Osmanlının yıkılmasıyla beraber bütün bir bölgemiz yetim kaldı. Ancak, Osmanlı bakiyesi ülkelerden yetimlik yaşamış yerler arasında Yemen'in durumu daha bir belirgindir. Yemen öteden beri hep zorluklarla anılan bir yer olmuştur. Coğrafyasının haşinliği, halkının fakirliği, merkezi idareden uzaklığı ve ulaşımının zorluğuyla hep hatırlanmıştır. Doğrusunu söylemek gerekirse Yemen, Osmanlı idaresinden yeterli ilgi ve desteği de bulamamıştır. Çoğu defa askeri karakteri baskın, otoriter yöneticilerin elinde Yemen halkı çok zorluklar yaşamıştır. İstanbul tarafından istenmeyen memurların sürgün yeri muamelesine tabi tutulmuştur. Yani, TC yönetiminin bugün Şırnak, Hakkâri ve diğer doğu bölgelerindeki yerlere bakışı ne ise, Osmanlının Yemen'e bakışı da öyle olmuştur.
Yemen Osmanlı'nın son dönemlerinde bazı isyanlarla da gündeme gelmiştir. Avrupa'lı devletlerin stratejik konumu eşsiz olan bu ülkeyi denetlemek için yemen halkını taciz etmeleri ile Osmanlı'nın güvenlik ağırlıklı politikaları bu isyanları doğurmuştur.
Yemen, Anadolu halkının dünyasında da hep acılarla hatırlanmış, yanık türkülerle zihinlere kazınmıştır:
Ano Yemendir, gülü çemendir!
Giden gelmiyor, acep nedendir?!
Osmanlı sadece Yemen'e değil, kendisine bağlı Kuzey Afrika ülkelerine de gerekli ilgi ve korumayı sağlayamamıştır. On sekizinci asrın ortalarından itibaren Avrupa'lıların işgaline uğramış olan Cezayir ve Libya gibi ülkeler Avrupa'lılar tarafından kolayca işgal edilmiş ve sömürgeleştirilmişlerdir. Osmanlı idaresi, Fransa'nın Cezayir'i işgaline sadece bir kınama ile karşılık verebilmiştir. Avrupa'lılardan aldığı borç paralar ile boğazın iki yakasında saraylar inşa eden bir devlet ellerinin ve kollarının kesilmesine ses çıkaramamıştır.
Yemen'in Osmanlı döneminden beri yaşadığı yetimlik hâlâ devam etmektedir. Komşuları zengin körfez ülkelerinin sadakasını bile göremeyen Yemen, dünyanın en fakir ülkelerinin başlarında yer alıyor.
Sadakasını bu ülkenin fakir insanlarından esirgemiş Suudiler şimdi milyarlarca dolara mal olan bir operasyon düzenliyorlar Yemen üzerine. Günlük ihtiyaçlarını temin edemeyen, işsizlik ve cehaletin yüksek seviyelerde seyrettiği bir ülkenin başına zengin komşuları tarafından bomba yağdırılırsa bundan daha acı ne olabilir!?
Amerika'nın bölgedeki kirli siyasetinin baş temsilcisi olan Suudi hanedanı, Irak ve Suriye'den ders çıkarmamış maalesef. Sekiz yıl İran İslam Devrimini boğmak için ABD'nin emriyle Saddam'a yardım ettiler. Daha sonra ABD'nin Irak'ı işgali sürecinde dönüp işgal güçlerine ev sahipliği yaptı bunlar. İşgalin üzerinden bir kaç yıl geçince, bu defa Irak'ın ABD tarafından altın tepside İran'a sunulduğundan dem vurdular. Kendilerine ait bir siyasete sahip olamamış, hep ABD'nin kuyruğuna takılmış zavallılardır bunlar!
Yine ABD'nin sırtını sıvazlamasıyla Suriye muhalefetini başından beri silahlandıran Suudi, şimdi ise verdikleri silah ve paralarla büyüyen IŞİD' e karşı oluşturulan koalisyonun içinde yer alıyorlar. İran İslam Devrimi gerçekleştikten hemen sonra İran'ı ‘Şia' ilan eden Suudi, o günden beri mezhepçilik ateşini körüklemek için milyarlarca dolar harcadı. Doğrusunu söylemek gerekirse mezhepçilik fitnesini ilk başlatan Suudi olmuştur. Bu hain zalimlerin işlediği cürümler o kadar çoktur ki, saymakla bitmez.
Neymiş efendim, Yemen'de istikrar bozulmuş, İran Hussi'leri destekliyormuş, Arapların ulusal güvenliği tehlikeye girmiş, Yemen'in güvenliği körfezin güvenliğinin bir parçasıymış vs..
Fakir yemen halkını katleden bu yalancı, Amerikan uşağı yönetimlere sormak lazım: Siz Mısır'da meşru yönetimi deviren cuntaya neden müdahale etmediniz? Aksine var gücünüzle desteklediniz. Milyar dolarlar akıttınız, akıtmaya devam ediyorsunuz. Doğrusunu söylemek gerekirse siz, Arap ulusal güvenliğini korumak için değil, israil ulusal güvenliğini sağlamak ve ABD'nin çıkarlarını korumak için müdahale ettiniz. Bunun böyle olduğunu siz de, bütün alem de pek yakında görecektir.
‘Zalimler pek yakında nasıl bir inqılapla devrileceklerini göreceklerdir' ilâhi va'd'inin gerçekleşeceğine iman ediyoruz.