Genel seçimlerin konuşulduğu ve Siyaset kazanının giderek ısındığı bu günlerde Seçim çalışmaları ve günlük siyasi gelişmeleri bir tarafa bırakarak Türkiye ve Dünyada meydana gelen gelişmeler hakkında İlke Haber Ajansı Diyarbakır Bölge Müdürü Fikret Özkan’ın sorularını cevaplayan Hür Dava Partisi Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Avrupa da gelişen İslamofobi’den Amerika da ki saldırıya, Mısır da İhvan’ın silahlanmasından bölgede işlenen karanlık cinayetler karşısında devletin sergilediği tutuma kadar bir çok konuda merak edilenleri değerlendirdi.
“Avrupa’da İslam’a yönelik ciddi bir saldırı var”
Amerika’da öldürülen Müslümanların İslami kimliklerinden dolayı hedef seçildiklerini ve bunu ailelerinin de onayladığını belirten Yapıcıoğlu, Sadece Amerika’da değil bütün Hristiyan dünyasında Müslümanlara yönelik saldırı ve baskılarda ciddi bir tırmanışın olduğunun altını çizdi.
Yapıcıoğlu, “Olay artık İslamofobi olmaktan da çıkmış, “İslam karşıtlığı” ve “Müslüman düşmanlığına” dönüşmüştür. Daha dün Rusya’ya bağlı Mordovya Özerk Cumhuriyetinde ortaöğretimde başörtüsünü yasaklayan mahkeme kararının temyiz talebi Yüksek mahkeme tarafından reddedildi. Müslüman Tatar öğrenciler okullarından atılıyor. İsveç’te tren istasyonunda güvenlik görevlisinin 9 yaşındaki Müslüman çocuğa kalabalığın içinde uyguladığı şiddet ve bu şiddete tamamen tepkisiz insanların görüntüleri basına yansıdı” dedi.
“Bütün zulümlere rağmen Müslüman sayısı artıyor”
Batının ‘aydınlanma’ diyerek kendi dinleri olan Hristiyanlık ile arasına mesafe koyduğunu ve bunun neticesinde dünyada İncilsiz ve kilisesiz bir Hristiyanlık doğduğunu belirten Yapıcıoğlu, “Nüfus artışı da durmuş durumda ve toplum hem sosyal hem de manevi yönden bir çöküş yaşıyor. Buna mukabil orada yaşayan Müslümanların sayısı sürekli artıyor. Mesela İngiltere’de yaşayan Müslümanların nüfusu son on yılda iki katına çıktı. Kendilerini düzeltemiyorlar, toplumsal çöküşe çare bulamıyorlar. Faturayı İslam’a ve Müslümanlara kesiyorlar. Tarihsel hafızaları da İslam karşıtlığı için uygun ve özellikle Varşova Paktı’nın ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra yeni konseptte İslam ‘düşman’ ilan edildi. Paris’te Charlie Hebdo olayından sonra günlerce canlı yayın yapan basın Müslümanlara yönelik eylemlere ise kör ve sağır kaldılar” ifadelerini kullandı.
“Mısır cinayetleri haber bile olmuyor”
Mısır’da yaşanan vahşeti değerlendiren ve Mısır’da tamamen sivil ve barışçıl niyetlerle yapılan eylemlerde halkın üzerine ateş açılarak binlerce insanın şehit edildiğini kaydeden Yapıcıoğlu, “İhvan yöneticilerinin malvarlıklarına el koyuldu. 10 binlerce kişi İnançlarından dolayı tutuklandı, 2 bin civarında idam kararı alındı. Bu muameleler iki yıla yakın bir süredir devam ediyor. Dünya sessiz, bu cinayetler haber bile olmuyor. En son kadınlara tecavüz edildi. Bir noktadan sonra halkın kendini savunması, zulme başkaldırması bir haktır, hatta şartlara göre bir sorumluluktur. Allah yardımcıları olsun. Belki daha çetin bir imtihan bekliyor onları. Fakat zulmün devam edemeyeceği, mutlaka zalimlerin bir gün devrileceği de bir hakikattir” diye konuştu.
“Şer güçleri Mursi’yi devirmek için birleşti”
25 Ocak devrimiyle Mısır diktatörü Hüsnü Mübarek’in devrilmesinden sonra ilk defa halkın desteğini alan birinin Mısır’ın yönetimine geçtiğini ifade eden Yapıcıoğlu, “Devrimden sonra yapılan seçimle Muhammed Mursi Cumhurbaşkanı oldu. Hemen ardından pek çok farklı yöntemle Mursi yönetimini devirmek için şer güçler işbirliklerine giriştiler ve Muhammed Mursi yönetimde bir yılını dolduramadan 3 Temmuz darbesiyle indirildi. Mısır halkı ve İhvan yılmadı, devrimi tamamlamak için sokaklara çıkmaya devam etti. Kaide ’ten dâhilde silah kullanılmaz. Normal şartlarda halkın can, mal, din, akıl ve nesil emniyetini sağlaması gereken yönetim, bizzat kendisi bu emniyeti yok etti” sözlerini kullandı.
“Toplumun üzerinde psikolojik baskı oluşturulmak isteniyor”
Özellikle 6-8 Ekim Kobani bahaneli çıkarılan olaylar sonrası kasıtlı olarak halkın psikolojik olarak taciz edildiğini belirten Yapıcıoğlu, kamuoyunda 15 Şubat’ta bazı olayların olacağı yönünde haberlerin dolaşmasının da aynı plan dâhilinde olduğunu söyledi.
Yapıcıoğlu, “Nisan ayında sokakların karışacağı söylentileri yayılıyor. HDP’nin barajı aşamaması halinde sürecin bitebileceği dillendiriliyor. Bütün bunlar tabi toplumda bir gerginlik oluşturabiliyor. Özellikle baraj meselesiyle ilgili olarak toplum üzerinde psikolojik bir baskı oluşturma isteğidir. Yani HDP barajı aşamaz ve meclise giremezse özellikle Kürdistan’da karışıklıklar çıkabilir inancı oluşturularak; aslında HDP’ye oy vermeyecek kesimlerin de huzur kaçmasın, sükûnet bozulmasın diyerek tercihlerini HDP’den yana kullanmaları sağlanmak isteniyor. HDP barajı aşmazsa ne olur? HDP meclise temsilci gönderememiş olur, başka da bir şey olmaz. 2002 seçimlerine de selefleri parti olarak katılmış ve meclise girememişlerdi. O zaman da bir şey olmamıştı. Bazı gerginlikler çıkarsa hükûmet de bunu bahane ederek, yeni iç güvenlik paketleriyle özgürlük alanlarını biraz daha daraltır. Bu oyuna kimse gelmemeli” şeklinde konuştu.
“Farklı toplumları bir araya getiren İslam’dır”
Şeyh Said Efendi’nin kıyamının yıldönümü münasebetiyle de değerlendirmede bulunan Yapıcıoğlu, Şeyh Said’in zulme başkaldırdığını ve ceddi Hz Hüseyin gibi kıyam ettiğini söyledi.
Yapıcıoğlu, “Bu kıyamın en büyük nedeni aradaki rabıtanın bizzat devlet eliyle koparılmasıdır. Belki bu kıyamdan alınacak birinci ders budur. Toplumu bir arada tutan, farklı kavimleri birbiriyle kardeş yapan İslam’dır. Eğer bu bağ koparılırsa birlikte yaşamanın şartları ortadan kalkar” dedi.
“Devletin Cevzet Soysal’dan haberi var”
Son günlerde gündeme gelen Cevzet Soysal olayından devletin haberdar olduğunu ve bu olay gibi birçok olayın henüz Hükûmetin gündemine girmediğini belirten Yapıcıoğlu, “Pek çok STK üye ve yöneticilerine terörist muamelesi yapıldığı basında çokça işlendi. Ancak ‘Tahşiye Dosyası’ olarak bilinen olaya karşı gösterilen ilgiyi görmüyor. Faili meçhul olaylar var. Mesela Batmanlı Cevzet Soysal’ın kaçırılarak işkenceyle katledilmesi. Kamuoyu bu olayı yeni öğrendi ancak devlet görevlilerinin uzun süredir bu olaydan haberdar oldukları anlaşılıyor. Bunun gibi pek çok faili meçhul, aslında devletin faili olduğu çok olay var ancak şu anda hükûmetin gündeminde bulunmuyor. Kayıp ve faili meçhul cinayetlerin sayıları binlerle ifade ediliyor” ifadelerini kullandı.
“Gıyasettin Barlak dosyası zaman aşımına uğramayı bekliyor”
Bitlis’in Tatvan ilçesinde yine polis-jandarma-cezaevi idaresi-itirafçılar ve hatta savcının da içerisinde bulunduğu bir çete tarafından katledilen Molla Giyasettin Barlak olayına da değinen Yapıcıoğlu, “Ulu cami müezzini Gıyasettin Barlak’ın katledilmesinin üzerinden 20 yıldan fazla bir zaman geçti. Bu cinayetin işlenme şeklinin savcılar tarafından öğrenilmesinin üzerinden ise 10 yıl geçti. Dosya tozlu raflarda zamanaşımına uğramayı bekliyor. Adliye-polis kumpaslarıyla müebbet hapis cezasına çarptırılan yüzlerce insan cezaevlerinde kalmaya devam ediyor. Bu vahim sonuçları doğuran komploların üzerine değil de siyasilerin ve bürokratların telefonlarının dinlenmesi olaylarına karışanların üzerine gidiliyor. Demek ki öncelikleri ve hassasiyetleri farklıymış.” şeklinde konuştu.
“İslam’a yönelik saldırılara sessiz kalmayız”
Sürekli çeşitli bahanelerle kendilerine saldırıldığını ve bu saldırlar karşısında parti üyelerine ve kendi şahıslarına yönelik sarf edilen sözleri duymazlıktan geldiklerini belirten Yapıcıoğlu, bu gibi durumlarda cevap bile vermeye gerek duymadıklarını söyledi.
Yapıcıoğlu, “Ancak bizim şahsımızda veya bir başkasının şahsında aziz İslam dinine veya kutsallarımıza saldırı veya hakaret olduğunda buna tepkisiz kalmayız. İnancımıza veya şiarlarına saldırılara sessiz kalamayız. Daha önce de tavrımız buydu ve tavrımızda herhangi bir değişiklik yoktur.” diye konuştu. (Fikret Özkan / Ali Fidancı - İLKHA )