Şiddet, Türkçedeki kullanımıyla “kaba güç, aşırılık, sertlik” gibi anlamlara gelir. Ayrıca şiddet, “bağlamak, sağlam ve kararlı durmak” gibi manalara da gelir.
“Biz üzerinizde yedi şiddet bina ettik. İçlerine de ışık saçan bir kandil yaptık”(Nebe:12-13)buyrulur. Ayet, insanın şiddet yönelimine ve bu sarmaldan kurtuluş çarelerine dair muazzam bir ufuk açıyor. Buna göre insan bu yedi şiddetin bağlantı ve çıkış noktalarını bilirse bu ona güç, kuvvet, sabır, istikrar, oto kontrol olarak yansır. Çünkü Hak Teâlâ, insanın üzerinde sadece yedi şiddet yapmamış, bir de parlak bir kandil(Sirac-ı Münir) yapmıştır. Eğer insan hem ısı hem de ışığı olan bu siraca, bu kandile tutunursa o yedi şiddet sarmalından kurtulur. O ışıktan o ısıdan elde ettiği enerji sayesinde tabakadan tabakaya geçer. Bir tabakada sıkışıp kalmaz.
İşte yedi gök yedi tabaka anlamına da gelen bu “yedi şiddet” tabiri insana şu mesajı veriyor, “Ey insan! Ya o tabakaları, o şeddeleri aşıp eşüd denilen kemal yaşına erersin ya da o tabakalar içinde kuşatılıp kalırsın.
Yedi gök yedi tabaka olarak ifade edilen “yedi şiddet” ne olabilir?
1-İnsanın bedeni: İnsanın bedeni onu daraltan ilk daire-tabakadır. İnsan, bedeni ile barışık olmazsa bedeni zindan gibi ruhunu esir alır. Onu kuşatır. Bu da insanda bir daralma hissi, bunalım ortaya çıkarır. Sonuç olarak bu da kişinin ya kendi bedenine ya da başkalarının bedenine karşı şiddet duygusunu harekete geçirir. Bedene karşı şiddetin ilk sırada yer alması bunun açık ve somut kanıtıdır. Bu, bir nevi ruhu kuşatan bedenden intikam alma duygusudur. Ama insan ruhu ile bedeni arasında barışı sağlarsa bedeni ruhuna muhafaza ve de muhafız olur.
2-İnsanın evi: Ev, insanı kuşatan ikinci daire-tabakadır. Bu nedenle evin atmosferi hoş, güzel sıcak olmadığında ev insana bir zindan hükmünde olur. Bu da evin içinde huzursuzluklara sebep olur. Tartışmalara çekişmelere, kavgalara yol açar. Ama insan evi, aile ortamına, muhabbet ortamına çevirirse ev ona adeta bir kıble hükmünde olur. Nereye giderse gitsin günün sonunda evine yönelir.
3-İnsanın şehri, köyü, mahallesi: Mahalle, köy, şehir insana baskı uygulayan diğer dairelerdir. Mahalle ya insana helalinden bir yurttur ya da onu kuşatan, daraltan bir esaret halkasıdır. Bugün dikey yapılaşma, soğuk ilişkiler insanı daraltıyor. Onda şiddet duygusunu tahrik ediyor. Çünkü mahalle helalin olduğu yerdir. Şehir Medine’dir. Medeniyetin vücut bulduğu yerdir. Ama haramlar bir semte, bir diyara hâkimse insan orada daralır ve bunalır. Çünkü orada insanın içinde erimeyen bir sürü şey kalır. Şehir Medine değilse medeni olamamışsa insanı bunaltır.
4-İnsanın yurdu-vatanı: Yerine göre yurt, insana baskı uygulayan diğer dairelerdir. İnsan vatanında garipse, aidiyet ve sahiplenme duygularını taşımıyorsa bu, onu daraltır. Nizama karşı gelme eğilimi olur. Saldırgan, aşırı haller ortaya koyar. Ama vatanı kendine, kendini de vatana ait görürse rahatlar. Zeminiyle barışık olur. Bu da üreticiliğini artırır.
5-Dünyanın yuvarlak yapısı: Dünyanın yuvarlak yapısı insanın özgürlüğünü kısıtlar bu da onda sürekli dünyadan soyutlanma, dünyadan sıkılma duygularının kabarmasına yol açar. Ama insan dünyayı bir imtihan ve bir güzel amel yeri olarak görürse dünyanın kuşatıcılığından yavaş yavaş kurtulur.
6-İnsanın işi ve mesleği: İnsanın işi ve mesleği de onu kuşatır. Fakat insan eğer işinde değer üretmeyi, eser ortaya koymayı esas alırsa, emeğinin karşılığını alırsa işi ona bereketli bir alan olur. Aksi takdirde bir kısırdöngüye dönüşür. Amil-aktör değil amele durumuna düşer.
7-İnsanın inancı, mezhebi, meşrebi, ideolojisi: Bunlar da yerine göre insanı daraltır. Çünkü bir fikir ve inanç, duygu ve düşünce açısından ayarında değilse sürekli kendisine kısır bir halka olur. Diğer inanç ve ideoloji sahipleri tarafından kuşatıldığını düşünür bu da onu sıkar ve daraltır. Ama insanın inancı rahmet ve tevhid üzerinde olursa o zaman diğer insanlara rahmet ve adaletle davranır. Bu da onu rahatlatır ondaki şiddet eğilimini haklılığa çevirir.