İslam Peygamberi (s) hakkında hakaretamiz bir film yapılmış da Müslümanlar köpürmüşler, kızmışlar, isyanlara girmişler…
Ben de diyorum ki, kardeşlerim bunda kızılacak ne var?
Bu kadar ezik, bu kadar şuursuz bir topluluğun her türlü kutsalına saldırılmasından daha normal ne olabilir?
Kendi değerlerini, kendi kutsallarını pasif, cahilce ve ahmakça küçük düşüren bizzat siz Müslümanlar değil misiniz?
Evet, ey Müslümanlar!
Birinci kıbleniz işgal altında değil mi sizin?
Coğrafyanızın kalbinde üç beş milyonluk bir Yahudi topluluğu namusunuza kadar bütün değerlerinizi çiğnemiyor mu?
Bunu üç beş milyonluk bir Yahudi toplumu, size, yani bir buçuk milyar Müslüman’a yapmıyor mu?
Hatta oradan dünyanın dört bir yanında yöneticilerinizi yönetmiyorlar mı? Açık sularda insanlarınızın kafasına sıkmıyorlar mı?
Çocukalrınızın öldürüldüğü, kadınlarınızın namusunun çiğnendiği ülkelerin ismini saymaya insan aciz kalıyor.
Siz hangi gururdan, hangi saygınlıktan bahsediyorsunuz Allah aşkına?
Taaa okyanusların ötesinden gelip, sizi biri birinizden korumak bahanesiyle, topraklarınızı çiğneyen,canlarınıza kıyan, bütün yaptıklarınız yerle bir eden, namuslarınızı taciz eden, kaynaklarınızı yağmalayan, ölülerinizin üzerine iş..en, dirilerinizin başına çuval geçirenlerle dostlukta yarışan siz değil misiniz?
Sizleri sadece biri birinize karşı aslan kesilirken görmek mümkün! Ortak düşmanlarınız karşısında eğilmeyi ibadetten sayıyorsunuz heralde?
Sizi insan yerine koymayanların kapısında elli yıldır bekleyen siz değil misiniz?
Düşmanlarınızın başınıza diktiği diktatörlüklerden neredeyse yüz yıldır kurtulamayan sizler değil misiniz?
Kendi yurdunda, kendi okuluna, kendi idaresine, kendi dininizin emrettiği kıyafetlerle giremeyenler sizler değil misiniz?
Bütün bunlar içini acıtıyor, sivri bir diken gibi kalbine saplanıyor her vicdanlı, hamiyetli Müslümanın. Fakat bundan daha ağırı da var. Asıl tahammül edilemez olan, insanı çıldırtan, zıvanadan çıkaran bütün bu perişan, aşağılık durumda bile Müslümanların biri biriyle uğraşması, biri birini didiklemek, parçalamak için çırpınmasıdır.
Baksanıza, Sünni, Şii, Alevi diye bölük pörçük oldu İslam ümmeti. Yazıklar olsun size! Yazıklar olsun bize! Yazıklar olsun, yuhlar olsun!
Her ismin başına mezhebi getiriliyor. Bakın medyamıza, İslam ülkelerindeki hiçbir ismi mezhepsiz olarak anmıyorlar: Şii başbakan, Sünni bakan, Şii örgüt, Sünni grup…
Bakıyorum yazılanlara çizilenlere… Müslümanların güya akil adamlarının yazıp çizdiklerine… Tabana karşı mezhep nefretini aşılamak için yazmadıkları, çizmedikleri kalmıyor.
Yazıklar olsun size!
Ey Müslümanlar yazıklar olsun size!
Koca kafalarınızın içinde beyinden eser yokmuş meğer!
Bu kadar mı gurursuzsunuz, bu kadar mı kendinize saygısızsınız!
Ey mezhepçi Sünniler güruhu!
Ey mezhepçi Şiiler güruhu!
Ey mezhepçi Aleviler güruhu!
Yazıklar olsun hepinize!
Bu kadar utançtan sonra hala biri birinizle mi cebelleşiyorsunuz?
Çiğnenmedik dünyevi, uhrevi, maddi, manevi hiçbir değeriniz kalmamışken hala biri birinizle mi uğraşıyorsunuz?
Hala biri birinize iftiralar atmak için mi yarışıyorsunuz?
Hala biri birinize karşı kitlelerinizi tahrik etmeye mi çalışıyorsunuz?
Yazıklar olsun size!
Allah Rasulü karşınıza gelse bilmiyorum yüzünüze tükürmekten başka ne yapabilir ki?
Hadi toprağınız değersiz, hadi yağmalanan servetleriniz değersiz, hadi ilk kıblenizi de unuttunuz, hadi başka bölgelerdeki kardeşlerinizin başına gelenleri de önemsemiyorsunuz, peki en azından bir gün sıra bana da gelir, benim de evimi, yurdumu yakar yıkarlar diye düşünmez misiniz? En azından o en yüce kutsalınız olan “rahatınızı” düşünün.
Görmüyor musunuz ki, bütün güçlü İslam ülkelerini, birer bahane bulup yerle bir ediyorlar. Neden hala sizi istisna tutacaklarını düşünüyorsunuz? Neden sustukça sıranın size geleceğini anlamayacak kadar vurdumduymaz davranıyorsunuz?
Madem bu kadar şuursuz, bu kadar akılsız, bu kadar şahsiyetsizsiniz, size her türlü zulüm ve aşağılama revadır!
Aşağılıyor muyum? Hakaret mi ediyorum?
Evet, kendimden başlayarak, hem aşağılıyorum hem de hakaret ediyorum.
Benim de bir parçası olduğum İslam ümmetinin durumu bunu hak ediyor.
Sadece yüreği bu bölük pöçüklükten kan ağlayan, canını, kanını İslam düşmanlarıyla savaşmaya veya ömrünü Müslümanları birleştirmeye adayan silah, kalem veya emek Mücahitlerini istisna ediyorum.
Onlar da olmasa bu ümmetin kendi peygamberi katında da, tapındığı Rabbi katında da zerre miktarınca değeri olmazdı.
Artık şu mezhep fitnesinden el çekin. Hep karşıdakini suçlamak yerine kendi hatalarınızı ve kendi kusurlarınızı aramaya uğraşın. Sende kusur yok, onda kusur yok, ben de kusur yok… peki kusur kimde? Her birimiz kendimizi temize çekiyoruz. Allah’ın tertemiz peygamberi Hz. Yusuf bile “ve ben kendimi temize çekmiyorum, şüphesiz ki nefis kötülüğü çağırandır” diye buyurmuşken ben ve sen serapa kusuruz, hiç şüphe yok.
Ey Şii kardeşim! Sen bin dört yüz yıllık düşünceyi mi değiştireceksin? Sen bir milyardan çok Sünni’yi Şia mı yapacaksın?
Ey Sünni kardeşim! Sen bin dört yüz yıllık düşünceyi mi değiştireceksin? Yoksa yüzlerce milyon insanı döndürüp de Sünni mi yapacaksın!
Artık bu zıtlaşmadan el çekin! Görüş ayrılıklarını çatışmaya çevirmeyin! Duvar örmeyi bırakın köprü kurun köprü!
Nefret ettirmek için değil, sevdirmek için gayret edin!
Allah (c.c), hiçbir dinin veya mezhebin tekelinde değildir. Her toplumun değeri başkalarına saygısı, anlayışı ve sevgisiyle ölçülür. Ne kadar nefret ediyorsanız, bir o kadar kötüsünüz ve nefret edilmeyi hak ediyorsunuzdur. Ne kadar çok sevebiliyorsanız bir o kadar sevilirsiniz.
Peygamber Efendimize hakaret filmine verilen tepkilerden bile tefrika ve mezhepçilik devşirebilen şuursuz, düşüncesiz, zavallı yazarçizerler olduğunu görünce tiksiniyor insan. Kafa kocaman, sakal uzun ama akıl yok… Bu derdi kime nasıl anlatmak lazım…
Mesela Sünni ise Şiilerin tepkilerini yeterince yansıtmıyor ve Şii ise Sünnilerin tepkilerini yeterince yansıtmıyor veya yansıtırken samimi olmamakla suçluyor.
Hasılı, dert çok büyük ve iyileşecek gibi de görünmüyor.
Son olarak İslam kardeşliğine gönül vermiş aziz şairimiz Merhum Mehmet Akif’in şu âsice mısralarına yer vermek istiyorum:
Ey bu toprakta birer nâş-ı perişan bırakıp
Yükselen, mevkib-i ervâh!.. Sakın arza bakıp
Sanmayın: Şevk-ı şehâdetle coşan bir kan var...
Bizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var!
Bakmayın, hem tükürün çehre-i murdarımıza!
Tükürün: Belki biraz duygu gelir ârımıza!..
Ben de diyorum ki: Ey Aziz Akifimiz! O yukarıdan bakıp da sanma ki, hayal ettiğin gibi, mücahid, asil, mütedeyyin bir “Âsım’ın nesli” var. Âsımın nesli iki boynuz çıkarmış: Kapitalim ve Sekülerizm. Başka bir deyişle: “Paracı ve geniş mezhep” olmuşuz ve yine başka bir değişle: "Körle yattık şaşı kalktık".