Artık seçimler için son gündeyiz. Bu süreçte partiler ve adayları son demeçlerini biraz daha da artıracak. En dikkat çekici projeler ardı ardına sunulacak. Son günde bütün gayretin özellikle kararsız oyları kazanmaya yönelik olacağı muhakkak. Zira anketlere göre, kararsız seçmen sayısı bu seçimde bir hayli fazla görünüyor. Türkiye’deki mevcut siyasi kutuplaşmanın getirdiği bloklaşmaya rağmen kararsız seçmenlerden gelecek oylar, daha bir önem taşıyor.
Partiler için son gündeki bir “taktik hata” bile ağır faturalar doğurabilir. Geçmiş seçimlerde buna fazlasıyla şahitlik ettik. Böyle bir resimle pazar günü de karşılaşmamız mümkündür. Tamda bu durum; kararsız seçmenlerin oyunun kaybedilmesiyle sonuçlanabilir. Kararsız seçmenin oyunun kaybedilmesi de genel tabloda büyük değişikliklere yol açabilir. Bu yüzden, 31 Mart seçiminde sessiz çoğunluğun/kararsızların potansiyelini hesaplayarak meydanlardaki kalabalıklar üzerinden değil de sessiz seçmenin vereceği tepki üzerinden bir değerlendirme yapmanın daha isabetli olacağı kanaatindeyim.
Yarınki yerel seçimlerde, sessiz ve kararsız seçmenin tercihiyle birlikte ittifaklara gösterilecek ilgi ve alakada belirleyici etken olacak. Zira Pazar günkü seçim de hemen hemen bütün partiler, ilk defa bir yerel seçime resmi ya da gayri resmi birliktelikle/ittifaklarla girecek. Kimi yerlerde partiler arası “tam ittifak” yapılmış, kimi yerlerde “kısmi ittifak”a imza atılmışken kimi yerlerde de bu seçimde “örtülü ittifaklar” söz konusudur. Özellikle örtülü ittifakın sahipleri kimisi tamamıyla iyi niyet üzere karar almışken, kimisi de şer üzere karar almıştır. “İttifaklar seçimi” diyebileceğimiz birbirinden farklı bu rekabet adımları sebebiyle 31 Mart akşamı nasıl bir tabloyla karşı karşıya kalınacağını kestirmek gerçekten çok zor.
Açık ve örtülü ittifakların seçimlerde nasıl bir sonuç doğuracağına ilişkin bir belirsizlik var. Bunun en önemli sebeplerinden biri de yerel seçimlerde ittifaklara alışık olmayan seçmenlerdeki kafa karışıklığıdır. Dolayısıyla, pazar günü “sürpriz” sonuçlarla karşılaşabiliriz. Özellikle de il ve ilçelerde çok sayıda tablonun değişmesine şahitlik edebiliriz.
Sonuç ne olursa olsun mevcut sistemde bir değişikliğin olmayacağıdır. Çünkü bu seçim “yürütme organını” etkileyecek genel seçimler değil yerel seçimlerdir. Yerel seçimlerin yürütmeyi etkileyemeyeceği malumdur. Ancak psikolojik etkisi olan bir seçim olarak değerlendirilebilir. Özellikle İstanbul ve Ankara psikolojik eşiğin en güçlü halkalarıdır. Bunun içinde bütün partilerin gözü bu iki şehirde olacak… Sonuç olarak; sandığa gidip kararı verecek olan ve sonuca etki edecek hiç şüphesiz halktır. Bu halkanın dengesini belirleyecek olan ise kararsızlar gözüküyor… Dileğimiz, bu seçimlerin kazananının milletin huzuru, refahı ve hizmet olmasıdır.