Hamd âlemlerin Rabbine, salat ve selam da O'nun pak Rasûlüne olsun…
Namaz bedendeki baştır / Namaz aç ruhlara aştır / Namaz nefisle savaştır / Yarım değil, yârim namaz.
Sensiz eksiktir her yanım / İbadet, takva, imanım / Sende kalır hep bir yanım/ Yarımsın, hem yârim namaz…
Namazımız… Namazsız yarımız… Namaz bizim diğer yarımız… Namaz yârimiz… Hayattan çıkarmak şöyle dursun, birkaç günlük yokluğu bile acı veren bir dosttur namaz. Lakin namazın yokluğunda yaşanan acıyı, namazın tadını tatmayan anlayamaz.
Hiç yemediğiniz bir yiyeceği canınız çeker mi? Peki, hiç tatmadığınız bir içeceği? Namazı, şifalı ve lezzetli bir bitki çayına benzetiyorum. Her yudumunda bir lezzet, her adımında bir şifa, bir muhabbet var. Onsuz bir yanımız hep eksik… Onsuz bir yerlerimiz hep hastalıklı… Hekim (asv) ne tavsiye etmişse o, nasıl uygulamışsa öyle. İdeali bu; ne bir yudum eksik, ne bir yudum fazla… Yani ne bir rekât eksik, ne bir rekât fazla…
Evet, namaz bizim diğer yarımız, imanımızın bir parçası. Ama ya namaz yarımsa? Kendi başımıza kıldığımız namazlardır ölçütümüz. Halk arasında bir şekilde kılınıyor zaten.
Yıllar önce bir düğün salonunda hanımlara özel bir etkinlik yapılacaktı. Programın başlama saati geçmiş ama kadınlar hâlâ pistte namaz kılıyorlar; başka namaz kılacak yer yok. Programda görevli yaşlı ve espritüel bir ağabeyimiz dayanamadı artık. Sahne gerisinden geldi, aldı mikrofonu eline ve:
- Bacılar! Namazların sade farzını kılın yeter. Programın saati bir saat geçti. Evde sünneti kılmazsınız, burada kılıyorsunuz. Yeter ama yahu, dedi.
Gülsek mi, ağlasak mı?
Namazımız yarım mı, yoksa yarımız mı buna bakmak lazım. “Hırsızlığın en kötüsü, kişinin namazından çalmasıdır.” buyurmuş Efendimiz (asv). Rükûda, secdede tam kalmamak, rükûdan ve secdeden doğrulunca kemikler yerleşmeden eğilmek… Kelimeleri yutarak ayetleri okumak… Nefes araya gitmesin diye(!) nefesini içine çekerken de duaları okumaya devam etmek… Bunlar hep hırsızlık işte. Bunlardan elde edilen zaman kazancı da hırsızlık malı…
Misalen; “Eşim hırsız. Getirdiği rızık yenir mi?” diyor kadın. Ama kendisi de yarım yamalak ve hatta kabul olunmayacak kadar eksik olan namazından artırdığı zamanla gidip çay demliyor. “Peki, bu çay içilir mi?” diyemiyorsun. Namazından zaman çalıyor ve o zamanda size ikramda bulunuyor.
Namazı yâr kabul etmek zorundayız. Namazın peşinde koşmak zorundayız. Namazı, lime lime doğransak bile peşini bırakamayacak kadar çok sevmek zorundayız. Aşımız, işimiz için olduğu kadar namazımız için de dua istemeliyiz sevdiklerimizden.
Dua eder, dua bekleriz…