Yüksek Askeri Şura kararları açıklandı. Bu yeni kararlarla ordu yönetim kademesi de şekillenmiş oldu. Yeni kararla üç kuvvet komutanı da değişti. Genelkurmay başkanı görevine devam ediyor. Fetö'cülerden boşalan kadrolara yeni atamalar yapıldı.
Askeri vesayetin etkisini kaybettiği bir sürece girdiğimizi söyleyebiliriz. FETÖ'nün kadrolaşarak işgal ettiği askeri yapının, orduyu ciddi bir imaj kaybına uğrattığını görüyoruz. Türlü entrikalarla yerleştikleri ordu kademelerindeki yetkilerini 15 Temmuz'da nasıl bir hainlikle halka karşı kullandıklarını gördük. Ülkeyi ABD'nin isteği doğrultusunda adeta işgale tabi tutmak gibi bir zilletin içine girdiler. Devletin silahını, devlete ve millete yönelecek düşmana karşı değil de, milletin ta kendisine yönelterek ne kadar da vahşi bir anlayışa sahip olduklarını bize gösterdiler.
Fakat 28 Şubat darbesini hatırladığımızda ise ulusal Kemalistlerin dindar halkı nasıl da ötekileştirdiklerini ve hatta düşman olarak belleyerek, darbenin bu kesime yönelik yapıldığını gördük. O dönem ki komuta kademesi, dindar bir subayın orduda barınmasına müsaade etmesi bir tarafa, dindar seyyar satıcıları dahi düşman ilan ederek, onları açık bir şekilde imha etme konseptine koymuşlardı. Efsunladıkları/brifingledikleri yargı ile on binlerce dindar insanı cezalandırma yoluna gitmişlerdi. Hala namaz kıldıkları ve Kur'an dersi verdikleri için 28 Şubat mağduru cezaevlerinde çile dolduran insanlar vardır.
Esasında Cumhuriyetin kuruluşuyla, ordunun yetiştirilme felsefesi; dışarıdan gelecek bir dış düşman saldırısından çok, içerideki halka/‘düşman'a karşı mücadele edecek bir anlayışta inşa edildi. Bu anlayış 28 Şubat darbesinde en net biçimde görüldü. Ve maalesef bu eğitim anlayışının bir sonucudur ki, 15 Temmuz'da yine halka yönelik bir darbe girişiminde bulunuldu. Pervasızca insanların üzerine bombalar yağdırıldı, köprüler işgal edildi. Tanklar insanları ezerek caddelerde ilerlemeye başladı ve Meclis bombalandı. Ama dindar halk bu ihanete karşı dik durdu, tıpkı 28 Şubat darbesini yapanları lanetlediği gibi 15 Temmuz hain darbecilerini de lanetledi.
Şimdi yeni komuta kademesi belirlendi. Çok zor bir dönemden geçiyoruz. Komuta kademesinin işinin çok zor olduğunu da biliyoruz. Bu zor coğrafyada bütün zorluklara göğüs gererek mücadelemizi başarı ile sürdürmek zorundayız. Bu mücadeledeki başarı; ne darbe özlemcisi Ergenekoncularla mümkündür, ne de kriptolu FETÖ'cü artıklarla mümkündür. Başarılı bir mücadele; halkın değerleriyle barışık, milletin hassasiyetini bilen ve anlayan, insanımızın özlemini kendi özlemi bilip önceleyen, vizyon sahibi bir komuta kademesiyle mümkün olabilir.
Yeni komuta kademesi; Ergenekoncuları ve FETÖ'cüleri ordudan tamamen tasfiye etmelidir. Ve halkına karşı darbe yapan 'bir askeri eğitim anlayışını' tamamen ortadan kaldırarak, her halükarda 'halkı ile bir bütün eğitim anlayışı'nı esas almalıdır. Ordunun eğitim sistemi ve bakış açısı yeniden düzenlenmelidir. Katı laikçi Fransız jakobenliği terk edilerek, MANEVİ değerleri esas alan bir eğitim müfredatı hayata geçirilmelidir.
Esasında YAŞ kararlarının bundan sonraki en önemli gündemi, orduya sızmış bütün tarafların darbeci artıklarını tasfiye etmesinin yanında, 'darbecilik anlayışı'nı da ebediyen ayaklarımızın altına alacak bir yerli vizyonu bu milletin ordusuna kazandırması olmalıdır. Darbelerle bu millete neler yapıldığını gördük, ülkeye hangi badirelerin yaşatılmak istendiğini müşahede ettik. İnsanımızın nasıl heba edildiğini ve ülke kaynaklarının nasıl birilerine peşkeş çekildiğini de gördük.
Bu YAŞ kararlarında önemli olan kimin hangi makama gelmesinden çok, bundan sonra ordunun ve komuta kademesinin nasıl bir vizyonla ve misyonla bu zorlu coğrafyada yola devam edeceği konusudur. Buna odaklanmak gerekiyor.