Yapılandırılan Fransa mı İslam mı?

Dr. Abdulkadir TURAN

Fransa’nın İslam karşıtı tutumu, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Ekim ayı başında yaptığı açıklamalarla yeniden gündeme oturdu.

Macron, İslam’ın sadece Fransa’da değil, bütün dünyada kriz içinde olan bir din olduğunu iddia etti ve ölçülerini fazlasıyla aşarak "Fransa'da, cumhuriyetin ortağı olması için İslam'ın yapılandırılması gerekiyor." ifadesini kullandı.

Fransız cumhurbaşkanı bu kapsamda, “İslamcı ayrılıkçılıkla” mücadele için hazırladıkları yasa tasarısının 9 Aralık tarihine kadar hazır olacağını da belirtti.

Fransa’daki bu çalışma yeni değildir. Fransa, Charlie Hebdo dergisinin Hz. Peygamber’e yönelik hakaretinin ardından, 7 Ocak 2015’te saldırıya konu olmasından bu yana “İslam’da reform” konusunu daha çok gündemde tutuyor; o saldırıyı bahane ederek İslam’ın Fransa’da yayılışının önüne geçmeye çalışıyor.

Söz konusu vakanın ardından Fransız senatosunda bir soruşturma komisyonu kuruldu. Komisyonun Temmuz 2016’da yayımladığı raporda, başta Türkiye, Fas, Cezayir ve Suudi Arabistan olmak üzere İslam ülkelerinin Fransa’daki camileri finanse etmelerine dikkat çekildi.

Yine Aralık 2015’ten 2 Ağustos 2016’ya kadar, Fransa’da ilan edilen olağanüstü hâl çerçevesinde yaklaşık 20 cami ve mescid kapatıldı. “Radikal gruplar”la bağlantılı oldukları öne sürülerek 80’den çok imam da sınır dışı edildi.

Macron’un 2017’de cumhurbaşkanı olmasıyla Fransa, İslam’a karşı duruşu açıkça kurumsallaştırma arayışına girdi. “Fransız İslam’ı” kavramı üzerinden cumhurbaşkanına danışman atandı. Karanlık güçlerce iktidara getirilen ve hep başkalarınca yönlendirildiği izlenimi veren genç cumhurbaşkanı, 12 Şubat 2018’de bir Fransız gazetesine yaptığı açıklamada “İslam ile Cumhuriyet arasındaki ilişkide sorun var'' dedi, bir tür düşmanlık ilanında bulundu.  

Macron, o açıklamada "Fransa'daki İslam'ın yeniden yapılandırılması için 2018'in ilk çeyreğinde köktendincilikle mücadelenin yanı sıra ülkedeki Müslüman örgütlenmeleri ve onların devletle, toplumla ilişkilerini yeniden düzenleyecek önemli reformlar getireceğiz.'' dedi. “Bir örgütlenme sorunu var. Ama daha da önemlisi İslam ile Cumhuriyet arasındaki ilişkide sorun var. Bütün bunların yeniden düzenlenmesi gerekir.” vurgusu yaptı.

Macron, aynı açıklamada bir yasa hazırlığı yaptıklarını da duyurdu. Onun 9 Aralık’ta hazır olacağını belirttiği yasa da o açıklamada sözü geçen hazırlığın ürünüdür.

Macron’un getirmek istediği yasa, içeriği henüz net olmamakla birlikte, 2018’de yaptığı açıklamaya bakılırsa “yabancı etkilerden kurtulma” adı altında cami imamlarının dışarıdan finanse edilmesini yasaklıyor. Başörtüsüne kısıtlama ve helal ürünlere ek vergiler getiriyor. İmamlara laik ve yurttaşlık hakları dersleri alma zorunluluğu koşuyor. Yahudilerde bulunan başhahamlık gibi, başimamlık kurumunun oluşturulmasını öngörüyor.

Macron, bütün çalışmaları, laikliği güçlendirme ve İslamcıların “karşı toplum” oluşturmalarını engelleme hedefine dayandırıyor. Fransa’da bu süreçte konuşulan konulardan biri de devletin istediği “İslam”ı temsil edecek olan bir İslam Vakfı’nın kurulmasıdır.

Vakfın kuruluşunda başlangıçta görev alan Paris Camisi Rektörü Delil Ebubekir, çok geçmeden Fransız idaresinin kötü niyetini anladı. Bunun üzerine çalışmadan çekilen Ebubekir, “İslam reformu girişimi, ülkede İslam'ı yeterince bilmeyen, dinle ilgisi olmayan insanlar tarafından şekillendiriliyor. Bu girişimde baştan haberdar olmadığımız yeni kurallar getirildi. Mesela kurullara seçilecek insanlar İslam'la ilgisi olmayan üyelerce belirlendi ve kararlar yeterli dini bilgilere sahip olmayan insanların çoğunluğuyla alındı." sözleriyle çalışmanın üyelerden bile saklanan bir gizli ajandasının olduğunu ifade etti.

Macron, ölçüsünü aşan açıklamalarla hem içeriden tepki aldı hem de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan. Buna rağmen girişimde ısrarlı görünüyor.

Macron, 2018’de söz konusu yasayı Elysee Sarayı, içişleri bakanlığı ve Fransa İslam Konseyi (CFCM)’nin ortak çalışmasıyla hazırlatacaklarını söylemişti. Yasanın hazırlanmasında içişleri bakanlığının bulunması, Macron’un İslam’ı nasıl da suç konusu yaptığını gösteriyor. Peki ya Fransa İslam Konseyi (CFCM)? Onun varlığı bir şey değiştirecek mi?

FRANSA İSLAM KONSEYİ (CFCM)

Fransa’da Müslümanların nüfusu, yüzde on civarı gibi yükse bir orana sahip. Fransa, bu nüfusuna rağmen 11 Eylül 2001’den bu yana ABD ile uyum içinde İslam’a karşı mücadele arayışında. Fransa Müslümanlarının zapturapt altına alınması çalışmaları da o yıllara dayanıyor. Jacques Chirac, Nisan 2002’de ikinci kez cumhurbaşkanı seçilince Fransa Müslümanlarının kurumsal bir yapıya bağlanarak baskı altına alınmaları çalışmaları hız kazandı. Bunun için Fransa İslam Konseyi diye bir kuruluşun oluşturulması tasarlandı ve bu iş, dönemin bir tür faşist içişleri bakanı, sonrasının cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’ye verildi.

Konseyin kuruluşu 18 Aralık 2002’de resmen açıklandı; Ocak 2003 yılının ilk haftasında da Cumhurbaşkanı Jaque Chraque Konsey üyelerini Elysee sarayında kabul etti.

Kuruluş amaçlarına bakıldığında Konsey, Fransız hükümetiyle Müslümanlar arasında resmi bir kurum mahiyetindedir. Hatta oluşumu, Fransa’nın İslam’ı resmen tanıması anlamına geldiğinden kimi çevrelerce olumlu da karşılanmıştır. Oysa vakanın arka planı çok farklı. Fransız devleti, 1789’daki ihtilalden sonra Hıristiyanlığa karşı “terör”le ifade edilen bir baskı dönemi başlatmıştı. 1905’te çıkarılan laiklik yasasıyla devlet o baskı dönemine son verdi ve dine karşı lakayt kaldı.  

Fransa’nın İslam Konseyi oluşturma projesinde, 1905 Laiklik yasasını yok sayarak veya değiştirerek yalnız İslam bağlamında baskı dönemine geri dönüp dine müdahale etme ve İslam’a karşı kurumsal baskı oluşturma ajandası vardır. Aradan geçen zaman da Fransa’nın niyetinin bu olduğunu açıkça göstermektedir. Başka bir ifadeyle “İslam Konseyi” denen kurum, Müslümanların işlerini kolaylaştırmak için değil, onları İslam’ın özünden uzaklaştırmak için açıldı. Sarkozy’nin içinde yer alacağı bir çalışmanın bundan başka bir hedefi de olamazdı.

MACRON PLANI İÇİN PROPAGANDA RAPORLARI HAZIRLATIYOR

Macron'un "Fransız İslam’ı" projesine danışmanlık yapan Tunus kökenli, annesi Fransız Hakim el-Karoui’nin yönetiminde Montaigne Enstitüsü, Eyül 2018’de Macron'a sunulmak üzere "İslamizm Fabrikası" adlı bir rapor hazırladı. Tam da 11 Eylül’ün yıl dönümünde Amerika’nın Sesi ile paylaşılan rapor, siyasi partiler ve diğer ideolojilerin yaşadığı krize rağmen, İslamileşmenin son on beş yılda yüzde 900 oranında artış gösterdiğini öne sürdü. Rapor, bu artışı Suudi Arabistan, Türkiye ve Mısır üzerinden gelen etkilere bağladı.

Macron’un danışmanı el-Karoui, raporda İslam’a karşı beş maddelik bir önlem paketi önerdi:

1- Müslümanların ibadet kurumlarını yeniden örgütlemek ve finans ihtiyaçlarını karşılamak için “Fransa İslam’ı” için Müslümanlar Derneği (AMIF) kurulması.

2- Hac, helal üretim ve bağış gibi kaynaklardan vergi alınması

3- Sosyal medyadaki radikal söylemlerle mücadele edilmesi

4- Arapça eğitiminin dernek ve camilerin elinden alınması

5-Cumhuriyetçi söylemin güçlendirilmesi ve Müslümanların da bu söyleme katılması.

FRANSA HALKI DESTEKLİYOR MU?

Macron’un çalışması, aşırı sağcı ve yabancı düşmanı Ulusal Cephe’nin lideri Marine Le Pen tarafından eleştiriliyor. Le Pen, bu yasanın Müslümanlara getireceği zorlukları yetersiz görüyor. İslam’a karşı daha sert uygulamalara başvurulması gerektiğini savunuyor.

Ana muhalefetteki merkez sağcı parti Cumhuriyetçiler ise Müslümanlarla devlet arasında bir tür sözleşme “concordat” gibi bakıyor ve yasayı olumlu buluyor.

Fransa’daki Yahudilerin de öteden beri İslam’a karşı mücadeleyi destekledikleri biliniyor.

Fransız halkı ise Macron ve müttefiklerinden farklı düşünüyor. Fransa’da her yıl Yahudi karşıtlığı daha da artarken İslam’a verilen destek artıyor.   Ülkede bir şirketin 2018’de yaptığı ankete göre Fransız halkının Müslümanlara verdiği destek artıyor.

İslam'ın Fransa ile uyumlu olduğu, İslam ile Fransız toplumunun bir arada yaşayabileceğine inananların oranı, 2016'da yüzde 43'tü. Bu oran 2018’de yüzde 56'ya çıktı. Aynı ankette, Macron planına dahil ettiği helal ürünlerden vergi alınması maddesine de yüzde 71 oranında kesinlikle karşı çıkıldı.

MÜSLÜMANLARI YAPILANDIRMAKTAN İSLAM’I YAPILANDIRMAYA

Fransa, yüzyıllar boyunca İslam’ın Endülüs’ten Avrupa içlerine açılmasının önünde bariyer oluşturdu. Endülüs’e yönelik Haçlı Seferleri’nde Fransız şövalyelerin önemli bir yeri vardı. Kudüs’e yönelik Haçlı Seferleri ise Fransızlara dayalı sayılırdı. O seferlerde nice Fransız prensi öldü, Fransız kralları esir alındı. Nihayetinde Hıristiyan Fransa, İslam karşısında yelkenleri indirdi, sancağını kırdı. Miladi 16. yüzyıla gelindiğinde Hıristiyan Fransa, Osmanlı yardımına muhtaç durumdaydı.

Ne var ki 1789 İhtilali’nin ardından bu kez laik Fransa, İslam’a karşı harekete geçti. Napolyon, ihtilalin üzerinden henüz çeyrek asır geçmeden Mısır seferini başlattı, Hz. Peygamber hakkında güzel sözler söyleyip Müslümanların aklını çelmeye çalıştı. Ancak Akkâ’yı aşıp İslam dünyasını istila edemedi.

Fransa, o günden sonra Mason localarını da kullanarak Müslümanların zihnini yapılandırmaya gitti. Onları pozitivizm ve milliyetçiliğe yönlendirerek İslam’dan uzaklaştırmanın kapısını araladı. Epey yol aldıysa da istediğini tam bulamadı. Emellerine ulaşmak için klasik zulüm mekanizmasını kullandı. Afrika’daki İslam beldelerini istila etmek için tarihin en büyük katliamlarını ve işkencelerini gerçekleştirdi. Cezayir’de katledilen insan sayısı milyonla ifade edilirken tutuklu Müslümanları diri diri toprağa gömme, ayaklarından asıp duman üstünde tutarak boğma, ateşe atma Fransa’nın Müslümanlara yönelik yaygın işkenceleri arasındaydı.

İkinci Dünya Savaşı’nda Fransa yakılıp yıkılınca sanayisi için iş gücüne ihtiyaç duydu. Fas, Cezayir, Türkiye ve Tunus başta olmak üzere İslam dünyasından binlerce işçi kabul etti. Ülkede milyonlarla ifade edilen bir Müslüman nüfus oluştu ve Fransa, İslam karşısında yüzyıllardır bir kez daha aciz kaldı.

Dün Müslümanları yapılandıramayan, onların zihnine hükmedemeyen Fransa şimdi İslam’da reform gibi kimsenin başaramadığı bir iddiayla, İslam’ın kendisini yapılandırmaya çalışıyor. Birileri bir kez daha Fransa’yı aldatıp bunu başarabileceğine inandırmak istiyor ama beyhude! Fransa, İslam’ı kısıtlayan kanunlar çıkarabilir ama İslam’ı asla yapılandıramaz. Buna hiçbir şekilde gücü yetmez.

Fransa’nın yaptığı da esasta İslam’ın yapılandırılması değil, Fransa’nın yapılandırılmasıdır. Zira Fransa, bugünkü sistemin esasını belirleyen yasalardan 1905 Laiklik Yasası’yla devletin dine karışmasını terk etmişti. Şimdi kendisini yeniden yapılandırarak bu kanununu ihlal ediyor. Hani demişler ya? Dağa kafasını vuran dağı yıkamaz ama kafasını kırar. Fransa’nın yaşadığı da budur. Fransa, İslam’ın hakkından gelemeyince kendisiyle uğraşıyor, kendini reforma ediyor. Fakat yaptığı işe İslam’ın yapılandırılması diyor. Zira kendi yapılandırılmasının İslam üzerinde bir etki yapmasını umuyor. Tarih, bu tür çabaların hep sonuçsuz kaldığını göstermiştir, bugün de sonuçsuz kalacaktır.  

MACRON’UN ISRARI NEDEN?

Macron, seçimi kazanabilecek bir lider değildi. Ne kişisel potansiyeli buna yetiyordu ne de öyle bir siyasi teşkilatın üyesiydi. Aralarında Yahudilerin de bulunduğu derin güçler tarafından aniden çantadan çıkarılarak cumhurbaşkanı yapıldı ve geldiği günden bu yana başta Türkiye olmak üzere İslam dünyası ile uğraşıyor. Anlaşıldığı üzere, kendisini o makama getirenlere borcunu ödemeye çalışıyor. Bu yönüyle Trump’ı andırıyor. Ancak her ikisinin de çabası boş çıkacak. Zira İslam onlardan güçlüdür.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.