Bismihi Teâlâ
Gençliğini İslami camiaların içerisinde geçirmiş, oradan buradan koşuşturmuş; heyecanla, aşkla kutlu daveti, çağrıyı yayan sen!
Gün geçti, yaş ilerledi, dünya ile imtihanın tam ortasına geldin ve önceden söylediklerin; davet ve tebliğde kullandığın dil, samimiyet testinden geçiyor; haberin var mı?..
Zira dil, söylediğinin; gönül, beslediğinin; kulak, işittiğinin yani tüm duyular testten geçiyor farkında mısın?..
Hatta zaman, zemin ve zeminin üzerindekiler ve altındakiler hepsi şahit olur, tanıklık eder sana…
Neticede ilahi kelamın deyişiyle ikaz ediliyorsun, uyarılıyorsun…
UYARI BİR: “Kitabı okumakta olduğunuz halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi nasıl unutuyorsunuz? Artık aklınızı başınıza almayacak mısınız?” (Bakara, 44)
UYARI İKİ: “Ey iman edenler, Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir gazap nedenidir.” (Saf, 2-3)
Yol haritamızın kare taşlarının bu olması gerekirken, kişinin zamanla söyledikleriyle çelişkili bir hal yaşıyor olması ne kadar da hazin bir durum..!
Diğer deyişle yerdiği, kınadığı hatta ıslahı için çalıştığı duruma kendisinin özne konumunda olmasının mevcudiyeti yukarıdaki ayeti kerimelerin ikazından kendisini alabilir mi?!
Hani bir ara “mücahit” olanlar, ilahi iradenin “Rabb” sıfatıyla ve kendilerinin koşulları yerine getirme münasebetiyle maddi imkânları artınca “müteahhit” ve ardından “müsait” pozisyonuna geçmeleri ibretlik bir durum değil midir?..
Tabii ki tüm bunlar reel zeminde görülen bir yüz, diğer cihetten tam hız ve adeta taze solukla mazide gösterdiği enerjiyi ve gayreti kutlu davet uğruna, halen yayan emektar inananlar da yok değil.
Demek ki isteyince iş, meşgale engel olmaz, elbette bir ufak fasıl da olsa olanak bulunur, yeter ki bahanelerin arkasına sığınılmasın, gaflet uykusuna yatılmasın…
Tarihi kayıtlarda deniliyor ki; büyük komutan Kudüs Fatihi Selahaddin, devlet yönetimde olduğu sıralarda fırsat bulduğu her anda çevresindekilerle hadis derslerini yapar ve bundan taviz de vermezdi.
Ey zamanın davetçisi,
BİR: Kutlu çağrıya davet, tebliğ zamansal ya da dönemsel değildir.
İKİ: Konumumuz ne olursa olsun ister işveren, patron, yönetici, idareci ister çiftçi, bağ sahibi, tarla sahibi olsun maiyetimiz altındakilerle bari günde 10 dk. da olsa bir programımızın olması zor olmasa gerek…
Bu hayır; işimize, aşımıza, muhabbetimize bereket katar, gönülleri ısındırır en önemlisi Rahman’a yaklaştırmaya vesile olabilir.
Kalın sağlıcakla…