Yeni Nesli Kuşatan Tehlikeler

Hani Rabbin meleklere; ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, demişti

“Hani Rabbin meleklere; ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, demişti…”[1]

Yani Allah u Teala: “Kendi irademden, kudret ve sıfatımdan bana bağlanacak, bana vekil olacak, dünya üzerinde bir takım kullanma yetkilerine sahip, benim adıma hükümlerimi icra edecektir. Ona verdiğim irade ile benim iradelerimi, emir ve kanunlarımı tatbik etmekle emrolunmuş olacaktır,” demektedir.[2]

Çoğu zaman insan olarak yaratılmış olmanın, insanlar arasında da Mü’min olmanın taşıdığı keyfiyeti hakkıyla idrak edemiyoruz. Biz nereden geldik, niçin geldik ve nereye gidiyoruz? Her insanın bu soruları algılaması farklı farklıdır. Kişilik ve şahsiyet farklılığının nedeni bu farklı algılama biçiminden kaynaklanıyor. İnsanlar, geçmişine ve geleceğine bakış ve onları yorumlama şekline göre kişilik alır, hayat sürecinde buna göre konumlanır. Hâlbuki insanların bu şekilde muhayyer davranma, hayat sürecinde istediği şekilde konumlanma lüksü yoktur. İnsanın yaratılışı hakkında Allah u Teala’nın meleklerle diyaloğunu özümseyen bir insan, yeri geldikçe meleklerin bile secde ettikleri, yaratıklardan üstün tutulmuş, seçkin bir varlık olduğunun farkına varacaktır. Allah u Teala’nın iradesinden, Onun vekâletine sahip insanın kişilik olarak da bu sıfata layık olması gerekir. İnsanın seçimlilik ile üstünlüğü, onun hayat sürecindeki çizgisi ve yaşamı ile de kendini ifade etmelidir. Meleklerin secde ettiği insan, et ve kemikten oluşan bir iskelet değildir elbette. Onu bu konuma çıkaran cevher, onun Allah’a yakınlığı, İslam’ı yaşamadaki ciddiyet ve hassasiyeti, hayatın her ayağında hakkı ve doğruyu temsil etmedeki gayret ve metanetinden başka bir şey değildir.

Bunları zikrediyoruz ki Allah’tan hakkıyla korkan, çocuklarının işleyecekleri günah ve masiyetler nedeniyle cezalandırılmak istemeyen ebeveynler için hedef belli olsun. Çocuk yetiştiren anne babaların, aslında mükellef tutuldukları yaştan itibaren Allah’a halife olacak, Onu temsil edecek bireyler yetiştirdiklerinin farkında olmaları gerekir. Buna göre daha küçükken “Müslüman şahsiyeti”nin kalıcı bir şekilde çocukta oturması için gerekli hassasiyeti göstersinler.

Kişilik, hayat ve davranışlar üzerinde kuşatıcıdır. İnsanın içi olduğu gibi dışıdır da. Ahlak ve anlayışı olduğu gibi giyim, kuşam, yürüyüş ve konuşmasıdır da aynı zamanda. Bu açıdan tüm bu unsurlara dikkat edilerek İslam kültürü, ahlak ve anlayışı, giyim ve kuşam tarzı içerisinde çocukların büyütülmesi gerekir. “Kişi sevdiği ile beraberdir”[3] hadisi mucibince kişi sevdiği, hayranlık duyduğu insanlara anlayış ve davranışlarında benzemeye çalışmaktadır. Özellikle günümüzde yeni yeni yetişen, gençliğe adım atan çocuklarımız için bu durum büyük bir tehlike oluşturmaktadır.

Bu çocuklarımızı etkileyerek peşinden sürükleyen sayısız unsur vardır. Futbolculardan sanatçılara, şarkıcılardan artistlere kadar her biri İslam kültür ve ahlakıyla muharip birer akım halini alan bu şehvet ve çirkef odakları, çocuk ve gençlerimizin rüyalarını dahi işgal etmiştir. Akıllarında, zihinlerinde her zaman bu tür şeylerle meşgul olan yeni nesilde; büyük bir kişilik yozlaşması baş göstermiştir. Bakış açısı halini alan bu melanetler, henüz sıcakkanlı olan yeni nesilde ana kültür halini almış olduğundan ne okuma azmi, ne gelecek ve istikbal endişesi, ne inanç, ne Allah korkusu bırakmıştır.

Konuşma, giyim-kuşam ve anlayışlarında bunlara büyük bir özenti duyulduğundan tüm bu alanlarda tıpa tıp onlara benzemeye çalışmaktadırlar. Bu durum, büyük bir felaket, büyük bir kültürel ve ahlaki depremdir. Kendisi Müslüman, ana-babası, dedesi müslüman olan yeni neslin hayatlarında büyük bir yabancılaşma görülmektedir. Ayakkabılarından saç şekillerine, kullandıkları lisandan değer yargılarına kadar mezkûr çirkef odakları taklit edilmektedir.

İşte bu nedenle biz şiddetle “kişi sevdiği ile beraberdir” kavli şerifine dikkatleri çekmek istiyoruz. Bunun için çok önceden önlem almak zorundayız. Daha yetişme ve kişilik kazanma aşamasında, çocuklarımızda Allah ve Peygamber sevgisini yerleştirmemiz gerekir. Müslüman kişi, hem içsel ahlak ve anlayışı hem de dışsal giyim, kuşamı ve yaşam tarzı ile Müslüman olmalı, İslam’ı yansıtmalıdır.

“Daha çocuktur” deyip aslında çok önemli olan bazı hassasiyetleri ihmal ederek çocuğun zararlı davranış ve kişilikleri taklit etmesine zemin hazırlamak çok tehlikelidir. Çünkü bu taklit ve özentiler, ileride kendisinde kişilik halini alacaktır. Çocuğun daha küçüklükten, İslami adet ve alışkanlıkları taklit etmesi, iyi insanlara özenip benzemeye çalışması gerekir. Fiziki görünüm, lisan ve davranışlar da şahsiyeti etkilemektedirler. Çünkü çocuk, zamanla benzemeye çalıştığı kişilerin anlayışına sahip olmaktadır.

Allah Resulü(sav), çocukların bu yönüyle de ilgilenmiş, fiziki görünüşün korunmasını istemiştir.

Abdullah bin Ömer der ki;

“Nebi, saçının bir kısmı tıraş olmuş, bir kısmı bırakılmış bir çocuğa rastladı. Bu şekildeki saç tıraşının hiç uygun olmadığını, bunun kendisine yakışmadığını işaret ederek; “yavrucuğum, saçın ya tamamını ıraş et yahut olduğu gibi bırak” buyurdu.[4]

Görünüşü çirkinleştirecek şekilde saç tıraşı yanlıştır. İslami ahlak ve anlayışa aykırı olduğundan mekruhtur. Bu tür uygulamalardan kaçınmak, çocuklarımızı da sakındırmak gerekir. Bu tür alışkanlıklar, insan onurunu da zedelemektedir. İnsanın kendisini küçük düşürmesini Allah u Teala asla hoş karşılamaz.

Bugün çocuk ve gençlerimizin büyük bir bölümü çirkef ve kokuşmuşluğun yüz karası olan magazin bilgileriyle donatılmışlardır. Fuhuş ve densizliğin sembolleri olan sanatçı, şarkıcı, manken, futbolcu bilgileri ve bunların yaşam tarzları genç ve çocuklarımıza sunulmaktadır. Bu kültürden etmilenen gençler sözkorusu şahıslara ve onların hobilerini büyük bir hayranlık duyarak birebir taklit etmektdirler.

Yeni neslin bu halini düşündüğümüzde Müslüman anne-babaların çocukları için ne kadar endişesiz, duyarsız; İslami hassasiyet ve duyarlılıktan uzak olduklarını da göreceğiz. Bu gidişin sonu yoktur. Bu tarladan ateş, azap ve ikap’tan gayrı bir hasat alınamaz.

Hâlbuki Allah Resulü(sav)nün ahlakı sorulduğunda Hz. Aişe validemiz “O yürüyen bir Kur’an’dı.” İfadesini kullanmıştır. Yeni neslin ahlak ve kişiliğinin yegâne inşa edicileri olan anne-babaların bir an evvel bu karanlık gecenin sabahına çıkmaları gerekmez mi? Aksi halde İsrafil (as)’in suruyla, bu tatlı rüya (!) nihayete erdiğinde yapılacak bir şey de kalmayacaktır. O zamanki çırpınış ve feryatların bir faydası da olmayacaktır nesteizu billâh. O saatten sonra ya çocuklarımızın cehennem ateşinde cayır cayır yanışını izleyeceğiz, ya da onlarla beraber biz de aynı akıbeti paylaşacağız.

İnzar Dergisi

İslam Kuran Haberleri

[1] Bakara: 30

[2] Elmalılı Hamde Yazır Tefsiri; İlgili ayet tefsiri

[3] Muhtar-ul Ehadis

[4] Ebu Davud, Tereccül 13, Nesai Ziyaret 3
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

İslam Ve Kuran Haberleri

Yılbaşı kutlamaları ve şans oyunları haramdır
2025 hac kayıtları 15 Kasım'a kadar yapılabilecek
"Gıdada haram ve helale dikkat edilmemesi toplumsal çöküntüye neden olur"
Kazasının olup olmadığıyla ilgili şüphesi bulunan kimsenin durumu
Kurban edilen hayvan kanının alna sürülmesi doğru mudur?