Sanayi çağındaki ilk büyük kapışmadan (1914-18) sonra, klasik imparatorluklar bitti. Küresel sancılar; yeni imparatorluklar, süper güçler doğurdu. ABD, SSCB gibi. Dünyanın karanlık veya kutlu şafağı yine aynı sancılara gebe..
Birinci Dünya Savaşı; İngiltere, Fransa ve Almanya’nın hırsı ve haramiliği yüzünden başladı ama Kapitalist ABD’yle sonuçlandı; Komünist Rusya’nın da dâhil olduğu masada şekillendi.
Yani savaşın başlaması, sonuçlanması ve dünyanın şekillenmesinde Müslüman herhangi bir ülke yoktu. Kâinatın Sultanı; “Günleri, insanlar arasında döndermiş;” Destan Dönemimiz mazide kalmış, bunları okumaya takatimiz dahi kalmamıştı.
Bu gün, İngiliz sömürgesinde yetişen Muhammed İkbal’den konuşacağız:
“Asya halkına öyle davrana gelmekte ki devran;
Kimse kalmadı bu destanı anlamak için!”
Müslüman milletlerin Osmanlının şahsında sahneden çekilmesiyle dünya; huzur, , kültür ve medeniyeti kaybetti, Post modern cahiliye kültür ve medeniyeti tekrar çağa ve hayata müdahale etti. Tam da bu yüzden;
“Bu çağ, İbrahim’ini aramakta
Kâinat puthane oldu; La ilahe İllallah!”
Halihazırda İbrahim yok ama babası (Azer); emperyalist/kapitalist saraylarında karşılıksız hizmet vermekte.
Dünyanın hâkimleri emrediyor, bizimkiler taviz veriyor. Milli gelirlerini yediriyor, zalimlerin emrinde kardeş kavgasında savaşıyor, mahrem bilgileri emperyalistlerle paylaşıyor. Biri ABD’nin, diğeri Rusya’nın safında destan yazmak(!?) için ispat-ı vücut yapıyor ama tarihine kara sayfalar ekleyerek!
Müddei, iddiasını ispatla mükellefse işte örnek:
Kâbe’nin başına Zemzem Kulesi’ni diken Suudiamerika; Yahudi’ye sıkıntı veren her şeyle savaşıyor. Yahudi Terör devletinin Kudüs-Filistin projelerinin; “ne iyi çözümler olduğunu” anlatmak için girmediği sıfat, yapmadığı cinayet kalmadı. Selman; “Vahhabilik’i de İrancılıktan(!) cezalandıracak-mış!”
BAE; allame-i cihan olsa, sermayesi dünyaya dağılsa, orduları/silahları dünyanın her cephesinde savaşsa dahi milli hesapları veya ümmet adına hiç bir kazancı olmayacak bir şehir devleti, bir mahalli güçtür. Müslüman ülkelerdeki her taşın altından çıkıyor. Keyif de ona; para var ama ne akıl var ne de beyin(!).
Mısır; 1948’den beri temiz insanların Kerbelası… Bir gecede Suud Ailesinin ittifakına katılıp Yemen’e ölüm yağdırdı ama 70 yıldır kendi halkıyla barışamıyor. Halk iradesiyle savaşıyor, ağır cezalar kesiyor; İsrail ve Yunanistan’la uzlaşırken; Türkiye’yle çatışıyor.
Suriye’nin Esed’i; sırf ayakta kalmak için ülkesine getirmediği haçlı kalmadı; Yezid’in makamında, Yezid’i aratıyor.
Beyliklere dönmüş İslam alemi’nde; değişik çap ve markada, tip ve motifte daha nice mahlûkat var. Kur’an-ı Kerim’in lanetle andığı kavramlar da fazlasıyla var. “Ruveybida, münafık, kâfir, zalim, fasık; Haremeyn işgalcisi, yerli işbirlikçi, hain, casus, cellât, mankurt; yılan, akrep, tilki; cahil, şahsiyetsiz, terbiyesiz, onursuz, vicdansız, sefil…” gibi.
Bu zillet; en onursuz ortamın dahi izzet-i nefsine dokunur; en silik kişilikleri dahi arayışlara yöneltir. Tarih; bu ahvalin, fırtına öncesi sessizlik ve “güçlülerin uğrayacağı inkılapların..”(Kasas-5) öncüsü olduğunun örnekleriyle doludur.
Zaten bu gurur kırıcı durum, İbrahim’in habercisi değil mi?
Kardeşlerim kusura kalmasın; ben bu habere aday birinci ülke olarak Türkiye’yi görüyorum ama henüz değil, bu haliyle değil.
Küreseli Mahallileştiren Kemalizm ve yasalarını; hayatımızdan çıkarmamız lazım; uymasa da teşekkürle! Nereye mi? Dünya Siyaset Müzesi’ne!
Çağdaş Öncüleri’nin tümü orda… turistlerin gözdesi. Bunların en mükemmel mektep ve hamileri; AB ülkelerinde dahi mahallileşti, bitpazarına, işportacılara düştü ve nihayet ihtiyaç olmaktan çıktı; antikalaştı. Mesela Lenin’in birçok kutsalı Londra’daki Bıritish Museum’da turistlerin gözdesi... Yazık.. Neden o sergilerde biz de olmayalım ha?
Bizimki(!) de oralı ya! İnanın;
“Hegel’in istiridyesi incisizdir
Onun büyüsü tamamen hayaldir” Vallahi! Vesselam.