Yapıcıoğlu: Yargı türlü baskılar altındadır

​Partisinin Van Kongresinde konuşan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, adaletin kişiye göre işlediğini hatırlatarak, yargının türlü baskılar altında olduğunu söyledi.

HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, katıldığı partisinin Van İl 2'nci Olağan Kongresinde iç gündeme ilişkin önemli tespit ve değerlendirmelerde bulundu.

Yapıcıoğlu, tesettürlü bayana yapılan saldırının yansıması, 28 Şubat sürecinin devam eden etkileri, taşeron işçiler, güvenlik soruşturmaları, ülkedeki yargının işleyişi başta olmak birçok konuda önemli açıklamalar yaptı.

"Giyim kuşamından dolayı bir bayana saldırı kabul edilemez"

Yargının her türlü baskının altında olduğuna vurgu yapan Yapıcıoğlu, "Biliyorsunuz bir ara İstanbul'da şortlu bir bayana, birisi fiili bir saldırıda bulunarak tekme attı. Basın ayağa kalktı, memleketi ayağa kaldırmaya çalıştı: 'Giyim kuşamından dolayı bir bayana saldırı kabul edilemez.' Akabinde tesettürlü bir bayana, başka biri tarafından saldırı yapıldı. Peki, ne oldu? Şortlu bayana saldıran tutuklandı ve yıllarca ceza isteniliyor. Tesettürlü bayana saldıranın kimliği tespit edilerek yakalandı. Adliyeye götürülerek, ifadesi alındı ve serbest bırakıldı. Ses var mı? Yok. Yargı türlü baskılar altındadır. Basın baskı yapar, yargı boyun eğer. Siyaset baskı yapar, yargı boyun eğer. Bir zamanlar, Yargıtay Başkanlığı yapmış birisinin görevdeyken söylediği bir söz, 'cüzdan ile vicdan arasına sıkışıp, cüzdana bazen meyleder' demişti. Böyle bir memlekette adaletin yeniden tesis edilmesi gerektiğini söylüyor ve bunu yapmaya çalışıyoruz." dedi.

"Son 12 yılda cezaevinde bulunan insanların sayısı 4 kattan daha fazla artmış"

Son 12 yıl içerisinde cezaevlerinde bulunan insanların sayısının arttığına dikkati çeken Yapıcıoğlu, "Bundan 12 yıl önce, 31 Aralık 2005 tarihi itibariyle Türkiye'de cezaevlerinde bulunan insanların sayısı 55 bin 870 kişidir. Bunlar Adalet Bakanlığının resmi rakamlarıdır. 2017 yılının kasım ayı itibariyle bu sayı 228 bin 993 kişiye çıkmış. 12 yılda cezaevinde bulunan insanların sayısı 4 kattan fazla artmış. Cezaevindeki insanların sayısının bu kadar hızlı artmasının nedenleri üzerinde elbette çok şey söylenebilir. Fakat şu rakamları da ilave ettikten sonra belki daha sağlıklı bir sonuca ulaşabiliriz.  Türkiye'de cezaevlerinde bulunan yüzbinlerce insanın arasında 'adam öldürme, adam öldürmeye teşebbüs veya yaralama' suçundan dolayı cezaevlerine düşenlerin sayısı 54 bindir. Yani 2005 yılında bütün suçlardan dolayı cezaevinde bulunan insanların sayısı kadar; insan öldürme, yaralama veya öldürmeye teşebbüs suçu işlenmiştir. Sadece dolandırıcılık, hırsızlık, sahtecilik, yağma/gasp gibi mala karşı işlenen suçlardan dolayı cezaevinde bulunan insanların sayısı -bunlar 2016 itibariyle- 80 bin 234 kişidir. Peki, sayılar bu kadar hızlı yükseliyorsa, bu kadar çok sayıda insan içeride varsa, niçin biz bu duruma geldik?" ifadelerini kullandı.

"Acaba insanların bu kadar pervasızca suç işlemesi, gerçekten cezaların caydırıcı olmamasından mı kaynaklanıyor?"

Son günlerde gündemde olan çocuk istismarına değinen Yapıcıoğlu, "Özellikle son dönemde çocuk istismarı ve benzeri suçlarla ilgili olarak hararetli bir tartışma Türkiye'de yürüyor. 'Cezaları arttıralım' diyorlar. Acaba insanların bu kadar pervasızca suç işlemesi, gerçekten cezaların caydırıcı olmamasından mı kaynaklanıyor? Size yine Adalet Bakanlığının rakamlarından birisini vereyim. 10 yıldan daha yüksek cezalarla cezalandırılmış mahkumların sayısı, bütün mahkumların içerisinde yüzde 45'tir. Avrupa ortalaması yüzde 15'tir. Demek ki neymiş? Cezaların caydırıcılığının az olmasından değil. Demek ki mesele cezaların azlığı değil. Çare cezaları artırmak değil." diye konuştu.

"Memlekete adalete olan güven kalmamış, adalet kişiye göre işliyor"

Adaletin kişiye göre farklı şekillerde işlediğini sözlerine ekleyen Yapıcıoğlu, "Memlekette adalete olan güven kalmamış. Bu iki anlamda da doğru. Yani hak sahibi, hakkına kavuşabileceğinden emin değil; suç işleyen kişi de ceza alma korkusunu hakkıyla yaşamıyor. Adalet kişiye göre işliyor. Kanunlar, bir hukukçunun tabiriyle, 'eşek arılarının delip geçtiği, bal arılarının takılıp kaldığı bir örümcek ağı gibi olmuş.' Yani iri olanlar, ensesi kalın olanlar, dayısı olanlar, siyasette arkası olanlar; mahkemelerde çok sefer hesap vermeden, herhangi bir ceza almadan kurtulabiliyorlar. Rütbesi yüksek, sosyal mevkii yüksek, cüzdanı kalın, banka hesabı kabarık olanlar;  bir dönemin siyasi bazı itiraflardan dolayı içeriye düşseler bile başka bir dönem, onlarla ilgili, onlara özel yasalar çıkarılıp onları dışarıya salabiliyorlar." dedi.

"Güvenlik soruşturmasını; 28 Şubat zihniyetinin ve FETÖ zihniyetinin oluşturmuş olduğu devletin hafızasına bakarak yaptılar"

Taşeron işçilerin kadroya alınmasına ilişkin yapılan güvenlik soruşturmasının, FETÖ mensuplarının oluşturduğu devlet hafızasına göre yapıldığının altını çizen Yapıcıoğlu, "Biliyorsunuz taşeron işçilere kadro verilecekti. Önce 'şartsız hepsini alacağız' dediler. Sonra yazılı sınav getirdiler. Üstüne bir de mülakat dediler. Mülakatlarda ne tür sorular sorulduğu konusunda çok ciddi şaibeler var. Üstüne üstlük birde güvenlik soruşturması geldi. Bu güvenlik soruşturmalarını neye göre yaptılar? 28 Şubat zihniyetinin ve FETÖ zihniyetinin oluşturmuş olduğu devletin hafızasına baktılar. Devletin o gün yazılan belgelerinde bu kişi ile ilgili veya babasıyla, annesiyle, amcasıyla ilgili bir şey varsa o kişiyi elediler. 'Sen tehlikelisin, sen bu kadrolara yerleşemezsin' dediler. Senin ekmek yemeye hakkın yok dediler." diye konuştu.

"Birkaç milyon zarardan dolayı şeker fabrikaları şu anda satılığa çıktı"

Vergi yükündeki adaletsizlik ve şeker fabrikaların satışa sunulmasına da değinen Yapıcıoğlu, birkaç milyon zarar için şeker fabrikalarının satışa çıkarıldığını belirtti.

Yapıcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Vergi yükü eşit ve adil dağılıyor mu? Şeker Fabrikaları zarar ediyor diye kapatılıyor. Birkaç milyon zarardan dolayı şeker fabrikaları şu anda satılığa çıktı. Şu geçtiğimiz birkaç sene içerisinde, Türkiye'de sadece milyonlarca lira bonservis bedeli ödeyerek sporcu transfer eden spor kulüplerinin silinen vergi borcu, hatta bu kulüplerden sadece bir tanesinin silinen borcu, bütün o zararları karşılama yeter. Ama sıra garibe, asgari ücretliye gelince, vergi yükü onun sırtında. Şimdi vergi yükünü sabitleyeceğiz, sırtındaki yükü hafifleteceğiz diye hükümet şu an bazı çalışmaları başlattı. O yükü hafifletecek her çalışma değerlidir. Biz teşekkür ederiz." dedi.

"Mecliste grubu bulunan 4 parti 2012 yılında, anayasa uzlaşma komisyonunda, asgari ücretliden vergi almamak için verdiği sözü yerine getirsin"

Mecliste grubu bulunan partilerin 2012 yılında, mecliste oluşturdukları uzlaşma komisyonunda, asgari ücretliden vergi alınmayacak diye verilen sözleri hatırlatan Yapıcıoğlu, bu sözlerin yerine getirilene dek gittikleri her yerde yüzlerine vuracaklarını söyledi.

Yapıcıoğlu, açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı: "Yıllardır çağrı yapıyoruz. 2012 yılında şu anda mecliste grubu olan partiler, o gün de mecliste gurubu olan partilerdir. Bir anayasa uzlaşma komisyonu oluşturuldu. Bu anayasa uzlaşma komisyonunda 4 parti asgari ücretliden vergi alınmayacak diye anlaştı. İmzalar atıldı. Daha sonra bütün bir anayasaya yazacak o komisyon, sadece 60 maddede anlaşabildi. Bazı maddelerde anlaşmazlık çıktı ve komisyon dağıldı. Anayasa değişikliği rafa kaldırıldı. Biz hatırlatıyoruz ve diyoruz ki, ey iktidarı ve muhalefetiyle mecliste bulunan partiler, 2012'nin eylül ayında, bu millete vermiş olduğunuz bir sözünüz var. O söz asgari ücreti vergiden arındırmak şeklindedir. Bu sözünüzü yerine getirin. Yerine getirene kadar size bunu hatırlatacağız. Gittiğimiz her yerde sizin yüzünüze vuracağız. Millete de diyoruz ki, size söz verdikleri halde, sözlerini yerine getirmeyen bu partilerin cezalarını kesin."

"Evet, ümitsiz değiliz"

Yapıcıoğlu, son olarak ümit var olduklarının altını çizerek, "Evet, biz ümitsiz değiliz. Biz üstadımızın Risale-i Nur'ların rahle-i tedrisinden geçmişiz. Şartlar bugünkünden çok daha kötüyken, Üstadımız bize 'Ümit var olunuz! Şu İstikbal-i inkılabât içerisinde en gür sâdâ, İslam'ın sâdâsı olacaktır.' O gür seda çıktığında, mutlak adalet gelecektir. O gür seda her tarafta yankı bulduğunda, mazlumlar kurtuluşa erecektir. Hak hâkim olduğunda; batıl zail olacaktır. Hak, batılın tepesine geçecektir. Bizim buna inancımız tamdır. Eğer bugün gelmiyorsa, mutlak surette daha çok çalışmamız gerektiğini bu durum bize ihtar ediyor." şeklinde konuştu. (Ramazan Casuk-Şükrü Tontaş-İLKHA) 














 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Siyaset Haberleri

HÜDA PAR’dan İslam âlimi Şeyh Said için soru önergesi
HÜDA PAR'dan TV dizilerindeki pervasızlığa tepki
HÜDA PAR: Kürt meselesinin araçsallaştırılmasına artık müsaade edilmemeli!
HÜDA PAR, siyonistlerle ticaretin devam ettiği iddialarına ilişkin Meclis'e soru önergesi verdi
CHP'nin bize karşı yapıp ettiklerine karşı onlara yapılana 'oh olsun' demeyiz!