Sağlıkla ilgili bazı kanun ve KHK'lerde değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi, TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu'nda kabul edildi.
Kabul edilen teklifle televizyonda yayınlanan programlarda, filmlerde, dizilerde, müzik kliplerinde, reklam ve tanıtım filmlerinde, sinema ve tiyatrolarda gösterilen eserlerde, internet, topluma açık olan sosyal medya ve benzeri ortamlarda tütün ürünleri kullanılmayacak, görüntülerine yer verilemeyecek.
Kabul edilen teklifle; Sağlık, eğitim ve öğretim, kültür ve spor hizmeti verilen yerlerde ve üniversite yerleşkelerinde tütün ürünlerinin satışı yapılamayacağı, tütün ürünleri paketleri ile nargile şişelerinin üzerine, zararlarını belirten resimli ve Türkçe yazılı uyarı veya mesajların konulacağı alan, yüzde 65'ten yüzde 85'e çıkarılacağı belirtildi.
Getirilen yasağın yetersiz olduğuyla ilgili İLKHA mikrofonuna konuşan Sağlık-Sen Van Şube Başkanı Hikmet Bilgin, getirilen yasağın gerekli bir çalışma olduğunu ifade ederek bu yasağın sadece tütün ürünleriyle sınırlı kalmaması gerektiğini söyledi.
"Yasağın sadece sigaraya yönelik olması yeterli değildir"
İnsan sağlığını tehdit eden bu tür unsurların yasaklanması ve reklamlarının gösterilmemesinin doğru bir karar olduğunu söyleyen Bilgin, "Daha önceden sigara ve tütün kamu alanlarında ve yasak alanlarda yasaklanmıştı. Bu yasak alanının genişletilmesi memnuniyet verici ancak eksik ve aksak bir yaptırım olmuştur. Sigara sadece kişiyi bedensel olarak hastalandırır ama asıl sorunların başında alkol dediğimiz bir yapı vardır ki alkol bütün kötülüklerin anası. Sigara içen bir insanın, şuurunu kaybetmesi mümkün değil ama alkol içerikli bir yapıyı içen bir insanın şuurunun yerinde olmaması neticesinde birçok şiddet olaylarına, trafik kazalarına, cinayete denk geldik ve alkol tüketen insanların kadına şiddet uyguladıklarını, evlatlarına şiddet uyguladıklarına şahit oluyoruz. Bu zararlı maddelerin yasaklanması, görüntülerinin engellenmesi sadece sigaraya yönelik olması yeterli değildir." dedi.
"Alkol ve toplumu yozlaştıran maddeler bu yasağa dâhil edilmesi gerekiyor"
Uygulanan yasak alanının genişletilmesi gerektiğini ifade eden Bilgin, "Bunun içerisine alkol ve toplumu yozlaştıran maddeler, bu yasağa dâhil edilmesi gerekiyor. Bunlar insanların bedensel hastalıkları asıl toplumları çürüten, asıl toplumları yozlaştıran ve toplumları yok eden, ahlaki çöküntülerdir. Ahlaki çöküntüler bir ülkenin, bir gençliğin var olmasıyla yok olması arasında bir şeydir. Siz bir toplumu hakikaten geleceğinin sağlam olmasını istiyorsanız bedensel hastalıklarının önüne geçmek, elbette güzel bir şey ama asıl ruhi hastalıkların önüne geçmek lazım. Toplumumuzda, kültürümüzde gün be gün dejenerasyonlar söz konusudur. Bunların en başında da birçok televizyon dizilerinde, özelliklede nikâhsız birlikteliklerin özendirilmesi vardır. Bunun dışında gayri meşru çocuk temalı dizilerin gösterimde olması veya kızlı erkekli birçok programların olması, sosyal ve görsel medyada insanların beyinlerinde bir soru işareti kalmasına sebep oluyor." diye konuştu.
"Özenti üzerine kendi kültürü ile uyuşmayan bir gençlik yetişiyor"
Asıl yasaklanması gerekenlerinin, ruhi hastalıklara gidecek olan dizilerin ve programların görselden kaldırılması gerektiğini söyleyen Bilgin, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"Asıl insanları sıkıntıya koyan bu gibi ahlaksız programlar. Toplumu düzeltirseniz, bilinçlendirirseniz, toplumdaki bu rahatsızlığı ortadan kaldırırsanız alkol de kalkar, ahlaki yozlaşma da toplumdan silinir gider. Uyuşturucu maddelerin rahatlıklarla sosyal medya üzerinden satıldığına şahit oluyoruz. Sosyal medya ve görsel medya üzerinden yasaklasanız, eğer ciddi manada onunla mücadele etmeseniz, reklam yapılmış veya yapılmamış buna zaten bir ihtiyaç yok, arayan buluyor. Biz ilkokuldan, hatta çekirdek aileden başlayarak bunların rahatsızlıkları ve getirdiği sonuçlarla ilgili anne ve babalara bu konuda bilinçlendiriyoruz. Anne ve babalar bu bilinci evlatlarına verilirse, yine öğretmenler bu konuda öğrencilerini bilinçlendirirse bunların reklamı yapılsa veya yapılmasa bile yayılması mümkün değil. Zihinleri bulanıklaştırsanız, gençliği boş yere kanalize edecek yollar açarsanız; ahlaki çöküntümüzde olur, madde bağımlılığımızda olur. Alkol tüketimi, tütün ürünleriyle ilgili tüketimi de arttırmış olursunuz. Asıl yasaklanması gereken, toplumu yozlaştıran, çekirdek ve geniş aileyi parçalayan etkenlerin önüne geçmeniz gerekiyor. Gençlerin aklında kalabilecek soru işaretlerini manevi bir havayla vermezseniz, yakıtı insanlar ve taşlardan olan ateşe sürüklersiniz. Yetkili, etkili olan iktidar için bunu söylüyoruz. Sınırlamayı yaparken de birilerinin acaba ne yapar endişesi ile değil. Biz Batının çıplak yapısını aldık, işin bilim boyutunu bir tarafa bıraktık. Özenti üzerine kendi kültürü ile uyuşmayan bir gençlik yetiştirirseniz, bunların tümü yasaklansa bile, zerre kadar bir işe yaramaz."
"Ailece seyredebileceğimiz televizyon programları yok"
Bilgin, "asıl yapılması ve yasaklanması gereken şey, toplumun ahlakını yozlaştıran yazılı ve görsel medyadaki programların yasaklanmasıdır. Ana çerçeve bu olması lazım. Hemen arkasında da özellikle alkol, uyuşturucu ve tütün mamullerinin de ondan sonra yasaklanması çok daha doğru bir şekil alacağına inanıyoruz. Bugün mütedeyyin bir ailenin anne, baba ve evlatlarıyla birlikte oturup seyredebileceğimiz çok nadir televizyon programları kaldı. Hangi kanalı açarsanız nikâhsız birlikteliklerden, edepsiz ilişkilerden, alkol bağımlılığından, gayri meşru çocuklardan oluşan ve toplumumuzla da hiçbir bağlantısı olmayan dizileri ve bu dizilerin kökenini araştırmak lazım. Programlar ve diziler bilerek yapıldığını, kendi öz kültür ve benliğimizden uzaklaştırılıp boş bir gençlik ve boş bir nesil yetiştirme amaçlı olduğunu biliyoruz. Bunu da yetkili, etkili ve hükümetin bunu görmesi lazım ve buna göre de bir tedbirin alınması lazım." İfadelerini kullandı.
"İnsanoğlunun özünü çıkardık, dünyanın en vahşi yapısını oluşturduk"
Son olarak hükümetin önlem alması gerektiğini ifade eden Bilgin, "Kültürümüz dejenere oldu, ailelerimiz parçalandı, istatistiklere baktığımızda boşanma sayıları ülkemizde çok arttı. Biz kadının Allah'ın bize vermiş olduğu bir emanet olarak görmediğimizden dolayı, şiddet uygulamaya başladık. Müslüman bir gençlik, İslam edep üzerinde yetişen bir toplumda, kadına şiddetin kesinlikle mümkün olamayacağını inanıyoruz. Bu şiddeti uygulayan insanların, İslam'dan nemalanmadığını görüyoruz. Bu yüzden cinayetler, kadına uygulanan şiddet ve çocuk istismarı arttı. Kültürümüzün dışında gerçekleşen tüm yapılar arttı ama biz bunların önüne geçebilmek için kendi kültürümüze, kendi özümüze dönmek zorundayız. Aksi takdirde sigaranın, tütün ürünlerinin, alkolün yasaklanması, uyuşturucunun yasaklanması ile bu toplumu ayakta tutamazsınız. Asıl ayakta tutulması gereken ahlaki çöküntünün tam anlamıyla yayılmadan önüne geçe bilmek. "şeklinde konuştu.
İLKHA