Gelin çok yakında Allah’ın izniyle gerçekleşecek olan şu manzarayı biraz zihnimizde canlandıralım: Lanetli siyonist çete yıkılmış. Ve tıpkı, Haşr suresinin ilk ayetlerinde haber verildiği gibi, yanlarına alabildikleri eşyalarıyla cehennem olup giderken, evlerini de yıkmaya çalışıyorlar. Peki şimdi bunlar nereye kaçacak? Kim bunları kabul edecek?
Allah’ın mabedlerine saldırırken sevinçten zıplayan bu iğrenç canlı türünü kim kabul edecek?
Arabalarını sivillerin üzerine süren, bu yeryüzünün yürüyen leşlerini kim kabul edecek?
Çocuk, yaşlı, kadın öldürmek sıradan günlük işleri olan bu ateşin kusmuklarını kim kabul edecek?
İspanya’dan sürüldüklerinde 150 bin Yahudi’yi kabul eden Sultan 2.Bayezid, dirildiğinde herhalde “benim kabul ettiklerim bu cinsten değildi” diyecektir lakin, bundan sonra öyle bir padişah saflığı da bulamayacaklarına göre nere gidecekler?
Hemen, Amerika’daki çiftliklerine, Avrupa’daki uşaklarının yanına, Körfez’deki dostlarının yanına filan diyeceksiniz. Peki öküz öldüğünde ortaklıkları bitecek olanlar, faydası olmayacak bir lanete kapılarını açarlar mı? Acıktıklarında yiyemeyecekleri kadar kokmuş olan helvadan putları herhalde çöpe atacaklardır.
Aslında bir çözüm var. Sığınaklarından çıkıp rezil bir şekilde gasp ettikleri toprakları bırakıp gittiklerinde şimdi onlara hiç ses çıkarmayanların bizzat evlerine dağıtılmalılar.
Burada ırkçı, şövenist, seküler, laicus, özgürlükçü, bol renkli, Allah, ezan, mabed düşmanı siyonist sevici var, onların hanelerine yerleştirilebilirler.
Salya sümük beraber hakaretlerine devam ederler. Sanatçı, artist, aydın, gazeteci yazar ve sosyal medyada başıboş gezen ve İslam’ın şiarlarından rahatsız olan ne kadar kopuk varsa, aynı rahatsızlıklara sahip uygar çağdaşlarıyla beraber çok mutlu olacaklardır.
Hem sadece beyaz Türkler içinde değil, Kürtler içinde de var. Hani şu Selahaddin ve Kudüs dendiğinde bir anda kabarıp; “siz boş verin Aksa filan demeyi, buraları kurtarın, onlar bizim dostumuz” diyenler var ya, onların da meskenlerinde, tandır başlarında, herhalde bu dostları için yer vardır.
Tabi, iki de bir Türkiye’ye; “İsrail bizim müttəfiqimizdir, siz münasibətləri inkişaf etdirirsiniz” diyen zavallıları da unutmamak lazım.
Bakın, yüz milyonlarca Müslümanın bugünlerde, baştan sona yeniden okuyup hatmettiği Kur’an, sadece müşriklerin değil azgın Yahudilerin sonunu da müjdeliyor. O yüzden, bu terör çetesinin yıkılacağından şüphe etmek -haşa- Kur’an’a tam itimad etmemek gibidir.
Bulamadım diyenler, Peygamber Efendimiz(sav)’in fermanına baksınlar, onu da okumayanlar, direnen yiğitlerin azim ve kararlılığına baksınlar, sonra şehidlerin geride bıraktıklarına, el Aksa’nın murabıtlarına, tüm dünyada “canımız, kanımız Aksa’ya feda olsun” diyen erlere baksınlar.
Biz mi görürüz yoksa bizden sonrakiler mi bilemeyiz ama, oradan buradan toplanıp gelen ve yerleşimci diye masummuş gibi etiketledikleri yağmacı bozuk mamüllerin, oradan çıkma görüntüleri muhakkak ve hiç şüphesiz canlı yayınlarda izlenecektir.
Gidecek yer bulamayanlar denizde gemilerde mi kalır, Tih çölüne mi savrulur bilemiyoruz ama, onları kabul edecek kim varsa şimdiden bunu ilan edebilmelidir.
Mesela, bu çeteyle normalleştiklerini gururla duyuran veliahdlar, emirler, krallar, patronlar tam da bugünlerde, bu alçak katilleri köşklerinde ağırlayacaklarını açıklamalılar.
Ve değerler siyasetini biraz geride bırakıp tekrar tam pragmatist devlet politikasına yönelenler, herhalde işgal rejiminin son yaptıklarıyla bir kez daha düşünecekler ve bu çetenin yıkılışı sonrası için de hesaplarını iyi yapacaklardır.
Bu terör çetesinin gidişini hızlandırmak için ihtiyaç duyulan şey ise bellidir.
Bayramınız mübarek olsun.