İnsanlığın genel olarak bütüncül bir gündem algısından uzaklaşması ve günübirlik bir gündemle bir hayat yaşamaya çalışması çok zor ve imkânsız gibi gözüküyor.
Eskiden insanları ilgilendiren bir konu aylarca, hatta yıllarca gündemdeki yerini korurdu. Haliyle konu iyice öğrenilir, enine boyuna değerlendirilir. Olumlu olumsuz tepkiler, kabul ve red sağlıklı bir analize bağlı ortaya çıkardı.
‘Teknolojik imkânların dünyayı bir köy kadar birbirine yakınlaştırması mı desek,
Kapitalizmin hiç ihtiyaçtan olmayan birçok gereksiz kalemi ihtiyaç olarak inandırma becerisi(!)nden mi desek,
Hızlı gelişmelere bağlı olarak koşuşturmacaya dönen hayat mı desek,
Nefsi meyillerin siyasi tercihlerin önüne geçerek bayraklaşması mı desek…'
Günümüzde olaylar ve konular o kadar çabuk gelişiyor, değişiyor ve unutuluyor ki gündemin değişmesi artık neredeyse saatlere endekslendi:
Sabah gündemi, öğle gündemi, akşam gündemi, gece gündemi…
Çık çıkabilirsen işin içinden ve günceli ele almaya çalışan bir köşe yazarı olarak tercih edebilirsen et! Gerçekten zor bir iş!
Biz de bu zor işin içinden yapay ve kaygan gündemlere fazla takılmamak endişesiyle bize ait olan gündemi bu olaylar ve gelişmeler arasından seçip genel olan İslamî ve insanî meseleler gündemi içinde yazmaya çalışıyoruz, çalışacağız.
Bu haftanın en çok konuşulan konusu ‘Eğitim Şurası' ve ‘Çözüm Süreci'ydi.
Biz birkaç cümleyle de olsa birinci gündeme bağlı öne çıkan birkaç konuya vurgu yapmak istiyoruz.
19. Milli Eğitim Şura'sında en çok şu üç konu tartışıldı:
- Osmanlıcanın zorunlu ders olması,
- Karma eğitim
- Meslek liselerinde “alkollü içki ve kokteyl hazırlama” dersi.
Eğitimle ilgili çalışmalar, teklifler veya uygulamalar kimden gelirse gelsin eğitim, bütüncül ve insan doğasına uygun bir çerçevede ele alınmalı ve buna göre adımlar atılmalıdır. Herkes, birilerine doğruyu söylerken hakikati öğütlerken kendisinin ortaya çıkan hatalarına karşı ‘haspama da çok yakışıyor.' Tavrı takınırsa hatalar nasıl izale edilecek, yanlıştan nasıl dönülecek?
İnsanlar, devlet için değildir, devlet insanlar içindir. Eğer birileri ısrarla ‘ya devlet başa ya kuzgun leşe' derlerse insanlar da ‘bana rağmen devlet ve politikalar olmaz!' derler.
İslamî bir mirasın yazılı anlamda taşıyıcısı olan Osmanlıca eser ve yazıların bilinmesi, korunması, öğretilmesi elbette önemlidir. Bir de Osmanlıcanın* bir dil ve alfabe olmadığı gerçeğine rağmen biz bu önemi öne çıkarıyor ve söylüyoruz; ama milyonları bulan Kurmanc, Zaza ve diğer halkların anadilinde eğitime gelince on yılların ardından hala gelinen çizginin seçmeli ders olarak kabulü olması açıkça bir samimiyetsizlik ve reel yaklaşımlardan yoksunluktur.
Bugün medenî ve modern olarak gördüğünüz – diyorum; çünkü ben onları böyle görmüyorum- Batı bile karma eğitimin insan doğasına ne kadar aykırı olduğunu, ahlaksızlığın zirve yapması adına nasıl da bir sosyal çöküntüye yol açtığını fark etmiştir. Buna bağlı alternatif eğitimler, kız ve erkek liseleri için imkân oluşturmuştur.
Peygamberimiz aleyhi salat ve selamın “Herhangi bir kimse, bir kadınla yalnız kaldığı takdirde mutlaka onların üçüncüsü şeytandır.” Hadis-i şerifi zorunlu olmayan haller haricinde kız erkeğin aynı ortamda bulunuşunun bireysel ve toplumsal tahribatını net bir şekilde ortaya koyarken hala karma eğitimde ısrar etmek ve bunun bırakın kaldırılmasını tercihe bağlı olmasını istemeyi bile çok görmek Müslüman(!) iddiasında bulunanlara ne kadar uyar?
Milyon sıfır bir araya gelse sayısal bir katkısı olmaz.
Eğri çizgiler asla doğru sayılmaz.
Yolun yanlışı asla amaca ulaştırmaz.
Haram da ise hiçbir fayda olmaz** ve aranmaz.
Hal böyleyken insanlara haram olduğu Kur'an ayetleriyle net olan ve hadis diliyle sekiz grubun lanetlendiği bilinirken meslek liselerinde öğrencilere alkollü içki öğretme ve hazırlatma neyle izah edilecek?
Allah(c.c), temiz bir toplumu ve pak bir nesli tesis edecek İlahi bildirimlerde bulunurken onlara sadece bir şeyi haram kılmaz; aynı zamanda o harama götüren yolları, vesileleri de yasaklar.
Yüce Allah(c.c), ‘Zina etmeyin!' ‘Zulüm etmeyin!' demiyor, ‘Zinaya yaklaşmayın!'(İsra: 32) ‘Zulmedenlere meyletmeyin!'(Hud: 113) buyuruyor.
Doğru yolda merak ilmin öncüsü olduğu gibi yanlış yolda da merak günahın öncüsüdür. Cezbedici sloganlarla, bilimsel nitelikli argümanlarla, devlet destekli kurumlarla insanlara haramı sevdir, günahı hükümet politikalarıyla normalleştir ve sonradan da kalk ‘dindar nesil' de! Böyle bir yaklaşım tutarlı olmadığı gibi tamamen sırıtmaktadır.
Yazıma hem hepimize hem de hükümete nasihat olacak bir ayetle son vermek istiyorum:
“Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir gazap nedenidir.” (Saf: 2-3)
__________________
* Osmanlıca, Osmanlı dönemindeki Türkçenin Arap harfleriyle yazılmış halidir.
** Burada insani ve İslami faydadan bahsediyoruz. Belki onun satışını yapanlar için maddi bir getirisi olabilir.