Yeis, bir şeyden umudunu kesmektir. Bugün herkes ve haklı olarak ye'se kapılmamayı, umutlu olmayı teşvik ediyor. Ye'se kapılmayı büyük sorun olarak görüyor.
Bireysel, toplumsal düzeyde millet ve ümmet açısından yeis büyük bir sorun olarak görülüyor. Bu, doğrudur. Allah “ye'se kapılmayın”(Yusuf:87) buyurur. Ama ya tersi de varit değil mi? Acaba yeis halinin de kazandırabileceği bir şey yok mu?
Şeytanın ismi iblistir ve İblis de tam olarak ye'se kapılan demektir. Evet, iblis ye'se kapılmıştır. Fakat sormak lazım ye'se kapılan biri nasıl bu kadar amansız ve güçlü bir mücadele verebilir. Nasıl böyle bir enerjiye sahip olabilir. Hakikaten, mutlak bir ye'se kapılan iblis amansız bir mücadele ortaya koymuyor mu? Demek ki ye'sin içinde büyük bir ruh ve enerji saklıdır. Ancak bu ruh ve enerji bilmeyene saklıdır.
Şimdi bu Ramazanı şerif arifesinde ye'si tavsiye mi etmiş oluyoruz? Evet, bu da bir stratejidir. Ye'se kapılarak hatta bazen yenilgiyi kabullenerek hareket etmek çok değerli bir stratejidir. Nitekim biz bunu peygamberlerin hayatında net bir şekilde müşahede ediyoruz. Nuh (as) “muhakkak ki ben yenildim, bana zafer ver” dedi.(Kamer:10) O zaman tufan koptu. Yardım ve zafer geldi. Burada mücadele etmeme hali yok. Mücadeleyi farklı bir merhaleye taşıma durumu var ve bu da ilginçtir ama yenilgi itirafıyla oluyor.
“Nebiler ye'se kapılınca, yalanlanmış olduklarını anlayınca onlara zaferimiz geldi…” (Yusuf:110). Evet, görüldüğü üzere nebiler ye'se kapılmış, umutlarını kesmiş. İyi de olmuş. Çünkü bir şeyi çok zorlamanın manası yok. İnsanlar anlamıyorsa, işler sarpa sarmışsa Allah'a acizliğini ve yenilgisini arz etmek yepyeni umutlara kapılar açar. Bu ayeti başka türlü tevil etmeye çalışanlar olabilir. Ancak hakikat şu ki bazen ye'se kapılmak büyük bir enerji patlamasına sebep olur. Burada bir dip dalga gelir ve bütün dengeleri alt üst eder.
“Ondan ye'se kapılınca çekilip ihlasla kurtuldular.” (Yusuf:80). Bunlar Yusuf'un kardeşleridir. Bütün ısrarları sonucu Bünyamin'i ondan almaktan umutlarını kesince ayrışıp bir kenara çekildiler. O zaman daha ihlaslı daha sağlıklı muhakeme yapmaya başladılar. Nitekim Büyükleri: "…daha önce Yusuf konusunda ettiğiniz kusuru bilmiyor musunuz?” (Yusuf:80) dedi. İşte ye'sin böyle acayip bir sonucu var. Bazen ve bazı İnsanları ihlaslı yapar. Sonra onu necata götürür.
Evet, mücadele olacak fakat yenilgiden yeisten korkmak da bir tür handikaptır. Kriz korkusu da bir krizdir. Yenilgi korkusu, ye'se kapılma korkusu da başka bir sorundur. İnsan mücadele edecek fakat yenilme ve ye'se kapılma korkusu olmadan bunu yapacak. İşte o zaman her şey çok daha muazzam olur.
Mücadelenin başında ve azimde yeis caiz değildir. Ama netice itibariyle eğer ye'se kapılma olmazsa iş kısır bir döngüye girer. Bıkkınlığa, yorgunluğa sebep olur.
Mevcut şartlarda Müslümanların umut edilecek tarafları vardır ama ye'se kapılmaları gereken çok yönleri de vardır. Fakat bunu da kabullenmiyorlar. Oysa bu konuda ye'se kapılsalar belki çok farklı açılımlar, pozitif ayrışmalar, ihlaslı çekilmeler ve akabinde geri dönüşler olacak.
Bu Ramazanı şerif arifesinde kimseyi ye'se teşvik etmiyoruz ama yeisteki saklı umudu da göz ardı etmemek gerektiğini salık veriyoruz. Kabullenilmesi zor bu durum hakikatte çok kıymetli çok lezzetli bir stratejidir. Bireysel, toplumsal, evrensel güzel sonuçları vardır. Bunun siyasi ilmi idari hukuki iktisadi neticeleri vardır. Elhasıl Hak Teâlâ kendi dostlarına öyle büyük fazıllar vermiş ki yeisleri bile en büyük umut kaynağı oluyor.