Yaratılış Yolculuğunda İlahi Motifler

Hiç düşündük mü? Bizler yaratılırken hangi aşamalardan geçirildik? Bizleri yaradan Rabbimiz bizim için nasıl bir güzergah tayin etti de yeryüzünün en şerefli mahluku olduk?

Hiç düşündük mü? Bizler yaratılırken hangi aşamalardan geçirildik? Bizleri yaradan Rabbimiz bizim için nasıl bir güzergah tayin etti de yeryüzünün en şerefli mahluku olduk?

İlk insan Hz. Âdem’in yaratılmasıyla beraber insanoğlunun neslinin devamı için Allah-u Teala muhteşem bir sistemi de beraberinde yaratmıştır. Küçük bir su damlasından mükemmel bir insan yaratmak için gerekli aşamaları geçirsin diye en sağlam, en güvenli yer olarak ana rahmini görmüş ve bu kutsal taşıyıcılık görevini kadına vermiştir.

Bir telaş başlamıştır artık insan vücudunda. Serüvenin ilk adımı bir damla sudur. Ana rahminde bir damla su... ve hiçbir şeyden haberi olmayan bilinçsiz hücreler bir yerden emir almışçasına bu yaratılış macerasında gönüllü birer asker gibi çalışırlar. Normalde insan vücuduna yabancı bir madde girdiğinde bu maddeyi dışarı atmaya çalışan küçücük hücreler, bu kez gelen bu yabancı hücreyi atmamakla beraber, yaşayabilmesi için gerekli tüm olanakları seferber eder. Böylece vücuda kabul edilen bu hücre bölünerek çoğalmaya başlar ve pıhtılaşmış bir kan şeklinde ana rahmine yapışarak tutunmaya başlar. Rabbimiz bu tutunma için ‘âlak’ kelimesini kullanıyor. ‘Alak’ kelimesinin Arapçadaki anlamı “bir yere asılıp tutunan şey” demektir. Bu gerçeği 1400 yıl önce Kur’an-ı Kerim açıklarken bilim ancak çok sonraları bunu farkedebilmiştir.

Daha sonra bu hücreler bölünmeye devam ederek her bir hücre topluluğu farklı bir görev üstlenir. Acıyı, tatlıyı ayırt eden sinir hücrelerini görebilen göz hücreleri, ses titreşimlerini algılayabilen kulak hücreleri… oluşmaya başlar ve ilginçtir ki hiçbir hücre hedefini şaşırmadan kendisi için dokuları meydana getirir. Yani küçük bir göz hücresi kulak hücrelerine karışmazken, bir kulak hücresi de yolunu şaşırarak göz hücrelerine katılmaz. Gittikçe büyümeye başlayan bu oluşum artarak bir çiğnem et parçası görünümüne ulaşır.

Ayrıca oluşan bu cenini besleyebilmek için anneyle-cenin arasında köprü görevi yapması için “plasenta” adında yeni bir yapı oluşturulur. Plasenta, bebek için gerekli olan vitamin ve mineralleri anneden bebeğe ulaştırırken oluşan atıkları da bebekten uzaklaştırır. Yani hiçbir hayati organı henüz oluşmayan bu savunmasız ve küçücük cenine sanki şefkatli biri tarafından yardım ediliyor ve yaratılan plasenta cenine hem mide, hem akciğer, hem karaciğer, hem böbrek, hem kalp olabiliyor.

Son dönemlerde anatomi biliminin gelişmesiyle öğrenilmiştir ki kemik hücreleri, et hücrelerinden oluşmuştur. Yani önce etten kemik yaratılıyor, daha sonraları bu kemiklerin üzerine etler giydiriliyor. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de bize asırlar öncesi bu gerçeği zaten açıklamıştır.

“...arkasından et parçasından kemikler yarattık, arkasından kemiklere et giydirdik...”

Giderek büyümeye başlayan ceninde damarlar, kalp, göz, sinir sistemi vb. oluşmaya başlar ve 9 aylık süreç içerisinde her şeyiyle mükemmel bir insan meydana gelir.

Bu serüveni Rabbimiz ne de güzel tasvir ediyor:

“Andolsun ki, biz insanı süzme çamurdan yarattık sonra nutfe halinde korunaklı bir yuvaya yerleştirdik. Sonra o su damlasını bir alak (hücre topluluğu) olarak yarattık; ardından o alakı bir çiğnem et parçası olarak yarattık, daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık, böylece kemiklere de et giydirdik, sonra bir başka yaratılışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli Allah ne yücedir.” (Mü’minun:14)

Evet, insanın yaradılış yolculuğu gerçekten akıllara durgunluk veren eşsiz bir mucizedir. Öyle ki bu mucize karşısında bilim adamları hayretlerini gizleyememiştir.

“İnşaata nerede ve ne zaman başlanacağı ve planın tek tek parçalarının hangi zaman sırasıyla bir araya getirileceğini belirten projeler yoksa en iyi plan bile işe yaramaz. Söz konusu bir binayı tam hale getirebilmek için işe temelden başlayıp duvarlar bittikten sonra da en son damı yerleştirmemiz gerektiğini biliyoruz. Ama elektrik ve su tesisatı tamamlanmadan sıvaya da geçemeyiz. Her inşaatta tıpatıp uygulanan bir mekân düzenleme planının yanı sıra inşaatın uyduğu bir zaman düzenlemesi vardır. İşte doğanın inşaatları ve elbette ilişkisinin nasıl gerçekleştirildiği konusunda hemen hemen hiçbir şey bilmiyoruz. Hücreye planın hangi bölümünü ne zaman imal etmesi gerektiğini kimin söylediğini biyologlar henüz bulamadılar.” (Hoimmer Van Ditfurtin, Dinozorların Sessiz gecesi)

Ancak Kur’an-ı Kerim’ in ilahi mesajını algılayabilen her kalp bilir ki bu, yüce Allah(cc)’ın eşsiz kudretinin bir eseridir.

“İnsanın doğrudan müdahalesi olmaksızın otomatik olarak hareket eden bir alet icat ettiği zaman insanlar bu “bilimin mucizeleri” diye bu aletin karşısında dehşete kapılırlar. Hâlbuki bu nerde, ceninin geçtiği aşamalardaki, geçirdiği evrelerdeki, yaşadığı dönüşümlerdeki hareketi nerde? … Evet, her saniye tekrarlanıp duran bu gerçeği sadece düşünmek, kalp kilitlerinin bu olağanüstü, bu şaşırtıcı planın önünde açılması için yeterlidir. (Fizilalil Kuran 7. cilt sf; 399)

Görüldüğü gibi gebelik, anne vücudunda oluşan eşsiz bir değişimdir. Ancak gözden kaçmaması gereken bir diğer husus da bebeğin vücut olarak gelişmesinin yanı sıra maneviyatının ve kişiliğinin ilk temelleri de yine anne karnında atılmaktadır. Anne karnındaki ceninin 12-20 haftalar arası sinir hücreleri oluşmaya başladığı için artık dış ortamdaki sesleri duyabilir, tepki verebilir ve hatta annenin psikolojik durumundan etkilenebilir. Bu psikoloji ve embriyoloji bilimleri tarafından kabul edilen bir gerçektir. Annenin dinlediği müzik tarzından konuştuğu konulara kadar her şey bebek tarafından algılanabilir ve oluşacak kişiliğinde iz bırakabilir. Bu açıdan anneye bu hassas dönemde birçok görev düşmektedir. Doğacak bebeğin kulluk bilinci içerisinde hayırlı bir evlat olabilmesi için eğitime bu dönemde başlanmalıdır. Anne bu dönemde sık sık Kur’an-ı Kerim okumalı Allah(cc)’ı çokça zikretmelidir ki doğacak bebeğin maneviyatında bunların etkisi olabilsin. İbadetlerini bu dönemde özellikle artırmalı, namazlarına her zamankinden daha çok dikkat etmelidir. Gebelik dönemi boyunca, uzmanların düzenli hareket edilmesini tavsiye ettikleri hareketlerin karşılığı günde beş defa kılınan namazla doğal hareket yöntemidir. Anne namaz kılarak bebeğin manevi gelişimine katkıda bulunmuş olurken, aynı zamanda sağlıklı gelişimine de yardımcı olur.

“O Allah ki yaratandır; (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, şekil ve suret verendir. En güzel isimler onundur. Göklerde ve yerde olanların tümü onu tespih etmektedir. O, Aziz, Hâkimdir.” (Haşr Suresi: 24)

İnzar Dergisi

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

İslam Ve Kuran Haberleri

Rahmet ve mağfiret dolu "üç aylar" başlıyor
Yılbaşı kutlamaları ve şans oyunları haramdır
2025 hac kayıtları 15 Kasım'a kadar yapılabilecek
"Gıdada haram ve helale dikkat edilmemesi toplumsal çöküntüye neden olur"
Kazasının olup olmadığıyla ilgili şüphesi bulunan kimsenin durumu