Tarihi sömürü ve katliamlarla dolu olan emperyalist ABD, uzun yıllardır İslam beldelerinde katliamlar yapıyor, savunmasız ve masum insanları hunharca katlediyor. Müslümanların aralarının açılması için ihtilafları körüklüyor ve böylece Müslüman yapıların birbirleriyle çatışmasının zeminini oluşturuyor. ABD aynı zamanda fiili olarak kontrolü altına alıp işgal edemediği ülkelere yönelik de siyasi ve ekonomik ambargolar uyguluyor.
Bu ülkelerden bir tanesi de Türkiye. ABD, uzun yıllardır Türkiye üzerinde hesaplar yapıyor, kimi yapıları destekleyip belli bir güce ulaştırdıktan sonra onları kullanarak amacına ulaşmaya çalışıyor. FETÖ bunun örneği. 15 Temmuz darbe girişiminin başarılı olması için ABD'nin oynadığı rol hepimizin malumu. Darbecilerin hedeflerine ulaşması için FETÖ'ye verdikleri destek ortada.
Yine yakın zamanımızda Türkiye'nin sınır güvenliğini tehdit eden PKK'nin Suriye kolu YPG'ye çok ciddi destek verdiler. ABD, Türkiye'nin ısrarla karşı çıkmasına rağmen YPG'ye 4 binden fazla tır ile silah ve mühimmat yardımında bulundu. 2014'ten başlayarak düzenli yardımlarda bulunan şer güç ABD bununla da yetinmeyip PYD/YPG'ye 30 bin kişilik bir sınır ordusu kurmaya çalıştı.
ABD, Türkiye iç işlerine de karışmayı ihmal etmedi. Çukur siyasetinde PKK'nin yanında durması, seçim süreçlerinde türlü provakatif eylemlerin yapılmasının zeminini oluşturması, şiddeti benimseyen terör örgütleriyle yakından ilişkiler kurması, 16 Nisan referandumunda Avrupa ülkeleriyle birlikte Türkiye'ye karşı düşmanca bir tavır takınması… Küresel haydut ABD tüm bunları Türkiye'de hedeflediği şeytani amacına ulaşmak için yaptı.
İstediklerine ulaşamayan ABD yeni planlar devreye koymaya devam etti. Papaz Andrew Brunson'u bahane ederek Türkiye'ye karşı ekonomik bir savaş başlattı, vergilerde yükselişe gitti ve bazı bakanlara yaptırımlar uyguladı. ABD'nin yaptırımları Türkiye piyasasını çok ciddi manada etkiledi. Dolar birkaç gün içinde 7 bini aştı. Doların yükselmesiyle birçok ürüne zam geldi.
Durumların gittikçe kötüye gitmesine karşı Türkiye'den de karşı bir atak geldi ve ABD'li iki bakanın Türkiye'deki mal varlıklarının dondurulduğu açıklandı. Türkiye tarafından, mütekabiliyet ilkesi gereğince misillemeler devam etti. Son olarak da ABD menşeli bazı ürünlerin ithalatında ek mali yükümlülükte uygulanan oranlar yüzde 100 artırıldı.
Türkiye'nin misillemeleri, dolara karşı TL'nin güçlendirilmesi hedefiyle başlatılan kampanyalar ve özellikle Katar Emiri Al Sani'nin Türkiye'de 15 milyar dolarlık yatırım yapacağını açıklaması piyasaları rahatlattı. Bu rahatlama, doların düşüşe geçmesine ve az da olsa TL'nin değer kazanmasına neden oldu. Şu anda dolar 5800 bandında seyrediyor ancak beklenti ilk etapta 5 binin altına düşmesi.
Şer güç ABD'nin başlatmış olduğu ekonomik savaş henüz sona ermemiştir. Evet, kısmen de olsa tehlike bertaraf edilmiştir ancak etkisi halen devam etmektedir. Tamamen bertaraf edilmesi için Sayın Cumhurbaşkanının gösterdiği kararlılık ve Türkiye halklarının ortaya koyduğu birliktelik hiç bozulmadan olduğu gibi devam etmelidir.
Kimi zaman askeri kimi zaman da ekonomik darbelerle siyonizme hizmet eden sinsi emeline ulaşmak isteyen sömürgeci ABD, son yaptırımlarıyla Türkiye'ye köleliği dayatıp boyunduruğu altına almak istemektedir. ABD'nin yaptırımlarına Türkiye'nin boyun eğmemesi ve mütekabiliyet ilkesi gereğince misillemelerde bulunması durumunda küresel haydut amacına ulaşamayacaktır.
Ortaya konulan kararlılık devam ettiği müddetçe, ABD'nin yaptırımlarının zararı değil getirisi olacak ve Türkiye bu ekonomik savaştan daha fazla güçlenmiş olarak çıkacaktır. Zira ABD tarafından uygulanan ambargolar Türkiye'yi yerli üretime, komşu ve dost ülkelerle yeni ticari arayışlara sevk edecektir. Bu da, küresel emperyalist güçlerin dayattığı hesapları bozacak ve ülkemizin gelişmesine ve kalkınmasına çok ciddi manada katkı sağlayacaktır.