Yavuz: "Uzaktan eğitimin sağlıklı ilerleyebilmesi için herkese görev düşüyor"

Online eğitim sisteminde sıkıntıların yaşandığını söyleyen Eğitim Bir-Sen İstanbul 4 Nolu Şube Başkanı Talat Yavuz, pandemi süreciyle birlikte ihtiyaç haline gelen uzaktan eğitimde sağlıklı ilerleyebilmek için tüm kesimlere görev düştüğünü söyledi.

31 Ağustos tarihinden itibaren online olarak başlayan 2020-2021 eğitim-öğretim yılı ve 21 Eylül'de 1'inci sınıflardan başlamak kaydıyla kademeli olarak başlayan yüz yüze eğitim, pandemiden korunmak için faydalı bir yöntem olsa da İnternet ve bilgisayar temininde yaşanan sorunlar, EBA sisteminin talebi karşılayamaması, internet altyapısındaki sorunlar gibi birçok sıkıntıyı da beraberinde getirdi.

Eğitimde yaşanan aksaklıklarla ilgili İLKHA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Memur-Sen İstanbul İl Başkanı ve Eğitim Bir-Sen 4 Nolu Şube Başkanı Talat Yavuz, salgın süreciyle birlikte ihtiyaç haline gelen ve birçok insan için fırsat eşitsizliğine sebep olan uzaktan eğitimin daha sağlıklı yürütülebilmesi için her kesime görev düştüğünü söyledi.

"Uzaktan eğitimle birlikte internet altyapısı ve bilgisayar ihtiyaç haline geldi"

Salgınla beraber eğitimde yeni bir dönem başladığını ve diğer alanlarda olduğu gibi insanlığı, sistemleri etkileyen bir süreç yaşandığını söyleyen Yavuz, "Mart ayında Türkiye'de virüs tespit edildiğinde bunun kısa süreli olacağını düşünmüştük. Hatta ikinci dönemin ortalarında dersler başlar veya 2020-2021 eğitim-öğretim yılının başında başlar diye düşünüyorduk ama giderek uzaktan eğitim biraz daha gündemimize girdi. Uzaktan eğitim konusunda aslında ülkemizin tecrübeleri var. Ancak bu denli bir uzaktan eğitim ihtiyacı doğmamıştı. Türkiye'nin internet altyapısı, insanlarımızın bilgisayar donanımları, evlerde yapılacak dersler için yoğun bir ihtiyaç haline geldi. Bu eğitim yılında da anlaşıldı ki uzaktan eğitime olan ihtiyaç devam edecek. Bu anlamda Türkiye'deki istatistikler bayağı bir bilgisayar, tablet ihtiyacının oluştuğu, internet altyapısı ile ilgili haberler basına da yansıdı. 1,5 milyon öğrencinin bu anlamda dezavantajlı olduğu görüldü. Son birkaç haftadır belediyeler, Kızılay, İHH gibi önemli kurum ve kuruluşlar bu anlamda kampanyalar başlattı. Çünkü böylesi zor dönemlerde kampanyalar çok kıymetli. Devletimizin kaynakları her zaman yeterli olmayabiliyor." dedi.

İnternetin zararlarına karşı çocuklar bilinçlendirilmeli, ders haricinde çocuklara olabildiğince sosyal ortam sağlanmalı"

İnternetin kontrolsüz kullanımı ile ilgili bir problemin daha önceki dönemlerde de olduğunu ancak yeni süreçle birlikte artık her şeyin dijital ortama kaymasıyla doğal olarak problemin daha da arttığına dikkat çeken Yavuz, "Burada toplumun tamamına, ailelere, öğretmenlere, sivil topluma çok önemli görevler düşüyor. Bu noktada bilgisayar ve elektronik ortamla çocukların temasının olduğu, bunun daha fazla artacağı ile ilgili önümüzde bir gerçek var. Olabildiğince çocukları bilinçlendirmek, önlem almak lazım. Ailelerin ders saatlerinin dışında çocukları için sosyal ortam oluşturmaları gerekir. Ders bile olsa uzun süre bilgisayar başında kalmanın çok sıkıntılı olduğunu, hele hele çocukların kontrolsüz internete erişimde sıkıntıların olacağını zaten biliyoruz. Olabildiğince önlem almak lazım. Çünkü her yönüyle sıkıntılı bir süreç." diye konuştu.

"MEB'in hem velileri hem de öğretmenleri bilgilendirecek bir seminer serisi planı var"

Pandemi ile birlikte oluşan uzaktan eğitim talebinin karşılanması noktasında MEB'in biraz hazırlıksız yakalandığını belirten Yavuz, "Türkiye'nin açık öğretim lisesi derslerini televizyondan vermesi, uzaktan eğitimle ders yapan açık öğretim üniversiteleri gibi bir parça alt yapı vardı. Ancak MEB'in böyle geniş anlamda bir hazırlığı yoktu. Doğal olarak öğretmenlere de bu anlamda hizmet içi eğitim verilemedi. Biraz 'kervan yolda düzülür' mantığıyla gitti. Geçen dönem biraz daha dağınıklık vardı. Şimdi daha kontrollü ama yine de bir belirsizlik var. MEB giderek sürece hâkim oluyor. Bu anlamda MEB'in hem velileri hem de öğretmenleri bilgilendirecek bir seminer serisi planı var. Öğretmenler de becerilerini geliştirmek zorundalar. Çünkü iş başa düştü. İnternet ve bilgisayar kullanımını noktasındaki beceriler mecburen gelişecek. Çünkü bağlanacak, ders paylaşacak, ekrandan soru çözecek, çocuklara cevap verecek. Buradaki açık hızlı bir şekilde tamamlanacak diye düşünüyorum." şeklinde konuştu.

"Öğretmenler toplumun hassasiyetlerini göz önünde bulundurarak kılık kıyafetine dikkat etmeli"

Bazı öğretmenlerin online ders verirken uygun olmayan kılık kıyafetlerle öğrencilerin karşısına çıktıklarına ilişkin sorunlar hakkında da konuşan Yavuz, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

"Çocukların ev ortamında ders dinlemesi belki çocukların doğal ortamı olabilir ama öğretmenlerin dikkat etmesi lazım. Çünkü sonuçta toplumda bir öğretmen imajı var. Öğretmenin bu anlamda sınıfa çıktığı kıyafetle elektronik ortama çıkması gerekir. Özellikle öğrencilerin görebileceği arka plan önemli. Bu noktada öğrencilerle ilgili bakanlık öğrencilerin görüntülerini kapatarak biraz önlem aldı. Ancak öğretmenlerin kendi kontrollerini kendileri yapması lazım. Çünkü olumsuz görüntü verecek olan kendileridir. Bu anlamda atlet ile ders anlatan bir öğretmen görüntüsü vardı. Bu hoş bir görüntü değildi. Toplumun belli kuralları, belli beklentileri var. Öğretmenlerin bu hassasiyetlere dikkat etmesi gerektiğini düşünüyorum."

"Öğretmenler, online eğitim için yüz yüze eğitimden daha fazla ön hazırlık yapmalı"

Yavuz, "Öğretmen sınıfta sergilediği birçok beceriyi internet ortamında sergileyemiyor. Süre anlamında kısıtlı. 40 dakikalık ders 30 dakikaya indirildi. Becerilerin kontrol edilebileceği derslerde online eğitim büyük bir dezavantaj. Ancak olabildiğince ön hazırlık yapması, yüz yüze eğitimden daha fazla hazırlık yapması, sunumlar hazırlaması lazım. Dezavantaj olan kısımlarla ilgili özellikle hazırlık yapması lazım. Bu yüz yüze yapılan eğitimin yerini tamamen tutmaz ama olabildiğince sıkıntıları azaltmak lazım. Ancak zamanla öğretmenlerin de bu sisteme adapte olabileceklerini düşünüyorum." dedi.

"Sınava dayalı eğitim sistemi değişmedikçe sorunlar devam edecek"

MEB'in hazırlayıp öğrenciler ücretsiz olarak dağıttığı ders kitaplarının yanı sıra öğrencilere ek kaynak kitap aldırılması konusuna da değinen Yavuz, "Bu uzun ve bitmeyen bir tartışma. Biz eğitim sistemini dönüştürmediğimiz sürece bu problem olacak. Sınav baskısının olduğu, sınavların belirleyici olduğu ve sınavlarla kademeler arasında geçişin olduğu yerlerde ders kitapları konuyu verecek formatta hazırlanıyor. Ancak sınavlarda başarıya dönük kitaplar hazırlanması gerekir. Doğal olarak insanlar bu ihtiyacı dışarıda arıyor. Dışarıda bir ihtiyaç varsa bunu karşılayan özel yayınevleri gibi bir mekanizma da oluyor. MEB'in ders kitaplarını sınav hazırlığına dönüştürdüğünüzde okullar da dershaneye dönüşür. Yıllardır ders kitaplarının bu ihtiyacı karşılayacak formata değil de sistemin sıvasız hale dönüştürülmesiyle çözümün olacağını söylüyoruz. Gidişat problemin çözümünden yana değil ihtiyacı arttıracak yönde. Hele bu dönemde okuldaki dersler uzaktan eğitime kayınca doğal olarak sınav hazırlığı yapmak zorunda olan 8'inci ve 12'inci sınıflar doğal olarak kurslara, özel yayınların hazırladığı çalışmalara yöneliyor." ifadelerini kullandı.

"Online dönüşüm ihtiyaç haline geldi"

Bir dönem uygulanmaya çalışılan "Fatih Projesi" üzerinden çok büyük hayallerin kurulduğu bir proje olduğunu ancak akamete uğradığını hatırlatan Yavuz, "Bu proje bugün ihtiyaç olan sistemin bir alt yapısı gibi. Fatih Projesi'ne eskisi kadar kaynak aktarılamıyor ama var olan tabletler kullanılamadı.  Çocukların ders kitaplarını tablete yükleyip tüm ihtiyaçlarını oradan karşılayacaklardı. Ancak okullardaki akıllı tahtalar, internet bağlantılı ders içeriklerini kullanma noktasında katkısı oldu. Bugün uzaktan eğitimi akıllı tahtalarla ilişkilendirmiyoruz. Uzaktan eğitimde öğretmenler evdeki Laptop' un karşısına geçip ders anlatmak yerine akıllı tahta düzeneğinin olduğu sınıfları stüdyo gibi kullanıp seyreltilmiş bir öğrenci grubunun bir kısmını sınıfa alarak sınıfta ders anlatılırken aynı zamanda evdekiler de sınıfa bağlanabilir. Aslında uzaktan eğitim budur. Böyle yapıldığında ve öğrenci grubu dönüşümlü sınıfta ders aldığında hem öğretmen sınıfa ders anlatmış olacak hem de evden dersi dinleyen öğrenci grubu da daha donanımlı, daha canlı bir ders dinlemiş olacak. Bu anlamda dönüşüm ihtiyaç haline geldi. Buraya doğru gidildiğinde akıllı tahtalar ve 'Fatih Projesi' daha görünür olacak."  diye konuştu.

"Yatırımları da dönüştürerek bina ve arsa yerine dijital eğitime altyapı oluşturmak gerekir"

İnternet ve GSM operatörlerinin ortaya çıkan talebi fırsata dönüştürdüğüne ilişkin vatandaşların artan şikâyetlerine ilişkin değerlendirmede bulunan Yavuz, "İnsanların inisiyatifine, sermaye gruplarının insafına bıraktığınızda adım atmazlar. Onu bir şekilde yasal zemine kavuşturarak problemi çözmek gerekir. Yıllardır bu ülkede büyük paralar kazanan firmalara 'hadi gelin burada bir problem var, bunu çözelim' dediğinizde yapmazlar. Bir dönem yaparlar bunu da reklam olarak kullanırlar. 2 yıllık süreçte internet kullanımı bayağı artacak. Belki yeni bir vergilendirme sistemi yapmak lazım. Şu anda MEB okullara EBA Destek Merkezleri kuruyor. Mobil araçlarla destekliyor ama bu problemin tamamen çözümü değil sembolik adımlar. Çözüm için belki daha etraflıca bir kampanya yapmak, büyük firmaları, eğitime destek veren vakıf ve dernekleri işin içine katarak proje üretmek gerekir. Daha önce okul yapımı konusunda yapılan kampanyaların bir benzerini burada yapmak gerekir. Yatırımları da dönüştürerek bina ve arsa yerine dijital eğitime altyapı oluşturmak gerekir." şeklinde konuştu.

"Eğitimin yüz yüze yapılabilmesi için herkese görev düşüyor"

Ülke ve insanlık olarak sıkıntılı bir süreç geçirdiğimizi ve online eğitimin fırsat eşitsizliğine sebep olduğunu belirten Yavuz, son olarak şu ifadeleri kullandı:

"Sendikalar, aileler, öğretmenleri tüm tarafların iyi niyetini ortaya koyarak yaşanabilecek olumsuz küçük olayları abartmadan soğukkanlı karşılayıp çocukların sınıflarda olmasını sağlayacak şekilde enerjimizi oraya harcamamız gerekiyor. Çünkü uzaktan eğitimde gördük ki birçok öğrencimiz dezavantajlı oldu. Zaten ülkemizde eğitim eşitliğinde ciddi anlamda sıkıntı var. Bu anlamda toplumdaki yara daha da açılacak. Onun için hedefi yüz yüze okulları açabileceğimiz bir sistem kurmak gerekir. Bu anlamda herkese görev düşüyor."

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

İstanbul Haberleri

Kolay para kazanma hırsı bireyi çıkmaza sürükler
HÜDA PAR Milletvekili Dinç'ten siyonizm ile topyekûn mücadele etme çağrısı
Atatürk'e hakaret ettiği gerekçesiyle tutuklanan doktor serbest bırakıldı
HÜDA PAR'dan Dr. Mehmet Arslan'a cezaevinde ziyaret
MAZLUMDER: Duyarlı insanlar üzerinde kurulan baskılar kabul edilemez