Doğu ve Güneydoğu’nun çoğu yöresinde yemyeşil ekinler sararmaya, olgunlaşan ekinler biçilmeye başlandı.
Herkes bir telaş içinde büyük küçük demeden sabahın erken saatlerinde tarlalarının yolunu tutuyor. Sararmış mercimekler iyice kurumadan biçilmeye çalışılıyor. Yoğun bir telaş var. Çünkü mercimekler zamanında toplanamazsa taneler biçilirken olduğu gibi yere dökülüyor. Bu telaş içerisinde tarlalara giden insanlar uzun bir yaz gününden sonra yorgun argın eve dönüyor.
Hakikatte bu tatlı bir uğraştır ve çok uzun süreli de değildir. Mercimeklerin biçilmesinden sonra biçerler tarlalara girecek, arpa ve buğdayları biçecekler. Bu mercimeğe göre çok daha kolay bir iştir.
Ekinlerin biçilmesinden sonra yoğun iş telaşı bitiyor. Bir daha ki ekin zamanına kadar bekleme dönemine geçiliyor.
Kışı, yazı ve baharı yaratan Allah’tır ve her mevsimin zorluk ve kolaylıklarını en iyi bilendir. İmtihanı ve ibadeti daimi kılmış, yoğun iş günleri için namaz ve benzeri ibadetlerin muafiyetine gitmemiştir. Hatta bazen ağır yaz sıcaklığında, gölgeliklerin tatlı olduğu ve nice zorluklarla ekilen hasadın toplanması zamanında, neticesinde sıcak bir çatışmanın yaşanmadığı Tebuk seferi gibi seferlerle ashabını imtihana tabi tutmuştur.
Dünyevi lezzetlerin bol, yolculuk ve cihadın ağır ve meşakkatli olduğu böyle bir sefere Bedir ashabından olan Ka’b Bin Malik gibi sahabeler bile çıkmaktan mahrum kalabiliyor.
Tebuk’e sonradan tövbe edip tövbeleri kabul edilen üç sahabi ve münafıkların dışında otuz binlik bir İslam ordusu katılıyor. Ağır yaz şartlarında uzun bir yolculuk ve kıt imkânlarla çıkılan bu imtihan seferi başarı ile sonlanıyor. Tövbe süresi bu seferdeki samimiyet sahnelerini ve sefere katılmayıp sonradan tövbe eden üç sahabenin durumunu ve çeşitli bahaneler ileri sürerek sefere katılmayan münafıkların durumunu bize uzun uzun anlatıyor.
Tebuk seferi gibi seferlerin yanında bizim için de uğraştığımız şartlar zorluk açısından kıyas bile edilemez. Hiçbir engel kulluk vazifemizi yapmaktan bizi alıkoyamaz. Camiler cemaatsiz, evler sohbetsiz, diller zikirsiz bırakılamaz.
Yoğun iş temposu ve koşuşturması içerisinde yaz sıcaklığının bunalttığı dönemlerde bile, samimi Müslümanlar kulluk vazifelerinden vazgeçmezler. Görevlerini layıkıyla yerine getirirler. Münafıkların hiç sevmediği ve nefse en çok ağır gelen yatsı ve sabah namazlarını bile cemaatle kılarlar. Günlük virtlerini terk etmez, aile halkı ile İslami sohbetlerini yapmaya devam ederler. Halkı ile ilişkisini kesmez, imkân dâhilinde davet ve tebliğlerine devam ederler. Hasatlarını toplar, zekâtını da son habbesine kadar layık olan yere verirler. Fakiri, miskini, ilim yolunda olanı unutmazlar. Onlara hak ettikleri miktarı verirler.
Milletimizdeki İslam fıtratı istisnaların dışında sinelerde kendini korumaktadır. Yıllarca alkol kullanan kişiler bile hoca (imam) olduğunu anladığı kişilere karşı saygısını muhafaza etmekte, İslam’dan bahsedildiğinde pür dikkat dinlemekte ve geri dönüşün işaretlerini vermektedir.
Yıllarca birileri bu milleti bir yerlere çekmeye çalıştıysa da başaramadı ve başaramayacaktır. Milyonlara varan kişi ile meydanlarda kutlanan Kutlu Doğum etkinlikleri, çekilen milyonlarca salâvat, okunan hatimler, yapılan siyer yarışmaları ve yoğun tebliğ çalışmaları bunun göstergesidir.
Fıtratı temiz olan bu millet İslam’ı istemektedir. Elinden tutacak kurtarıcıları beklemektedir. Gerçek sahiplerinin ancak Allah dostu müminler olduğunu bilmektedir.
Yoğun iş temposuna girmiş olan bilinçli Müslümanların bir an olsun bu uyanıştan gafil kalması düşünülemez. Bu günün işi yarına ertelenemez.
Yoğun iş temposu ile beraber, içinde bulunduğumuz Üç Ayları en iyi şekilde değerlendirmek, mübarek Ramazan ayına hazırlık yapmak, okulların kapandığı şu günlerde çocuklarımızı da unutmayıp yaz Kur’an kursuna göndermek temennisi ile Allah’a emanet olun.
Doğruhaber Gazetesi