HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Hüseyin Yılmaz, İç Güvenlik Paketi, 6-8 olayları, Anadil Günü Çözüm Süreci hakkında önemli mesajlar verdi.
“Tüm şehitlerimizin şahadetlerini tebrik ediyorum”
Konuşmasına ABD’de bundan tam 50 yıl önce düzenlenen bir suikastla şehit edilen Malcom X şehadet yıl dönümü ile 'Dünya Ana Dil Günü' nü hatırlatarak başlayan Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) kurucularından ve Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Hüseyin Yılmaz, “Bu gün emperyalist düşmanları tarafından şehit edilen Malcom X şahadetin yıl dönümüdür. Buradan tüm şehitlerimizin Şahadetlerini tebrik ediyorum. Bu gün aynı zamanda 'Dünya Ana Dil Günü' bu gün ana dili yasaklanan ana dillerinden dolayı hor görülenlerin günüdür. Yine bu gün bir arada kardeşçe yaşayacağımız günlere ulaşmayı diliyorum. Ana dilleri yasaklanmış olan ve dillerinden dolayı zulme uğramış tüm kardeşlerimizin de dünya ana dil günlerini kutluyorum.”dedi.
“Halkımız meclise gönderdiği milletvekillerinden daha sağduyulu davranmaktadır”
Son günlerde mecliste yaşanan iç güvenlik paketinin meclisteki görüşmeleri ile yaşanan milletvekilleri kavgalarına değinen Yılmaz, “Bu günlerde mecliste iç güvenlik paketi görüşmeleri var. Bu gün mecliste olan siyasi partilerin İç Güvenlik Paketi yasasını konuşurken onların hallerine baktığımızda durumları hiçte iç açıcı değil. Adeta mecliste sokak kavgası yaşanıyor. Halkı temsil eden insanlar bu aciz duruma düşüyorsa ülkemizin ne hala geldiği gözler önündedir. Eğer mecliste halkı temsil eden milletvekilleri bu şekilde sokak kavgaları yapıyorsa o zaman sokakları kan gövde götürmesi lazım. Fakat halkımız meclise gönderdiği milletvekillerinden daha sağduyulu davranmaktadır.” İfadelerine yer verdi.
“HÜDA PAR bu gün mecliste olmuş olsaydı, sokak kavgalarını aratmayan kavgalar mecliste yaşanmayacaktı”
Halkı gerçekten koruyacak ve halk eğer zarar görmeyecek ise İç Güvenlik Paketini onayladıklarını belirten Yılmaz, “Bu nedenle eğer HÜDA PAR bu gün mecliste olmuş olsaydı bu sokak kavgalarını aratmayan kavgalar mecliste yaşanmayacaktı diye düşünüyoruz. Bu nedenle bizler Hür kadroları mecliste görmek istiyoruz. Sizlerin oylarına talibiz. Bizim HÜDA PAR olarak İç Güvenlik Paketi ile hiç mi eleştirimiz yok mu? Elbette var. Fakat biz hiçbir zaman için olumlu veya olumsuz bir paketi toptan itiraz etmez. Yanlışını düzeltir. Doğrusunu ise onaylarız. Fakat iktidar illaki dayatıyor 'Bu paket meclisten geçecek diye, muhalefet ise sürekli hemen toptan yok deyip vaveylalar koparıyor. Peki, İç Güvenlik Paketinin gerçekten güvenlik amacıyla mıdır?” diye sordu.
“Devlet sadece kendisini ve karakollarını koruyorsa aldıkları maaş onlara helal midir?”
Halkın yararına olacak, can ve mal güvenliğini sağlayacak tedbirlerin alınması gerektiğini belirten Yılmaz konuşmasının devamında, “İç Güvenlik Paketi dediğimiz paketin öncesinde yaşananlara bir bakalım. Eğer halkı gerçekten koruyacak halkımız eğer zarar görmeyecek ise tamam. Halkımızın özgürlüğü, temel hak ve hürriyetler kullanımı noktasındaki olabilecek kısıtlamaları kabul ettirmek gerek. Halkın, vatandaşın can ve mal güvenliği sağlamak için maaş alan, görev yapan devletin güvenlik görevlileri, devlet sadece kendisini ve karakollarını koruyorsa, aldıkları maaş onlara helal midir acaba? Bunu sormak lazımdır. Bütün polisleri burada suçlamıyorum. Ama nitekim görevini suistimal eden, gayesiyle yerine getiremeyen, bazı kirli ilişkiler üzerine girebilecek olan insanlar da vardır.” İfadelerine yer verdi.
“Yasin Börü ve arkadaşları hunharca şehit edildiğinde o zaman polis neredeydi”
2000’li yıllarda polisin 'Yetkim yok' dediği halde Cevzet Soysal gibi birçok kişiyi kaçırdığını ve infaz ettiğine dikkat çeken Yılmaz şöyle devam etti: "6-8 Ekimde Yasin Börü ve arkadaşları hunharca şehit edildiğinde ve halkımızın evleri ve işyerleri yakılırken o zaman polis neredeydi. Maalesef 'Polisimiz zarar görmesin' diye sokaklara çıkıp halkın güvenliğini sağlamak ile görevli olan polisler Diyarbakır’da sokağa bile çıkartılmadı. Yani halkın güvenliğini sağlamak ile görevli olan polisler! halkın güvenliğini sağlamak yerine içeri kapandılar. Nihayetinde Yasin Börü ve arkadaşları vahşice katledildi. Bu paket gerçekten halkın özgürlüğünü ve temel hak ve hürriyetlerini eğer koruyacaksa o zaman biz bu paketi onaylar ve itiraz etmeyiz. Fakat ne yazık ki 6-8 Ekimde biz bunu görmedik. Diyarbakır’da 48 saat boyunca Cizre’de ise 8 saat boyunca olaylara müdahale edilmedi. Adeta insanlar ölüme sürüklendi. Hatta bu polislere takdir edilerek görevleri yükseltildi. Pakette ne var? Polisin yetkileri yargı kararı olmadan istediği kişi ve olaya müdahale edecek. Gözaltı süresi 24 saat iken 48 saate çıkarılacak. Peki, 2000’li yıllarda ne oldu. Polis 'Yetkim yok' dediği halde neler oldu. Cevzet Soysal gibi birçok kişi polis tarafından kaçırılıp, infaz edildi.”
“Hükümet bir türlü bizim ikazlarımıza ve uyarılarımıza kulak vermedi”
Konuşmasında 'Çözüm Sürecine' de değinen Yılmaz, “Biz gerek Çözüm Süreci ile gerek Suriye ve Ortadoğu konusunda hükümeti çoğu zaman uyardık. Fakat hükümet bit türlü bizim ikazlarımıza ve uyarılarımıza kulak vermedi. Fakat daha yeni yeni bizim söylediklerimizi dikkate almaya başladı. Biz çözüm sürecini başarıyla yürütmesini istiyorsanız. PKK sorunu ayrı, ana dil sorunu ayrı dedik fakat bir türlü bizi dinlemediler. Fakat ne oldu. Bu gün hükmet bizi dinlemediği için Yasin Börü ve arkadaşları vahşice katledildi. 6-8 Ekim olayları, Cizre olayı yaşandı. Bunun en büyük sorumlusu Hükümettir. Polisini sokağa çıkarmayan hükümettir.”vurgusunda bulundu.
“Çözüm süreci örgüte alan açma sürecine dönüştü”
Çözüm sürecinin alan hâkimiyeti kurma sürecine dönüştüğünü belirten Yılmaz, “Geçenlerde HDP’nin Diyarbakır İl Kongresinde HDP’li bir yetkili 'Biz 30 yıllık kazanamadığımız gücü bu son iki yıl içerisinde kazandık'. Diyerek itirafta bulundu. Evet, çözüm süreci alan hâkimiyeti kurma sürecine dönüştü. Çözüm süreci örgüte alan açma sürecine dönüştü. Örgütün halk üzerinde baskı kurması, halkı sindirmesi ve ideolojik bir sürece dönüştürüldü. Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç partimize biz ziyaret gerçekleştirdi. 'Çözüm sürecinin tek muhatabının HDP olmadığını' belirterek HÜDA PAR’ında çözüm sürecinde muhatap alınacağını belirtti. Bizlerde ilk günden bu yana bunu dile getirdik. Ama bir türlü dinletemedik. Bunu da kendi yandaş medyasına ve kamuoyuna bu şekilde yansıtıyor. Hükümet diyor ki sadece PKK silahını elinden alacağız. Pazarlığımız şiddet ve silahtır. Örgüt ise şunu söylüyor. 'Ben burada bir alan hâkimiyetini sağlayacağım. İlan ettiğim bu hâkimiyet alanlarında ben kendi marksist ideolojimi hâkim kılacağım.”ifadelerini kullandı.
“Biz halkımızı ne örgütün nede hükümetin insafına bırakmayız”
Halkı ne örgütün nede hükümetin insafına bırakmayacaklarını vurgulayan Yılmaz, “Bizler bunu başından beri söylüyoruz. Bu ise çözüm sürecinin şeffaf olmamasından kaynaklanıyor. Bu nedenle eğer Kürt meselesinin çözümünde muhatap sadece örgüt değilse, Sayın Başbakan ve Cumhurbaşkanı da bunu söylüyor. O zaman halkın tüm örgütlü yapıları ile muhatap ise bu noktada muhatap olanlarda çözüm sürecinde bilgi verilmelidir. Çözüm sıkıntıya uğradığında sadece muhatap örgüt değil diyorlar. Fakat işler yoluna girince kimse bu kelimeyi kullanmıyor. Bülent Arınç’ta bunu dile getirdi. Fakat devamında çözüm süreci nasıl yürütülüyor. Yine bilgimiz yok. Biz Bülent Arınç’ın sözünün arkasında durmasını istiyoruz. Eğer HÜDA PAR muhatap ise çözüm süreci ile ilgili bilgilendirilmelidir. Böylece şeffaflık sağlanmış olacaktır. Yanlış giden yer var ise müdahale edeceğiz. Halkımızın zararına bir nokta var ise müdahale edeceğiz. Bu nedenle biz halkımız ne örgütün nede hükümetin insafına bırakmayız.” Şeklinde konuşmalarına devam etti.
“Olay toplumdaki ahlaki yozlaşmanın neticesidir”
Mersin'in Tarsus ilçesinde üniversiteli Özgecan Aslan'ın katledilmesini de değerlendiren Yılmaz, “Yine gündemde olan bir diğer konu Mersin’de vahşice katledilen Özgecan olayı, herkes bir şekilde farklı konuşmaktadır. Herkes kendisine göre bu olayı yorumluyor. Olay toplumdaki ahlaki yozlaşmanın neticesidir. Toplumdaki dindarlık seviyesinin, dindarların yozlaşmasının her türlü sapkınlığa izin verilmesinin ve her türlü ahlaksızlığı savunan kimilerin desteklenmesi ve normal bir şeymiş gibi yansıtılmasıdır. Bu olayda medyada zinanın şirin gösterilmesinin rolü yok mudur? Maalesef kimi siyasi parti ve çevreler bu olayı kadına şiddeti olarak yansıtıyor. Şunu unutmamak lazımdır. Eğer bir toplumda kadın yok ise erkekte yoktur. Erkek ve kadın birbirlerinin tamamlayıcısıdır. Neslin devamı için erkekte kadında birbirine muhtaçtır. Dolayısıyla bizler Allah (cc) bize emretmiş olduğu uygulamalarla hareket etmeliyiz.”dedi.
“HÜDA PAR olarak parti programımıza yerleştirmiş olduğumuz beş temel güvencemiz var”
TV’lerdeki zina, şiddet, baskı ve her türlü çirkefliği sergileyen diziler ile ilgili ivedi bir şekilde düzenlemeler yapılması gerektiğini altını çizen Yılmaz konuşmasının devamında, “Bu nedenle olay açıkça ortadadır. Hızlı bir şekilde TV’lerdeki zina, şiddet, baskı ve her türlü çirkefliği TV’lerden kaldırılmalıdır. Bununla ilgili ivedi bir şekilde düzenlemeler yapılmalıdır. Zinayı suç olmaktan kaldıran bir parti eşcinselliği dahi erkeğin erkekle, kadının kadınla evlenmesini destekleyen bir hükümet halkın bu topluma ne verebilir. Bu anlayış nasıl bir dindar nesil yetiştirecektir. Bizler HÜDA PAR olarak parti programımıza yerleştirmiş olduğumuz beş temel güvencemiz var. Can emniyeti demişiz. Mal emniyeti, Nesil emniyeti, Din ve dil emniyeti demişiz. Dolayısıyla inancımızın sağlamış olduğu bu temelleri sağlayamaz isek toplumda inanç, özgürlük, hoşgürü ve inancını yaşama özgürlüğü olmaz.” İfadelerine yer verdi.
“Vatandaşın mal ve can emniyeti yok ise sistemin adı parlamento olmuş başkanlık olmuş neye yarar”
Başkanlık sistemine de değinen Yılmaz, “Senin ülken kan ağlıyor iken, Yasin Börüler katledilirken, insanlar saatlerce ateş altında olduğu halde müdahale edilmiyorsa, insanlar sırf dindar olduğu için katlediliyorsa yukarı katlardan aşağı atılıyorsa, hala inancını yaşamak istediği için insanlar cezaevinde mahkûm ise başkanlık sisteminin ne anlamı var. Bizi yönetenlerin veya memleketin başındaki insanın hangi sıfata sahip olduğunun ne önemi var. İster ismi Kral, ister Başbakan, ister diktatör olsun ne önemi var ki insanlar sokaklarında özgürce dolaşamıyorsa, bırakın geceleri gün ortasında bile rahat bir şekilde seyahat edemiyorsa, bırakın kadınları geceleri erkekler bile sokağa çıkmaya cesaret edemiyorsa, vatandaşın mal ve can emniyeti yok ise bu sistemin adı parlamento olmuş neye yarar başkanlık sistemi olmuş neye yarar.” ifadelerini kullandı.
“Türklerin sahip olduğu haklara Kürtlerin de sahip olması lazımdır”
Haziran seçimlerinden sonra HÜDA PAR’ın mecliste olması gerektiğini belirten Yılmaz son olarak, “İnsanlar kardeşçe bir şekilde bir ortamda yaşayamıyorsa sistemin isminin ne önemi var. Hukuk devleti olabilecek ise insanlar inançlarını yaşayabilecek ise, vatandaşın can ve mal güvenliği var ise o zaman bu sistemin adı ne olursa olsun fark etmez. Esas olan halkın mutluluğudur. Bu nedenle başkanlık sistemi şuan ki hali yeni bir anayasa değiştirilmeden ile sistem tamamen değiştirilmeden, sadece 12 Eylül cunta devrinin yasanın birkaç maddesini değiştirmek hiçbir şeyi değiştirmez. Sadece ülkenin başındaki adamın isminin değiştirilmesi bir şeyi değiştirmez. Bütün vatandaşların eşit bir şekilde yaşadığı Türklerin sahip olduğu haklara Kürtlerin sahip olması lazımdır. Seçim sonrasında yeni bir anayasa yapılmalıdır. Bir Türk ile bir Kürt’ün aynı toplumda huzur içinde yaşamalıdır. Bu nedenle Haziran seçimlerinden sonra HÜDA PAR’ın mecliste olması lazım.” İfadelerini kaydetti.
Özel bir düğün salonunda gerçekleşen kongrede, mevcut Başkan Mustafa Özaslan’ın aday olmadığı seçimlerde tek listeyle oylama yapıldı. Seçimlerin ardından, Mehmet Nakşi Erat İl Başkanlığına seçildi. (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)