Yeni partiler ve bu partilerde kimlerin yer alacağı konusunda çok fazla şey yazılıp çiziliyor.
Ali Babacan ve Abdullah Gül’ün çevresinde toplananların bir siyasi parti hazırlığı içerisinde olduğu uzun bir zamandan beri zikrediliyor. Yeni parti, yapılan açıklamalara göre “daha merkezde” bir görüntü veriyor. Batıya biraz daha yakın, ekonomiyi önceleyeceğini söyleyen bir anlayışın beklentisi ise ciddi bir krizin oluşması. O yüzden kuruluş tarihi sürekli erteleniyor.
Ahmet Davutoğlu ve çevresindeki kişiler ise daha çok parti içinde kalıp uygun zamanda alana çıkmayı umuyorlardı. Ancak ihraç meselesi gündeme gelince önce istifa ardından da yeni parti hazırlıkları başladı. Davutoğlu ekibinin ekonomi açısından Ali Babacan gibi bir isme sahip olmaması ve dış politikadaki arızaların büyük kısmından sorumlu tutulması nedeniyle ayrıldığı partiye yönelik tek eleştirisi “yolsuzluk” üzerinden olacak gibi görünüyor.
Ama yazımızın asıl konusu Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu değil.
Evet, bunlar konuşulurken CHP’den ihraç edilen Öztürk Yılmaz’ın yeni bir parti kurma hazırlığı içerisinde olduğu haberi düştü medyaya. DEAŞ’ın eline geçtiğinde Musul Başkonsolosu olan Öztürk Yılmaz, seçimde vekil seçilmiş; ama CHP Tüzüğüne aykırı eylemleri nedeniyle 2018’de partisinden ihraç edilmişti.
Öztürk Yılmaz, katıldığı bir televizyon programında "Ezan Türkçe okunsun ben anlayayım. Kur'an okunsun. Benim dilim her tarafta konuşulsun" sözleri ile tepki toplamış ve partisinden bile eleştiriler almıştı.
Öztürk Yılmaz ilginç bir kişilik. “Kürdistan referandumu” ve “S-400 savunma sistemleri” konusundaki söyleminden dolayı CHP’yi eleştirmiş, referandumun bir hak olduğunu, Türkiye’nin de S-400 almasını eleştirmenin mantıksız olduğunu söylemişti.
Öztürk Yılmaz, şimdi yeni bir parti kurma hazırlığında ve yeni şeyler söyleme ihtiyacı hissediyor. Söyledikleri de dikkat çekici:
“Bu oluşumda kimse alt kimlik siyaseti yapamaz. Biz herkesin kimliğine değer veriyoruz. Ama en önemli şey, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır."
"Bu oluşumun içerisine ırkçılar, faşistler, bölücüler terör sevicileri giremez. Bizim hedefimiz bireyin özgürleştirilmesi ve devletin kurumsal olarak güçlendirilmesidir. Bugün birey özgür değildir, devlet de güçlü değildir.”
Tek parti dönemi uygulaması olan “Türkçe Ezan” talebini dile getiren biri için ilginç! Belki de bu arada düşünceleri değişmiştir, diye düşünüyorsun bir an; ama yanındakilere bakınca duraksıyorsun.
Öztürk Yılmaz’ın yanındaki iki kişi…
İki milliyetçi Prof.… Milliyetçi ve Kemalist…
Biri Anıl Çeçen diğeri A. Haluk Çay…
Bir dönem MHP’de milletvekilliği ve bakanlık yapmış olan A. Haluk Çay’a dair kısa bir hatırlatma yapmak istiyorum.
Prof. A. Haluk Çay’ın “Her yönüyle Kürt sorunu” adlı bir kitabı var. Kitabında kelimelerin kökenlerinden söz ederek aslında Kürtçe diye bir dil olmadığını ispatlamaya çalışır.
Ama kitaptaki asıl facia Kürtçe ile değil Kürtlerle ilgili.
Diyanetin de katkılarıyla hazırlandığı söylenen kitapta Hz. Süleyman kıssası anlatılırken ‘Kürtlerin soyunun şeytana dayandığı’ söylenmektedir.
Şimdi Öztürk Yılmaz’ın söylediklerini ve yanındakileri yan yana getirin. Bir uyum görebilecek misiniz?
Ne uyum var ne de yenilik.
O yüzden…
Yeni partiler dendiğinde genellikle yeni yüzlerin, yeni fikirlerin ortaya çıkacağını düşünmeyin.