"Terörle mücadele" adı altında yeni bir Haçlı ittifakı kurulmakta ve bu ittifakın yerel uzantıları da, oluşturulan bu şer koalisyonu içerisinde yer almak için şimdiden hazırlar.
Irak ve Suriye`deki yerel aktörler piyade olarak kullanılıp bölge yeniden dizayn edilmek istenmektedir.
Kısacası, İslam Ümmetinden aktörler kullanılarak ve silahlandırılarak Ortadoğu yeniden şekillendirilmek istenmektedir.
ABD Başkanı Obama, Florida`daki Merkez Kuvvetler Komutanlığı`nda IŞİD ile savaş hakkında konuştu. Obama yaptığı açıklamada özetle; ABD askerlerine Irak`ta savaşma emri vermeyeceğini, kendilerinin kurdukları ittifakı idare edeceklerini söyledi. Başkalarının havadan kendilerini destekleyeceklerini ve sahada da farklı unsurların savaşacağını açık bir şekilde ifade etti.
Artık Batılılar, devasa kara güçlerini bölgeye yığmak yerine, bölgesel ihtilaf ve hassasiyetlerden istifade ederek, küçük bir kuvvetle, kendilerinin fazlaca cephede görünmedikleri bir savaş konsepti uygulamaya koymaya çalışıyorlar.
Bu savaşı yürütürlerken de bölgedeki bazı hassasiyet ve güç dengelerini iyi kullanıyorlar. Şu an kullandıkları en popüler argüman, İslami sınırlar dışına çıkan ve bölgeyi kaosa sürükleyip katliam yapan IŞİD`ten bölge halklarını kurtarma söylemidir.
Şu an popüler olan ve geçer akçe olan propagandaları bu şekildedir. Kimin Müslüman olup kimin Müslüman olmadığını tayin etme hakkını kendilerinde gören şer güçler, neredeyse kendilerini İslam`ın Ensarı ilan edecekler.
Aslında şu anda Amerika`nın hedefi, kontrolden çıkma potansiyeline sahip olayları kontrol altına alıp sistem dışı sesleri kısmak ve sonra da saf dışı etmektir. Bu politika ile aynı zamanda farklı niyetleri olanlara da gözdağı vermektir.
Şu an İslam Ümmeti`nin toprakları topyekûn bir tehdit ile karşı karşıyadır. Herkes öncelikle bu tehdide karşı kendi cephesinden tavır almalıdır.
Ve bilinmesi gerekir ki bu güne kadar yapılan dış müdahaleler daima felaket ve hüsran ile neticelenmiştir.
İhtilaflarımızı başkalarına ihale etmek yerine, kendi aramızda çözmeliyiz. İhtilaflarımız konusunda şer güçlerin kapılarını rant kapısı olarak görüp bu meşum kapıları aşındırmak yerine, İslam Ümmetinin adaletine ve hakemliğine baş vuralım. Küresel güçlerin kapısında kazanılan kısa vadeli kazanç ve mevziler, uzun vadede hüsrana dönüşür.
Her kazancın da bir diyeti vardır. Batılıların desteği ile elde edilen her kazanç, beraberinde siyasal esareti getirir. Böylesi bir durumda, Batılıların kapılarında el pençe divan durmaktan kurtuluş yoktur.
Hem devletler, hem de halklar nezdinde ortak bir tavır geliştirilmelidir.
Özellikle satranç oyunu gibi hamlelerin yapıldığı ve ince stratejilerin uygulamaya konulduğu bu günlerde, Batılıların her tavrı şüphe ile karşılanmalı ve uzattıkları habis elleri tutulmamalıdır.
Amerika başta olmak üzere, Haçlılar kimsenin dostu değildir. Kim daha fazla kölelik yapıp kullanmaya hazır olduğunu izhar ederse ondan yana ağırlığını koyar. Kullanabildiği kadar kullanıp miadı dolunca da bir bahane ile kötülük ve işbirlikçiliğini ifşa ederek ipini çeker ve aynı zamanda kamuoyunun da takdirini alır. Saddam örneğinde olduğu gibi...
İslam âleminde bu senaryo defalarca kullanıldığı halde, hala da bu senaryonun İslam topraklarında kullanılabilmesi ve geçer akçe olması, bir hayli düşündürücüdür.
Mısır`daki Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan), IŞİD`le mücadele gerekçesiyle, İslam topraklarına yapılacak uluslararası müdahaleyi "Ortadoğu`yu yeniden bölme" girişimi olarak nitelendirdi.
Suriye İhvanı da söz konusu duruma ilişkin yazılı bir açıklama yayımladı.
Uluslararası müdahaleye ilişkin, "Görünüşte adı terörle mücadele olan ama altında İslam ile savaş yatan her türlü girişime karşı olunduğu" ifade edildi.
Bölge ülkelerinin ve halklarının ihtilafları hiçbir şekilde dış güçlerin olmayan adalet ve insafına terk edilemez. Halkların ihtilafları; fitne, daha fazla sömürme ve tahakküm kurma vesilesi yapılmaktadır. Amerika`nın her ne adla ve şekli nasıl olursa olsun, gerçekleştireceği yeni bir işgal, büyük bölünme ve felaketin kapsını açabilir. Ortadoğu`da belki de bir daha kapanmayacak hendekler açılabilir.
İslam Ümmetini kudretten ve siyasi iradeden yoksun devletçiklere ayırma planı halen Batılıların masasında durmaktadır.
Müslümanları parçalamak veya ektikleri fitne tohumları ile parçalanır duruma getirmek, Batılıların en büyün hedefidir. Ve şu anki süreç buna müsaittir.
Bölgedeki kaos, her açıdan tüm bölgenin dengesini değiştirme potansiyeline sahiptir.
Bu gün olanlara sessiz kalanlar, yarın rüzgâr farklı yönde eserse, kendi istikrarlarının da tehlike altına gireceğini unutmamalıdırlar. Şu anki süreç, bütün bölge devletlerini ve halklarını doğrudan ilgilendirmektedir. Bu yangın, bacayı sarmadan, herkes eline kovasını alıp yangını söndüremeye çalışmalı ve Haçlıların İslam topraklarına dadanma girişimi karşısında onurlu bir tavır ortaya koymalıdır.