzyılı aşkın bir süredir zerk edilmiş bir menfi milliyetçilik mikrobunu tedavi etmek için daha fazla milliyetçiliğe sarılanlarımız oldu. Bu adeta şekeri tavan yapmış bir hastaya şerbet içirmek gibi veya tansiyonu fırlamış birine çok tuzlu şeyler yedirmek gibi bir şeydir. Biz kardeşliğimizi kaybettik. Biz, kendi menfaatinden başka hiçbir şeyi kendisine dost ve müttefik kabul etmeyenleri halen müttefik olarak kabul etmeye devam ediyoruz. ‘Müttefiklik hukuku böyle değil, bu müttefikliğe sığmaz’ diye kendi menfaatinden başka hiçbir şeyi düşünmeyen, adalet gibi bir derdi olmayan, bugüne kadar sömürmek ile büyümüş, göbeğini şişirmiş olanları, hukuk çerçevesi içerisine davet ediyoruz. Bu beyhude bir çabadır. Dertlerin devası için önce doğru teşhis gerekir. Önce dostumuzu, düşmanımızı net bir şekilde tanımamız gerekir. Önce kimin bize ilaç, kimin bize zehir sunduğunu çok iyi fehmetmemiz gerekir.”
Afrin’e yapılan ‘Zeytin Dalı’ operasyonu
Afrin Operasyonunu Suriye tarihinden kopararak yeni başlamış bir sorunmuş gibi algılamanın doğru olmadığına dikkat çeken Yapıcıoğlu, “Özellikle küresel çapta dış politikayı belirleyenler, dış politikayı bir satranç gibi oynuyorlar. Yani bir kaç hamle sonrasını düşünerek adım atıyorlar. Bizde nasıl oluyor? Tavla oynar gibi.. Bizimkiler diyorlar ki, biz filanca meselede zar atacağız düşeş gelecek. Gelmiyor ama.. O yüzden her ne kadar aksini iddia etsek de, her ne kadar ‘artık politikaları biz belirleyeceğiz, artık biz oyun kurucusuyuz’ desek de hep başkalarının kurmuş oldukları oyunlara düşüyoruz. Başkaları bazı hamlelere bizi zorluyorlar. İşte şu anda 2011 ayının Mart ayından beridir karışık olan hemen yanı başımızdaki Suriye.. Hafızalarımızı biraz tazeleyelim. Yani bugünkü olayları geçmişinden, tarihinden kopararak sadece dün başlamış veya bir hafta önce başlamış gibi algılamayalım. O dönemde HÜDA PAR olarak bir şey söyledik. Dedik ki: Bakınız Suriye'de sıkıntılar var. Suriye'de zulüm eden bir rejim var. Orada mazlum bir halk var ve bu halkın meşru bazı talepleri var. Bu talepler karşılanmalı fakat şu unutulmamalı. Bu ümmetin iç meselesidir emperyalistleri buraya davet etmeyin, onlar müdahale etmesinler. Çünkü onlar buraya gelirlerse çok iyi bilin ki onlar ne Suriye'nin ne Türkiye'nin ne İran'ın ne Irak’ın, Mısır'ın, Arabistan'ın; ne Şii’nin ne Sünni’nin; ne Türk'ün ne Kürt'ün, Arap’ın ne Fars’ın hiç kimsenin, hiçbir Müslümanın dostu değildirler, olamazlar.” ifadelerini kullandı.
“Amerika nereye gittiyse orayı yaktı yıktı dağıttı”
ABD’nin Suriye’deki politikasına değinen Yapıcıoğlu, “Rabbimiz uyarıyor, ‘Siz onların milletine, dinine tabi olmadıkça onlar sizden asla razı olmayacaktır’ diyor. Biz unuttuk bunu, ne oldu? Türkiye, başta ABD olmak üzere batılıları davet etti. Dedi ki, ‘buyurun bir koalisyon kuralım şu muhaliflere yardım edelim.’ Zannettiler ki Amerika gelince oradaki mazlum halka yardım edecek de onları zulümden kurtaracak. Unuttuk mu? Bu kadar balık hafızalı mıyız? Amerika nereye gittiyse orayı yaktı, yıktı, dağıttı. Sadece kendi menfaatleri için çalıştı. Üstelik daha önce kendi menfaatlerini korumak için dünyanın bir ucuna asker gönderiyordu. Şimdi başkalarını savaştırıyor kendi adına, kendisi savaşmıyor. İşte o dönemde geldiler ‘Koalisyon Güçleri’ adı altında onlarca batı ülkesi geldiler, Suriye’yi bombalamaya başladılar. Sonra ne oldu? Türkiye dedi ki, ‘havadan bombalanmakla olmaz karadan da girelim.’ Amerika dedi ki, ‘benim karadan girmeye yetkim yok. Sen gireceksen buyurun.’ Türkiye ise, ‘yok ben tek başıma girmem’ dedi. Sonra Amerika, PYD’ye silah yardımı yaptı. Türkiye dedi ki, ‘biz seninle müttefikiz, senin listende de bunlar terör örgütü, sen nasıl bunlara silah verirsin? Bu nasıl müttefiklik?’ ABD, ‘Bunlar benim kara birliklerim.’ dedi. Türkiye ABD’yi kendine müttefik kabul ediyor, ABD PYD’yi kendine müttefik kabul ediyor, Esed rejimi, o da kendine müttefik olarak Rusya’yı çağırdı. Şimdi alanda bir vekâlet savaşıdır gidiyor. Eğer siz ilk düğmeyi yanlış iliklerseniz arkası yanlış geliyor. Sonra Türkiye hop oturup hop kalktı. ‘Niçin benim düşmanlarına yardım ediyorsun? Niçin benim terörist dediklerime yardım ediyorsun?’ diye.” İfadelerini kullandı.
“Amerika çok sinsi planlar peşinde”
İslam ülkelerinin yöneticilerine çağrıda bulunan Yapıcıoğlu, “Eğer siz kendi iç meselelerinizi emperyalizme havale ederseniz Ey İslam ülkelerinin yöneticileri! Ne sizin başınız beladan kurtulur ne operasyonlar ne de çatışmalar biter.” uyarısında bulundu.
Yapıcıoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Amerika çok sinsi planlar peşinde. Şimdi Amerika'nın silah verdiği, eğittiği, hedef belirlediği, yol gösterdiği istikamet verdiğini Türkiye gidip vuracak. Amerika'yı vurur gibi vuracak. Ama Amerika aslında vurulmamış olacak. Onunla karizması çizilmemiş olacak. Şimdi Amerika diyor ki, ‘orası benim çatışma alanım değil, ben orada yokum, beni ilgilendirmez.’ Amerika istiyor ki, bu memlekette savaş hiçbir zaman bitmesin, hiçbir zaman kan durmasın. O yüzden birilerimize silah verip diğerine karşı kışkırtıyor. O yüzden bizi birbirimize kırdırmaya çalışıyor. Onların “arz-ı mev’ud” diye bir hedefleri var. Onlar diyorlar ki, ‘Nil Nehri'nden Fırat'a kadar olan topraklar ve onların havzası Allah tarafından bize vaat edilmiş’ Öyle inanıyor siyonistler. Bu kendilerine vaat edilmiş olarak düşündükleri toprakların insansızlaştırılmasını istiyorlar. Dümdüz halı gibi, engelsiz ve o toprakların üzerinde onlara direnç gösterecek tek bir insan kalmasın istiyorlar. Kalacak olanlar da onlara hizmetkârlık yapsın istiyorlar. Bu nedenle durmadan fitne tohumları ekiyorlar.”
“Biz kardeşlerimize sırtımızı çevirdik”
“Büyük şeytan olarak sıfatlandırılmış ABD’nin bundan sonra ne yapacağını az çok tahmin edin” diyen Yapıcıoğlu, “Nasıl başarılı oluyorlar bu kadar? Niçin ektikleri fitne tohumları bu kadar çabuk yeşeriyor? Niçin biz birbirimizi bu kadar öldürmeye hevesliyiz? Çünkü biz yolumuzu şaşırdık, reçetemizi kaybettik. Bize asla dost olmayacakların dostluğunu kazanabileceğimizi zannettik.” ifadelerini kullandı.
Yapıcıoğlu, “Allah'ın bizim için çizmiş olduğu sınırları çiğnedik. O sınırları aştık. Çünkü biz adaleti tesis etmek gibi bir görevimiz olduğunu unuttuk. Belki bu unutmamızdan dolayı her Cuma, her camide minbere çıkan her hoca minberden inmeden önce Nahl suresinin 90 ayetini okuyor. Allah bize adaletli olmayı emrediyor ama biz adaletli olamıyoruz. Biz adil olamadığımız için, biz birbirimizin hakkına girdiğimiz için, birbirimize haksızlık ettiğimiz için, bizden taraf olan, bizim kanımızdan, aşiretimizden olan, soyadı bizimle aynı olan ya da bizim tarikatımızdan, cemaatimizden olan ya da bizimle aynı partiye oy verenleri kardeş kabul ettik. Oysa neydi bizim kardeşlik ölçümüz? Allah ‘bütün müminler kardeştir’ diyor. Ama biz kardeşlerimize sırtımızı çevirdik, birimiz Amerika'ya birimiz Rusya'ya sırtımızı dayadık. Sonra şikâyet ediyoruz ‘Adamlar ikili oynuyor. Bugün dost dediğine yarın düşman diyor. Adam düne kadar bana silah vermiş, bugün de başkasına veriyor. Ben parasını veriyorum adam bana vermiyor götürüp başkasına bedava veriyor.’ diye. Şeytan kıyamete kadar tövbe etmeyecek. Onun vazifesini omuzuna almış ve çok haklı bir şekilde büyük şeytan olarak sıfatlandırılmış Amerika'nın bundan sonra ne yapacağını az çok tahmin edin. Siz ondan, size iyilik yapmasını veya sizi hayra yöneltmesini, sizi barıştıracağını, sizin lehinize olacak bir iş yapacağını beklerseniz sürekli birbirimize uğraşırsınız. Sürekli birbirinizle savaş halinde olursunuz sürekli birbirinizin kanını dökerseniz.” şeklinde konuştu.
“Uluslararası ölçekte adaletin olmadığı çok net bir şekilde aşikâr”
Müslümanların her zaman ümitvar olması gerektiğini sözlerine ekleyen Yapıcıoğlu, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Uluslararası ölçekte adaletin olmadığı çok net bir şekilde aşikâr. Uzun uzun uluslararası sistemin nasıl çalıştığını söylemeye gerek yok. Şunu bilin yeter; Allah-u Teâlâ’nın “Onlar asla size dost olmayacaklar” dediklerine dost nazarıyla bakmayın yeter. Bu kadar basit bir reçete. Allah’ın “Ancak birbirinize kardeşsiniz” dediği Müminler, birbirlerine kardeş nazarıyla bakacaklar, bu kadar basit. Hastalıklarımız şu anda çok büyük görünüyor olabilir, Bunların çözümü çok zor şeyler değil. İki şey; dostunu bil, düşmanını tanı, bu kadar. Düşmanını dost olarak belleme, kardeşine sırt çevirme, onu darda bırakma. Eğer biz bunları yeniden kendimize ölçü alırsak, eğer biz Müminler olduğumuzu hatırlarsak ve reçetemizin bize gönderildiğini, bize izah edildiğini unutmazsak, çıkış çok kolaydır. Ümitsizlik yok! Biz ümitvar olacağız. Şu anda koyu bir karanlıkta olabiliriz. Karanlığın en koyu olduğu dönem, şafağın sökmesinin en yakın olduğu andır.”
İLKHA