İnna lillah ve inna ileyhi raciun. “Andolsun ki mutlaka sizi birazcık korkuyla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele. O sabredenler ki onlara bir musibet isabet ettiği zaman onlar inna lillah ve inna ileyhi raciun derler.” Bakara Suresi: 155-156
Ülke olarak büyük bir musibet yaşıyoruz. Rabbim vefat eden madenci kardeşlerimize rahmet ve mağfiret, ailelerine sabır versin.
Dile kolay katlanarak artan bir sayı: 282 can. Yani 282 evlat, 282 baba, 282 eş, 282 nefes, 282 sima… Yani 282 insan. Ama yer altı işçisi... Ve her birinin yürek burkan ayrı bir hayat hikayesi, 282 yaşanmış ama yaşatılmamış hayat hikayesi…
Kapitalist düzenin emeğini sömürdüğü, yetmediği canını aldığı 282 mazlum. Canları karşılığında birilerinin Maslak’ta gökdelenler dikip en ucuz dairesini 1.300 milyona sattığı mazlumlar. Canlarını verdikleri yer altı işçiliğinin karşılığı ise aylık 1.300 lira. Yani 282 can, daha onların emeği üzerine bina edilmiş bir daire bile etmiyor, rakamsal olarak kapitalistlerin nezdinde. İnsanlığını kaybetmiş kapitalizm, kazandığı rakamlara bakar. Bunun için de tüketmek için üretir. İnsanlar tükettikçe o sevinir, tükenene bakmaz. Tükenen insan olsa dahi… Kapitalist düzen sadece insanı değil, insanlığı da tüketti…
Evet, yerin altında ölen insan ama yerin üstünde ölen ise insanlık. Hangisi daha korkunç ve daha acı…
Umumi olarak insanlığın öldüğü çağda yaşıyoruz. Bir futbolcuya, sanatçıya milyonlarca Euroların verildiği ama bir yer altı işçisine asgari ücret civarı bir paranın verildiği bir çağda…
Yer altında can veren 282 işçinin aldığı toplam maaşın bu ülkede bakanlık yapan birinin taktığı 700.000 TL’lik saatin yarı fiyatı yaptığı bir çağda. Bir bakanın saati 538 yer altı işçisinin toplam aylığına bedel. Bir de bu saat, gayr-ı meşru yollarla alınmış suçlamalarının kuvvetli delillerle dile getirildiği bir saat ise… Yani bakanın nüfuzundan faydalanmak için verilmiş bir saat ise… Kim bilir ölen maden işçilerinin emeğini sömürüp Maslak’ta gökdelene dönüştüren Soma Holding patronları da bir bakana bir saat veya belki başka neler vermiştir ve bakan da hediye olarak almıştır. İster istemez kafalara takılıyor; bakanın 700 bin liralık saati, ölen işçilerin sömürülen emeğinden mi? (Yanlış anlaşılmasın, ben isimler üzerinden var olduğunu bildiğimiz ve hakkal yakin yaşadığımız gerçekliklerden bahsediyorum, yoksa kastım bire bir isimler değil.)
İhmaller soruşturulsun ama Hükümet, ilahi ikazlara da kulak versin. Yoksa göz yumduğu para babalarının elinde emeği sömürülen 282 canın hesabını veremez.
Başbakan haşhaşilerle mücadeleden bahsederken, biz hem haşhaşilerle hem de haramilerle mücadele dedik. Art niyetle haramilerin yolsuzluğunu dile getiren haşhaşilerin varlığı, haramilerin yolsuzluğunu örtmemeli dedik.
Bugün bilfiil hükümet içinde olsun veya hükümetin, al gülüm ver gülüm türünden göz yumduğu, gittikçe güçlenen ve yayılan bir harami sınıf var. Hükümet bu olaydan yola çıkarak hem içindeki hem de dışındaki güçlendirdiği harami sınıfın üzerine gitmeli diyeceğiz ama hükümetin böyle bir niyeti yok pek.
“Biz bir oy fazla getiren adayı tercih ederiz” derken, hükümet daha baştan ben oyuma bakarım, haramiliğe değil demek istemiş.
Bunları yazıyorum diye “iktidar seviciler” kızabilir ve “ölü seviciler” de hoşlanabilir. 282 insanın canını görmeyen de bu canları malzeme yapan da insanlıktan düşmüş, insanlığı ölmüştür. Bu cihetle aralarında bir fark yoktur.
Evet, ölümlü bir imtihan dünyasında yaşıyoruz. Allah musibetlerle imtihan edecek ve ediyor da. Hepimiz öleceğiz de… Ama ihmaller de sorgulanmalı. Niye en büyük maden tedarikçilerinden biri olan Almanya’da 40 yıl da üç işçi ölüyor da bizim ülkemizde binlerce işçi?
Deprem de Allah’ın takdiridir ama Japonya’da 7-8 şiddetinde depremin ölenleri parmak sayısı kadar bizim ülkemizin daha düşük şiddetli depreminde ölenler ise on binlerce kişi.
Ayrıca karşılığı can vermek olan bu işçilerin emeklerinin karşılığı neden 1.300 lira, bu sorgulanmalı. Bunu herkesten önce Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı’nın karşısına dikilip yapmalıydı. Çünkü o çalışanların sosyal güvenlik bakanıydı.
Ümitsiz de olsak bekliyoruz: Hem sorgulama hem istifa.