Suriye’nin Hama kentinde İhvan-ı Müslimin tarafından başlatılan kıyamı bastıran ve binlerce Müslümanın katledilmesine neden olan Beşar Esad’ın babası Hafız Esad’ın zulmünü ve o dönemde ailesiyle birlikte yaşadıklarını İlke Haber Ajansı’na anlatan aktivist İman Bedir, şimdilerde de Beşar Esad’ın babası gibi katliamları devam ettirdiğini söyledi.
Mavi Marmara aktivistlerinden İman Bedir, 1982 yılında 40 binden fazla sivilin katlettiği Hama katliamı zamanında İdbil'ten, canlarını kurtarmak için kaçtıkları Medine'de 10 yıl yaşadıktan sonra eşinin dayısının yanına İzmir'e gelmiş. İzmir’de tesettür sorunu yaşayan İman Hanım’ın son durağı ise İstanbul olmuş. 1993’te eşiyle birlikte Türkiye’ye yerleşen Aktivist, 2010’dan bu yana artarak devam eden Esed Rejimi’nin katliamlarını ve kirli planlarını her platformda gözyaşlarıyla anlatmaya çalışıyor.
Bedir, özellikle Türkiye’nin her kentinde artan dilenci sorununa dikkat çekerek, çoğu insan tarafından Suriye’nin adını dilencilikle istismar edildiğini dile getirdi.
1982 yılında henüz 16 yaşında olduğunu söyleyen Bedir, ağabeyinin İhvan-ı Müslimin Cemaati’ne katıldığından dolayı diğer iki ağabeyinin 12 yıl zindanda kaldığını ve işkencelerden dolayı sakat kaldıklarını söyledi.
Hafız Esad, kızların ırzına geçmekle tehdit etti
Bedir, “1982 yılında ağabeyim İhvan-ı Müslimin’e katıldı. Ağabeyimin İhvan’a katıldığı haberini alan Hafız Esed, ‘eğer oğlun dönmezse iki kızına tecavüz edeceğiz’ diye babama tehdit mektubu gönderdi. İki kızı üzerine tehdit alan babam çok korktu ve tehditler üzerine babam beni ve kız kardeşimi Medine’ye gönderdi. Medine’de iki yıl okul okudum ve orada da evlendim. O yıl içerisinde babamda zindana atılıyor ve İhvan-ı Müslimin’e katılan ağabeyimi Suriye’ye getirmesi şartıyla zindandan çıkarılıyor. Abim ve babam Ürdün’de karşılaşıyor ve Suriye’ye gidecekleri esnada idam edileceklerini anladıkları için babam Medine’ye, ağabeyim ise Yemen’e gidiyor. Ağabeyimle babam Suriye’ye dönmedikleri için bu kez diğer iki abim Esed rejimi tarafından zindana atılıyor ve günlerce işkence görüyorlar. İki ağabeyim toplamda 12 yıl zindanda kaldı ve çıktıklarında ise sakat kaldılar.” diyerek, yapılan işkencelere dikkat çekti.
“21 gün boyunca babama aralıksız işkence yaptılar”
Yaşadıkları sıkıntılardan sonra babasının Arabistan’a, İhvan Cemaati’ne katılan ağabeyinin ise Yemen’e göz ettiğini söyleyen Bedir, “İhvan’a katılan diş doktoru ağabeyimden dolayı ailece çekmediğimiz sıkıntı kalmadı. 1982 yılında Esed rejimi kapımızı kırıp evimize girdi, babamı evden aldılar ve 21 gün boyunca aralıksız babama işkence yaptılar. Babam İhvan’a katılan ağabeyimi Suriye’ye getirmesi şartıyla zindandan çıkarıldı. Ağabeyimle babam Ürdün’de buluşuyorlar. Babam ağabeyime; ‘Suriye’ye geri dön’ derken, ağabeyim ise ‘eğer dönersek ikimizi de asarlar’ diyor. Ağabeyim Yemen’e, babam ise Arabistan’a gitti.”
Zindanda duyulan kadın sesleri
Rejimin zindanda kadınlara yaptıkları işkenceleri babasının diliyle aktaran Bedir, şöyle konuştu: “Babam ağabeyimden dolayı zindana atıldığı zamanlarda, duyduğu kadın çığlıklarından rahatsız oluyor. Babam zindanda işkence görürken, aynı zamanda zindandaki kadınlar da hem işkence görüyor, hemde tecavüz ediliyor. Sonrasında gebe kalan kadınlar ise doğan çocuklarıyla beraber yıllardır dört duvar arasında kalıyor. Babam o kadın çığlıklarından sonra,’keşke o zamanlarda ben şehit olsaydım.”
Burada bazı karşılaştığı manzaralar nedeniyle üzüldüğünü belirten Bedir, “Buradaki bazı insanlar ‘Suriyeli mülteciler geldi zam oldu’ diyorlar. Hayır, Suriyeli mültecilerden dolayı zam falan olmadı. Bilakis bu ülkede Suriyeli yetim çocukların duaları ve bereketi var.” dedi.
“Mülteciler merhamet bekliyor”
Ege ve Akdeniz’de mültecilerin hayatını kaybettiğini hatırlatan Bedir, “Hangi insan kendi vatanını bırakmak ister. O insanlar hayattan bıkmışlar ve bir umutla o botlara biniyorlar. O botlara bindikleri zaman ölümün de yaklaştığını görüyorlar. Vicdan ve merhamet bekledikleri insanlardan, merhamet görmeyince o botlara biniyorlar. O bota binen muhacirlerin çoğu, ‘bakın hayvanlar, kediler ve köpekler bile hak alırken biz hak almıyoruz. Bizim yaşama hakkımız yok, zaten yaşamıyoruz’ diyorlar. Geçtiğimiz günlerde bir kız çocuğuyla konuştum ‘siz dünyada ne istiyorsunuz’ dedim. O kızın bana cevabı; ‘biz acaba yaşayacak mıyız?’ oldu.” diye belirtti.
Suriye’den Türkiye’ye gelen mültecilere seslenen Bedir, “Türkiye’ye gelen muhacirler dilencilik yapmasın. Suriyeli insanlar dilenci değil. İnsanlar aç kalsın ama sakın dilenci olmasın. Muhacirler ilim sahibi olsun, okula gitsin, bir meslekle uğraşsın, el işleriyle terzilikle uğraşsınlar. Bu işlerle uğraşırlarsa inşallah stresleri de gidecektir. En önemlisi komşuluk hakkını var ve komşuya eziyet vermesinler. Burada misafir olduklarını unutmasınlar, misafir insanlar ev sahibine saygı duymalıdır.” Diyerek yasa dışı örgütlere kanmamaları ve okula gitmeleri tavsiyesinde bulundu.
“Dilencilik meselesi Esed’in sinsi bir planıdır”
Suriyeli çocukların bir kısmının ülke halkını bıktırmak için Beşar Esed tarafından Türkiye’ye gönderildiğini savunan Bedir, “Bu dilencilik meselesi Esed’in bir planıdır. Suriye’de binlerce çocuğu Beşar Esed yanına aldı ve bu çocukları birçok kötü işte kullanıyorlar. Esat bu çocukları dilenci olarak Türkiye’ye gönderiyor. Amaçları bu ülkedeki insanların Suriyeli çocuklar tarafından bıktırmasını sağlamaktır. Bu çocuklar rejim tarafından cahil bırakılarak bu hale getirildi.” ifadelerini kullandı.
“Kendini Suriyeli gösterip dilencilik yapanlar var”
Suriyeli olmadıkları halde “Suriyeliyim” diye dilencilik yapanların sayısının çok fazla olduğunu ve kendisinin de buna şahit olduğunu ifade eden Bedir, “Suriyeli olmadıkları halde, Suriyeliyim diye dilencilik yapanlar var. Dilencilik konusu, bu durumda çoğu kişiler tarafından istismar ediliyor. Bu olaya İstanbul Fatih Camii önünde şahit oldum. Bir anne bir bebeği mermerin üstüne koymuş, elini açmış dileniyor. Gördüğüm bu manzaradan sonra kadının yanına gittim ve dedim ki ‘sen anne olsaydın kendi yavrunu mermerin üstüne koymazdın.’ Cevap vermeyince tekrar sordum; ‘kızım nereden gelmişsin?’ dedim. ‘Halep’ dedi. Tekrar sordum; ‘Halep’in hangi mahallesi’ dedim. Sorduğum son soruyla beraber tedirgin bir şekilde ‘hayır, hayır ben Humus’luyum’ şeklinde değiştirdi. Yine aynı şekilde başka bir dilenci gördüm. Ona da ‘senin bu konuşman Suriye lehçesi değil ki’ dedim. O da bana, ‘sen Arapça biliyorsan öğret ki dilenciler artsın’ dedi. Her ne olursa olsun Suriyeli insanlarda onur var. Bu istismarlar yüzünden çok yanlış bir algı oluşturulmuş.” şeklinde konuştu.
“Esed rejimi Türkiye’nin güçlü bir ülke olmasını istemiyor”
Aktivist Bedir son olarak Esed Rejimi’nin Türkiye’de karışıklık çıkarma oyununda yer aldığını kaydederek, şunları konuştu: “Tüm ülke halkına çok teşekkür ederim ve gerçekten şu an biz muhacirlere ensarlık yapıyorlar. Fakat şu var ki Beşar Esed’in tarafı Türkiye’nin güçlü bir ülke olmasını istemiyor. Türkiye’nin sürekli karışıklık içinde bir ülke olmasını istiyorlar. Biz Suriyeli muhacirler ise yetimin duasıyla bu ülkeye, özellikle de doğu ve güneydoğu bölgesinde yaşanan karışıklıklardan dolayı çok dua ediyoruz. İnşallah Türkiye üzerindeki bu oyunlar bozulacaktır. ‘Onlar tuzak kuruyorlar. Allah da tuzak kuruyordu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.” (Yılmaz Sönmez- İLKHA)