Hafta içi, beraber kaçtığı kızı vurarak, kendisi de intihar eden köylülerimizden bir gencin taziyesine katıldık. İki gencin hayatlarının sönmesi, belki ebedi hayatlarının mahvolması, ister istemez insanın vicdanını yaralıyor. İki gencin hayatı değil sadece vicdanı yaralayan, bütün bir gençliğin içinde bulunduğu hal, ailelerin vurdumduymazlığı, Müslüman cemaatlerin rehaveti, idarecilerin sorumsuzluğu ve bir bütün olarak elden kayan gençlik...
Okumayan, hayattan ibretler almayan, nasihate kulak vermeyen ve nasihatçisi de pek olmayan, Allah ile bağları zayıf; siyasi ve magazin gündemi ile ruh dünyası harap, sosyal medya ile toplumdan kopuk, sadece şehvetlerden haz alan, hayatı oyun eğlenceden ibaret gören bir gençlik.
Gençlerimiz, gençliğin ne olduğunun bilincinde değil. Bu sebeple yitik bir gençliğimiz var.
İslâm'dan uzak bu gençlik sadece kendi başına bela olmayacak aynı zamanda hepimizin dünya ahiret belası olacak.
Yitik gençliği İslâm'a; gençlere de dünya ve ahireti kazandırmamız lazım.
İki gencin taziyeleri ve hazin sonları bana Üstad Beiüzzaman'ın gençlere yönelik ihtarını hatırlattı.
Bazen insan bir kitap dolusu konuşmak ister ama bazen de bir iki cümle bir kütüphane dolusu kitabı özetler. İşte Üstad'ın şu sözleri bu türden:
“Sizdeki gençlik katiyen gidecek. Eğer siz daire-i meşru'ada kalmazsanız; o gençlik zayi olup başınıza hem dünyada, hem kabirde, hem ahirette kendi lezzetinden çok ziyade belalar ve elemler getirecek. Eğer terbiye-i İslâmiye ile, o gençlik nimetine karşı bir şükür olarak, iffet, namusluluk ve taatte sarf etseniz, o gençlik manen baki kalacak. Ve ebedi bir gençlik kazanmasına sebep olacak...”
Genel gençlik karamsarlık oluştursa da bu zamanda pırlanta gibi gençler de var. Geçenlerde bir otobüs yolculuğumda bana eşlik eden, geleceğimize dair ümidimi artıran böyle bir genç, kendilerine bazı tavsiyelerde bulunmamı istemişti yolculuğumuzda.
Muhabbetimiz dışında Hasan El-Benna'nın gençlerle ilgili tavsiyelerini de buradan paylaşayım:
Şartlar ne olursa olsun ezan okunduğu zaman namaza kalkın.
Kur'an-ı Kerim'i okuyun, inceleyin veya dinleyin. Azıcık zamanınızı bile yararsız işlere harcamayın.
Dilinizi düzgün konuşmaya çalışın. Arapça'yı öğrenin, çünkü Kur'an en güzel şekilde Arapça ile anlaşılır.
Hiçbir konuda aşırı tartışmayın.
Fazlaca gülmeyin. Çünkü Allah'a bağlı olan gönül, sakin ve vakarlı olur.
Maskaralık yapmayın. Çünkü mücahit bir millet, ciddiyetten başka bir şey tanımaz.
Dinleyicinin işiteceğinden fazla sesinizi yükseltmeyin. Çünkü bu, bencillik ve eziyet vermektir.
Kişileri çekiştirmek ve tavırları küçümsemekten sakının. Hayırdan başka bir şey konuşmayın.
Karşılaştığınız kardeşlerinizle sizden istemese bile tanışmaya bakın.
Görevler vakitlerden fazladır. Vakitten yararlanmak için başkasına yardımınızı esirgemeyin. Yapacak bir göreviniz varsa en kısa yoldan en güzel bir şekilde bitirmeye çalışın.
Her hususta temizliğe önem verin. Evinizde, elbiselerinizde, vücunuzda, iş yerinizde. Çünkü bu din, temizlik üzerine kurulmuştur.
Ahdinize, sözünüze ve vadinize vefa gösterin. Şartlar ne olursa olsun bunlara muhalefet etmeyin.
Okuma ve yazmanızı sağlamlaştırın. Müslümanların gazete ve dergilerini çokça mütalaa edin. Küçük de olsa kendinize ait bir kütüphaneniz olsun. İhtisas sahibi iseniz branşınızda derinleşin.
Hükümet vazifelerine düşkün olmayın ve onları rızkın en dar kapısı olarak bilin. Ama size verildiği zaman da reddetmeyin. Davanın vecibeleri ile tamamen çatışmadığı müddetçe bu vazifelerden ayrılmayın.
Malınızın bir kısmı ile davaya katılın, üzerinize farz olan zekatı cemaate verin. Geliriniz ne kadar az olursa olsun, ondan fakir ve yoksullara bir hak ayırın.
Az da olsa malınızın bir kısmını beklenmedik hadiseler için ayırın ve katiyen lüks eşyaya katılmayın.
Durmadan tevbe ve istiğfar edin. Uyumadan evvel birkaç dakikanızı nefsinizi muhasebeye ayırın. Şüpheli şeylerden kaçının ki harama düşmeyesiniz.
Eğlence yerlerine yaklaşmak şöyle dursun, onlara karşı bir savaşa girişmelisiniz. Bütün konfor ve rehavet görüntülerinden uzaklaşın.
Her yerde davanızı yaymaya çalışın. Nefsinizle şiddetli bir şekilde mücadele edin ki, onun yularını ele alasınız; gözünüzü haramdan ayırın, duygularınıza hakim olun.
Sürekli cemaatle ruhen ve amelen bağlantılı olun ve kendinizi daima kışlasında emir bekleyen bir asker gibi kabul edin.