20 yüzyıl Kürd'ün ölüm yüzyılı oldu.
O kadar çok öldü ki Kürdler toprak utandı; ama caniler utanmadı…
Anadolu taş kesildi kanın sıcaklığından. Ilgıt ılgıt aktı kan. Kürd kadınının çığlığına ümmetten bir cevap veren olmadı… İlk duyan olması gerekenler ve gözyaşını silmesi gerekenler ırkçı mikroptan dolayı bazen bıyık altından güldü, bazen alkışladı çoğu zaman ise sustu… Kahrolasıca bir sessizlikle sustu.
Şeyh Said kıyamı sırasında binlerce Kürd katledilirken sustular, binlerce Müslüman Kürd göç yollarında perişan olurken sustular… Piri fani ihtiyarlarımızın boynuna ilmek geçirilince sustular… Kürd'ün önder saydığı ulema kabirsiz topraklara sürgün edilircesine gömülürken sustular…
Öyle sinsi idi ki bu suskunluk… Öyle can yakıyordu ki…
Zilan'da on bini aşkın kadın, çocuk, sivil vahşice katledilirken de sustu ümmetin akilleri…
Kürd içine attı öfkesini “Hasbunallah ve ni'mel vekil” dedi. Gün be gün Allaha yaklaşırken ümmetten uzaklaşma süreci başladı. Zira bu ümmet, ümmeti Muhammed olma vasfını kaybediyordu. Kardeşleri topluca imha edilirken moda deyimle bir “kınama” da bile bulunmuyorlardı.
Anadolu'da 20 yüzyıl böyleydi de Irak farklı mıydı?
Müslüman Kürdün genzine yerleşen elma kokusunun ölüm kokusu ile bir olduğunu fark edemedi ümmetin akilleri… Halepçe'de binler katledilirken akiller saraylara medhiye dizme yarışında idi… Saddam'ın utanmadan bir de adını “Enfal” koyduğu sistematik yok etme sürecinde üzerine ölü toprağı serpilmişçesine vahşeti izledi akiller… Yine sustular… Babaları ve dedelerinin sustuğu gibi sustular…
Suriye'de Kürdün kimliksizliği onları ırgalamadı. Kimisi Batıyı keşfe çıkmıştı; kimisi ırkını tazim ritüellerinde idi. Kürd dilsiz, Kürd cansız, Kürd kimliksiz olmuş, Kürd'ün kültürü yok oluyormuş onları hiç ama hiç ilgilendirmedi… Varsa yoksa sarayları(otoriteyi) tavaf…
13-14 yaşındaki çocuklar PKK'nın ölüm kamplarında toplattırılırken; akide hırsızlığı zirveye tırmanmış ve İslam dışı hatta İslam karşıtı bir Kürd prototipi oluşturulurken kimi Şam'ın sarayını; Kimi Riyad ekâbirlerinin ceddini, kimi Mısır'ın firavunlarını araştırıyordu.
Selahattin'in çocukları Haçlıların çocuklarına peşkeş çekilirken Fatihin torunları Mete Han'ın zaferlerini konuşuyordu. Müslüman Türk, İslam öncesi Türk devletlerinin tarihini araştırmakla övünedursun, Müslüman Kürd, ümmetin içinde neden bu denli “ağır bir yetimlik” yaşadığını çözmeye çalışıyordu.
Evet, İslam dünyası özeleştiri vermek zorundadır. Tüm ülkeler Kürdleri sahipsiz bıraktı.
Bakınız sonra ne oldu?
Ümmet, yetimine(Kürdlere) sahip çıkmayınca kendisi de yetimleşti. Son 10 yıla dikkatle bir bakın… Artık çığlıklar sadece Kürdçe yükselmiyor… Dikkat kesilin çığlıklara… Çığlıklar Arapça… Çığlıklar Türkçe, çığlıklar Farsça… Urduca… Bengalce
Hülasa İslam dünyasında kaç dil varsa o sayıda çığlık sesleri gelmeye başladı.
Okullar vuruluyor, mescitler vuruluyor ve her gün yüzlerce ölüyoruz…
O halde geriye dön ey ümmet!
Şeyh Said'ten özür dile, Zilan'dan, Halepçe'den özür dile…
Belki de yeniden merhamet bulutları toplanır.