Uzun zamandır Mustazaflar cemiyeti ve onlara yakın dernekler, YDG-H’nın çirkin saldırılarına maruz kalmaktadırlar. En çok merak edilen konu şudur. YDG-H niçin saldırıyor, arkasında kimler var, neyi amaçlıyor. Eski MİT müsteşarı Mahir Kaynak’ın teorisine göre “yapılan bir eylemden kim faydalanıyorsa arkasında o var”. Şimdi bu camiayı tanımayan ve komplo teorileri yazan biri olsam, şöyle derdim: “YDG-H’ saldırılarının arkasında HÜDA PAR var” Sebebi gayet basit, zira bu saldırıların HÜDA PAR’a yaradığı kuşkusuzdur. HÜDA PAR’ın bu saldırılar nedeniyle kazandığı maddi ve manevi destek çok büyüktür.
Geçenlerde bir mahalli medya patronuna “Neden hiç HÜDA PAR’la ilgili haber yapmıyorsunuz” dedim, “Çok sayıda eleman çalıştırdığından, bu işlerin para ile olduğundan, HÜDA PAR’ın da medyaya kesenin ağzını açmasından” söz etti. Fakat bu partinin maddi kaynaklarının son derece kıt olduğunu biliyorum. Şimdi ulusal medya görmezden gelse dahi özellikle HÜDA PAR’ın seçime gireceği bölgelerde YDG-H’nin her eylemi mahalli basında manşetlerden veriliyor. Mahalli medyanın köşe yazarları bu saldırıları konu eden yazılar yazıyorlar. Bu yazılara bakıldığında gerçekten çok objektif oldukları görülüyor. Mesela Sıtkı ZİLAN’ın “PKK Hüda-Par’dan Ne İstiyor?” başlıklı yazısı ile Arîxen Xanî’nin “YDG-H Çözüm sürecinden azade mi?” başlıklı yazıları gerçekten son derece objektif ve anlamlı analizler içeriyor.
Molotoflar ve ses bombaları bir bakıma HÜDA PAR’a karşı “sümmün, bükmün, umyun” durumundakileri uyandırmaya, gözlerini ve kulaklarını açmaya yarıyor. Bir kısmının dili de çözülüyor, gerçekleri dile getirmeye başlıyorlar. Çünkü atılan molotoflar ve bombalar lisanı hal ile; “Eskiden de saldırgan taraf bizdik, ama o zaman karşı tarafın medyası olmadığı için keçisi çalınan müftünün medya tarafından “müftü keçi çaldı” şeklinde haberleştirildiği gibi olayları ters yüz ediyorduk” diyorlar. Şimdi aynısını yapmaya çalışıyorlar ama yalanları avuçlarında patlayan bombaları gibi onları parçalıyor. HÜDA PAR’ın PKK/BDP hakkında; “bunların şiddetten beslendiklerini, halka hizmetten ziyade eziyet ettiklerini, kandan beslendiklerini” açıklaması belki de bölgede gerekli yankıyı bulamayacak, birileri tarafından iftira olarak nitelendirilecekti. Ama şimdi bu ifadeleri, YDG-H kendi “eylem diliyle” söylemiş oluyor. Bu “eylemli söylem” kuşkusuz daha etkili ve inandırıcı olmaktadır.
HÜDA PAR’ın seçim çalışmalarında karşılaştığı önemli sorunlardan biri de dindar kesimin kendilerini AKP’nin önünü kesmek, oylarını parçalamakla itham etmeleri idi. Genel olarak dindarlar, “AKP varken yeni bir partiye ne gerek var? Bu parti, Müslümanların gücünü zayıflatıyor” iddiası yayılmaya çalışıyorlardı. İşte YDG-H saldırıları, AKP’nin ne kadar Müslümanların partisi olduğu, ne kadar devletin partisi olduğunu test etmektedir. Sanki AKP Müslümanların partisi, Müslümanlar kardeş ama HÜDA PAR çevresi üvey kardeş, ya da hiç kardeşleri değil. AKP bölgede saldırılara maruz kalan kardeşlerini siyasi ve stratejik çıkarlarına kurban ederek Küresel ölçekte, Batının ve ya BM’in Saldırıya uğrayan taraf Müslüman olunca takındıkları “sümmün bükmün umyun” tavrının aynısını gösteriyor. Mesela BM herhangi bir saldırı Müslümanlardan geldiğinde nasıl dünyanın barış havarisi kesilerek olayın üzerine gidiyorsa, benzer şekilde saldırı Müslümanlardan PPK/BDP cenahına yönelik olsaydı AKP’nin nasıl olayın üzerine gideceğini geçmiş örneklerinden görecektik. Konu partinin stratejik çıkarları olduğunda ilköğretimde başörtüsü takan çocuklara “el koyacağını, müsadere” edeceğini söyleyen AKP, samimiyet testinden geçmekte ve giderek sınıfta kalmaktadır. AKP İslami STK’ları devletleştirmekte, başka bir ifade ile kamulaştırmaktadır. Devletin ve partinin âli çıkarlarını “İslam kardeşliği” ilkesinin üzerinde gördüğünü fiilen göstermektedir. Açıkçası “İslam kardeşliğinin” stratejik ortaklıklara nasıl feda edildiğinin resmini çizmektedir. Bu tavrıyla diğer siyasi partiler gibi giderek Fırat’ın öbür tarafının partisi olduğunu göstermektedir.
Aslında HÜDA PAR’a yapılan saldırlar karşısında AKP’den beklenen Müslüman bir parti duyarlılığı değil, sıradan bir iktidar partisi refleksidir. Ancak öyle anlaşılıyor ki, Batılı dostlarından aldığı krediyi kaybetmemek adına hükümetin rutin görevlerinden olan güvenlik ve asayişi sağlama görevini ifadan dahi korkmaktadır.
İslamcıların gazını alan AKP ile saldırılara çanak tutan BDP, HÜDA PAR’ın seçimlerde oy patlaması yapması için gaz mı basıyorlar. Tıpkı 28 Şubatçıların İslamcılara uyguladığı basıncın bir oy patlamasına dönüşmesi gibi.