Bir mevsimi daha geride bırakmış bulunuyoruz. Bu bizim mevsimimiz, herkesin bildiği dört mevsimden başka bir mevsim, Allah'ın Rasûlünün yaşandığı, teneffüs edildiği bir Mevsim, Nisan ayı. Zaten Nisan ayı tek başına da güzel bir aydır. Fakat son on beş yıldan bu yana bir başka güzel.
Gerçi birileri Nisanı Rasûlullah'tan ayırmak istiyor ama bunu asla başaramayacaklar.
Bizim bir başka yükümlülüğümüz daha var; Peygamber Aleyhisselamı yarınlara, bizden sonrakilere taşıma yükümlülüğü. Bu yılki etkinliklerde buna vurgu yapmaya çalıştık.
Aslında bütün Müslümanlar bu görevlerinin şuurunda olmalıdır. Unutmayalım ki biz Allah'ın Rasûlüne sadece iman etmekle, sadece itaat etmekle yükümlü değiliz, özellikle Onun davasını desteklemekle, güç vermekle, yarınlara taşımakla yükümlüyüz.
Siz Onun Hatemennebi (nebilerin sonuncusu) oluşunu nasıl anlıyorsunuz bilmem. Onun risaletini, nübüvvetinin kıyamete kadar sürdürülmesini ve özellikle etkin kılınmasını anlıyoruz biz.
Düzenlenen bütün etkinlikleri bu hedefe ulaşmak, bu görevi yerine getirmek için yapıyoruz.
Peki, yeterli mi? Asla. Sadece Nisan ayında bir camianın düzenlediği etkinliklerle bu görev elbette yerine getirilmiş olamaz. Daha çok camiaların daha birçok etkinliklerle devreye girmeleri gerekir.
Bir de bu etkinliklerde sergilenen bir takım çelişkilere temas etmek istiyorum ki önümüzdeki yıllarda artık bu hatayı yapmayalım; Rasûlullah için söylenen ezgilerin, şiirlerin, kasidelerin büyük bir kısmında sanki Onun bu dünyaya bir daha geleceği düşüncesi işlenmekte.
“Neredesin ya Rasûlallah, Seni bekliyoruz, haydi gel ya Rasûlallah” ve benzeri söylemler o kadar çok ki. Tamam, itikadımızda böyle bir inanç yoktur, Ona olan özlemimizi dile getirmekten ibarettir.
Fakat bu yazımın başında dile getirdiğim görevden kaçıp kurtulma kolaylığı var.
Kardeşim, şunu bil ki Allah'ın Rasûlü vefat etmiştir, bir daha geri dönmeyecektir. Bu durumda bütün görev senin üzerindedir. Onun aziz davasını yarınlara taşıma görevi.
Bütün bunları göz önüne alarak bundan sonraki etkinliklerimiz için kendimizi yenilemeliyiz. Başta kendim olmak üzere, yazan, çizen, konuşan hepimiz kendimizi yenilemeliyiz. Bunun için ciddi anlamda kafa yormalı, emek sarf etmeliyiz.
Mesela ezgilerimizi baştan sona “Allahuekber, Muhammed rehber” tekrarlarıyla doldurma kolaycılığına son vermeliyiz.
Bu hususta bir birlerimize destek olmalıyız. Gelecek yıl çok daha değişik ve kaliteli muhtevalarla buluşmak üzere...