Milli maarife göre bir eğitim yılına daha girmiş bulunmaktayız. Bunun gençlerimiz için hayırlı ve bereketli olmasını diliyorum. Ancak şunu da belirtmek isteriz ki, dinimizde eğitim ve öğrenim için belli bir zaman dilimi veya tabiri söz konusu değildir. Zira İslâm'a göre: “ilmi, beşikten mezara kadar arayınız” hadisi şerifin hükmünce, ilim öğrenmenin yaşı, dünyaya gelmekle başlar ve mezara yani ömrün sonuna kadar devam eder.
İslâm'a göre çocuk eğitimi, dünyaya gelir gelmez kulağına ezan okunmakla başlar. Böylece çocuğun işiteceği ilk söz, onun beynine kaydolan ilk ses, “Allah'u Ekber” sedası olur. Bunu müteakip çocuğa tahnik yapmak, yedinci gününde ona Akika kesmek ve güzel bir isim koymakla devam eder. Sonra onu helal şeylerle besleyerek, haramdan korumak, konuşmaya başlar başlamaz ona Rabbini ve peygamberini tanıtmak, söz anlayıp kavramaya başlayınca da Kuran'ı Kerim'i okutmak, İslâmi edep ve terbiyeyle yetiştirmekle sürdürülür bu eğitim.
Şu halde, bizler Müslümanlar olarak, eğer çocuğumuzun bizim evladımız olarak kalmasını ve bizim istediğimiz tarzda yetişmesini istiyorsak sıfır yaştan itibaren eğitimine başlamak durumundayız. Minik yavrularımızın ilk eğitimcisi bizler olmalıyız. En güvenli ve en sıcak aile ocağımızda biz onları eğitmeliyiz. En güzel bir şekilde terbiye ederek Allah, peygamber ve İslâm gibi kavramlarla biz onları tanıştırmalıyız. Bir ebeveyn sorumluluğuyla onları ibadete alıştırmalıyız. Biraz büyüyünce elinden tutup camiye götürmeli cami yolunu göstermeliyiz. Biraz daha büyüyünce de kendi başına camiye gitmesini öğretmeliyiz.
Hulasa her Müslüman aile, çocuğuna dünyevi ilimleri öğretmek veya öğrenimi için bir yerlere göndermekle yükümlü olduğu gibi, dini ilimleri öğretmek ve onun için öğrenime göndermekle de yükümlüdür. Hatta bunun için daha hassas ve daha duyarlı olmalıdır. Çünkü dünyevi ilimler sadece onun dünya hayatını mutlu etmek ve kolaylaştırmak içindir. Ama dini ilimler, onun hem dünyasının hem de ahiretinin mutluluğu ve korunması içindir.
Aslında çocuğa verilecek en güzel şey ona dinini öğretmek, ahlakını güzelleştirmektir. Allah Resulü Sallallahu aleyhi vesellemin buyurduğu gibi: “Bir baba çocuğuna verdiği güzel ahlaktan daha değerli bir miras bırakmış olamaz.” (Müslim)
O halde çocuklarımıza bırakacağımız en güzel miras, ilim ve edep olsun. Bilmiş olalım ki; bundan başka ailemizin de toplumun da bir ıslah reçetesi yoktur. Toplumun kurtuluşu ve ıslahı buradadır. Bizim saadetimiz ve iflahımız buradadır. Kur'an'ın olmadığı yerde, Kuran kültürünün hâkim olmadığı mekânlarda ve Kur'an'dan bir şeylerin bulunmadığı kalplerde hayır yoktur. Bereket yoktur. Huzur yoktur. Mutluluk ve güven yoktur. İşte bununla ilgili şu hadisi şeriflere iyi kulak verelim:
“Kalbinde Kur'an'dan bir şey bulunmayan bir kimse, harabe olmuş (içinde kimsenin barınmadığı yıkık dökük) ev gibidir.” (Tirmizi, Nesei)
“Kim ilim tahsil etmek için bir yola koyulursa, Allah (CC) da ona cennete götüren bir yolu kolaylaştırır. Allah'ın evlerinden bir evde toplanıp da orada Allah'ın kitabını okuyan, onu kendi aralarında ders yapan bir cemaat yoktur ki, Allah onlara sekineyi indirmiş olmasın; Allah'ın rahmeti onları kaplar, melekler onları kuşatır ve Allah, kendi katındakilerin yanında överek onlardan bahseder.” (Müslim, Ebu Davut, Tirmizi)
“Bir gün peygamberimiz sallallahu aleyhivesellem, mescitte halka halinde oturmuş insanlara sohbet ederken üç kişi çıkageldi; bunlardan ikisi halkaya doğru yöneldiler; biri halkada boş bulduğu bir yere hemen oturuverdi; ikincisi de onların arkasında oturdu. Üçüncüsü ise, arkasını dönüp gitti. Allah'ın Resulü (s.a.v), boşalınca: “Dikkat edin şu üç adamın misalini size haber vereyim: Birincisi (ilim halkasına girmekle) Allah'a sığındı; Allah da onu kendi sığınmasına aldı. İkincisi de (arkadaşlarını rahatsız etmemek için) hayâ etti; Allah da ondan (onu azap etmekten) hayâ etti. Üçüncüsü ise, ilim halkasından yüz çevirdi, Allah da ondan yüz çevirdi.” (Buhari, Müslim, Tirmizi)
Bu son hadisi şerifte çok derin ve çarpıcı dersler var. Ya Allah'ın koruması olan Allah'ın evlerindeki ders halkalarına sohbetlere katılacağız, çocuklarımızı gençlerimizi bu halkaların içine katacağız, bunun için en elverişli ıslah evleri olan medreselere göndereceğiz ya da bundan yüz çeviren adam misali Allah'ın korumasından çıkmış avareler konumuna düşeceğiz. O zaman da heder olan gençlerimizin, internet kâfelerde ömür tüketen çocuklarımızın bozulmasına bizzat biz kendimiz sebep olacağız.