Başbakan Binali Yıldırım, Ramazan Bayramı arifesinde “teşvik ve destek” paketi diye isimlendirilen bir paket açıkladı. Bu paket kimilerince yatırım ve kalkınma, kimilerince önlem paketi olarak yorumlandı. Gerçek olan şu ki yorumlayıcıların objektif bir yorum ve değerlendirmeden ziyade hükümete yakın olanların taraflı ve olumlu, hükümet aleyhinde olanların ise olumsuz yorum ve değerlendirmede bulunmasıdır. Bu iki tutum da yanlıştır. Doğru olan olumlu yanlarının olumlu ve olumsuz taraflarının ise olumsuz olarak değerlendirilmesidir.
Paket, ister yatırım ve kalkınma, ister önlem paketi olarak yorumlansın, Doğu ve Güney Doğuyu özelde içeren bir madde içermiyor. Çözüm sürecinden sonra en çok mağdur olan, zarar eden ve hatta iflas eden Doğu ve Güneydoğu esnafıdır.
Çatışma bölgelerinin içerisinde yer alan esnaf ve tüccarın zararı nasıl karşılanacak? Buna dair özel bir paketin açıklanması gerekmez miydi? Bu esnafı diğer bölgelerdeki esnaf ile bir tutmak ne kadar tutarlıdır?
Birçok esnaf çatışma süresinde milyarlarca zarar etti, borcu birikti. Hala bu sokak ve çarşılar eski işlerliğine dönmedi ve döneceğe de benzemiyor. Kimi esnaf, masraflarını karşılamak ve borcunu ödeyebilmek için fiyatları yükseltmiş. Ancak bu da daha çok müşteri ve kâr kaybı demektir.
Pakette yer alan geçmişe dönük borcu bulunan 110 bin esnafın 400 milyonluk gecikme faizinin karşılanması ve kalan paranın da yapılandırılarak taksitlendirilecek olması, tüm esnafı ilgilendiren bir maddedir ve olumludur. Ancak çatışma bölgelerindeki esnafın mağduriyetinin giderilmesi açısından doğrusu, geçmişe dönük tüm borçlarının silinmesiydi. Yine de faizin ödenmeyecek olması, borçlarının sabit kalması açısından güzeldir.
aYatırım teşvik belgesi kapsamındaki binalardan 5 yıl, arazilerden de teşvik süresi boyunca emlak vergisi alınmayacak olması yatırımı bir nebze teşvik edebilir. Binalardan alınan emlak vergisi binayı kiralayandan değil mülk sahibinden alınmaktadır. Bu o binayı kiralayana nasıl yansıyacak? Yansıyabilmesi için mülk sahibi ile kiracının anlaşması gerekecek ki bu da çok zor. Bunun yerine kira stopajı alınmasaydı belki çok daha anlamlı olurdu.
Aracını yenileyenden ÖTV alınmayacak. Düzenlemeden taksi, şehir içi toplu taşıma yapan dolmuş, minibüs, belediye ve halk otobüsü ile K1, K2 ve K3 belgesi olan kamyoncular yararlanacak ki bu olumlu bir teşviktir. En azından parası olan daha düşük bir meblağ ile aracını değiştirebilecek. Esasında doğru olan hiç bir araçtan ÖTV alınmamasıdır.
Bağ- Kur'lular da diğer sigortalılar gibi primlerini zamanında öderse 5 puan indirim yapılacak. Bağ kur primleri yüksek, ticareti zayıf gidenler için ödenmesi çok daha zor. Çatışma bölgelerindeki esnafın ise ödemesi neredeyse imkânsız. Bu yüzden en azından çatışma süresi boyunca çatışma bölgesindeki esnaftan bağ-kur primlerinin alınmaması en doğrusudur.
Krediye ulaşımın kolaylaştırılması olumlu olabilir. Ancak bu kredi faizli mi olacak faizsiz mi? Faizli olursa o faiz karıştığı malı da mahvedecek. Bu yüzden doğrusu hiç bir şekilde faizli kredi alınmamasıdır. Faizsiz olursa yatırımlar için teşvik edici olabilir. Ancak alınan kredinin yerli yerinde kullanılıp kullanılmadığı ve geri bildiriminin takibi önemlidir.
Yatırım yapan yabancı firmaların kurumlar vergisinden muaf olmasının ne kadar yatırım getireceğini zaman gösterecek.
Her şehidin bir yakını araç aldığında ÖTV ödemeyecek. Yılda iki olan sınır kaldırılacak, şehit haberi geldiği andan itibaren bir yakını devlete yerleştirilecek. Peki, terör sonucu öldürülen vatandaş da şehit olarak kabul edilecek mi?
Tarımsal teşvikler yıl içerisinde iki farklı zamanda verilecek. Ayda bir destek alan çiftçi teşvikini iki parça halinde almış olacak. Bu uygulama elbette ki çiftçi için daha kârlı bir uygulama olacaktır.