Eşinin, çalıştığı kurumda erkeklerle muhatap olurken yeteri kadar hassas olmadığını belirten beyefendi okuyucumuz şöyle soruyor:
“Gerçi daha önce benzer konudaki soruya yazdığınız cevabınızı okudum. Teşekkür ederim. İçimdeki sesi bastıramadığımdan olsa gerek, kendi durumumuzu da yazıp cevabınızı te'yid etmiş olacağım. Benim hanım devlet memuru, örtüsüyle çalışıyor. Ben de özel bir kurumdayım. İki çocuğumuz var. Son taşındığımız şehirde, eşimin çalıştığı ortamdaki memurların dini ve örfi hassasiyetleri öncekilerden çok az. Erkekler bayan memurlarla daha gevşek ve lâubali konuşuyorlar, gereksiz gülmeler gibi ciddiyeti zorlayan bir rahatlıktalar. Bu duruma şahit oldukça ve hatırladıkça son derece huzursuz oluyorum. Kendisini bu konuda uyarıyorum ama abarttığımı söylüyor. İşten ayrılmayı da kabul etmiyor. İlahiyat ön lisans okudu ve lisansı da okuyacak. İşini bahane ederek İslami sohbetlere filan da katılmıyor. İnternetten çok tasvip etmediğim kimi hocaları izliyor. İçimi kemiren karmaşık duygular ve yaşadığımız gerginlik için ne önerirsiniz.”
Evliliğin olmazsa olmazlarından biri de tabi ki eşlerin kıskançlığıdır, gayretidir. Kıskançlığın da evham ve vesveselerle ölçüsünü kaçırmamak gerekir.
Vakar, adap, mahremiyet, tesettür, haram şuuru gibi birçok değeri içine alan iffetin korunması da evlilikte sadakatin asgari şartıdır.
Rabbimiz ayet-i kerimede ezvac-ı tahiratın şahsında, tüm kadınları şöyle ikaz etmektedir: “Ey Peygamberin hanımları! Sizler herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Allah'tan sakınıyorsanız edalı konuşmayın, yoksa, kalbi bozuk olan kimse kötü şeyler ümit eder; daima ciddi ve ağırbaşlı söz söyleyin.” (Ahzab 32)
Yani iffet/tesettür/haya/edep sadece örtünme ile tamam olmamaktadır.
Erkek veya kadın, nerede ne için bulunursa bulunsun namahrem kimselerle zarureti aşan diyalogların dünya ve ahirette azap, zillet, zarar ve güvensizlik sebebi olduğunu bilerek bundan yılandan, akrepten, yırtıcıdan kaçar gibi kaçmak zorundadır.
Yine arada resmiyet bile bulunsa aynı işte çalışırken yalnız kalındığında üçüncü kişinin şeytan olduğunu bir an olsun unutmamak gerekir.
Ve mademki sorumuzun odağında kadın vardır, şu ayet-i celile bizim klavuzumuzdur. “O halde iyi kadınlar: itaatli olan ve Allah kendi haklarını nasıl korudu ise, kocalarının yokluğunda, onların hukuklarını koruyan kadınlardır.”(Nisa 34)
Dolayısıyla kadının yabancı erkeklerle gülümseme, şaka, sözlü ve fiziki yakınlıklara karşı son derece dikkatli olması icap eder. “Ne yapayım gülerek soru soran birisine somurtarak mı cevap vereyim, onlarla konuşurken buzdolabı gibi mi olayım.” Böyle diyen bir bayana “tam olarak evet, çünkü o tür yerlerde çalışmak size böyle bir mecburiyet yüklemektedir” Deriz.
Peki, gelelim okuyucumuza. Evvela kendisini itham etmekten ve yanlış anlaşılmaktan Allah'a sığınarak şu hadis-i şerifi hatırlayalım: “Başkalarının hanımlarına iffetli davranın ki, sizin hanımlarınız da iffetli ve namuslu olsunlar.” (Feyzu'l-Kadir, 3/317, 492; Hakim, Müstedrek, 4/154)
Bu konuda kendi muhasebenizi yaparken vicdanınızın rahat olduğundan hiç şüpheniz olmadığına göre üç seçeneğiniz var.
Birincisi, eşinize ayırdığınız zamanı ziyaretlerle, karşılıklı sohbet ve esprilerle daha nitelikli hale getirip, sizin kendisine verdiğiniz değeri fark ettirirken, işyerindeki durumla ilgili, “sen ilahiyat da okuduğun için bu konuları bilirsin ve dikkat edersin, bundan şüphem yok” biçiminde güven telkin etmek.
İkincisi, ya okuduğu bölümle ilgili ya da farklı bir alanda yeni bir iş/kurum değişikliği arayışına girmek ve bunun için de sabırlı ve girişken olmak.
Üçüncüsü, eşinin bilgi/bilinç/şuur kaynakları ile arasındaki bağlantıyı sağlamak ve bunu ondan beklememek. Mesela eve davet edeceği ailelerin eşleri, anneleri, kızları bu konuda yardım edebilir.
Görülen hata veya ihmaller hikmetle güzel sözle düzeltilmelidir. Bunun için kendi bilgilerimizi de yenilememiz elzemdir.
Muhabbet, sadakat, samimiyet, hürmet diliyoruz.
Dua bekleriz.