Yüksek Seçim Kurulu (YSK), 16 Nisan'da yapılan referandum sonrasında basında çıkan ve YSK'yı hedef gösteren açıklamaları değerlendirmek üzere özel gündemle toplandı.
Toplantının ardından yapılan basın açıklamasında, yetki, görev ve sorumluluğunu anayasadan alan YSK'nın, anayasa ve kanun hükümlerine uygun olarak düzenlediği genelge hükümleriyle 16 Nisan Pazar günü yapılan halk oylamasının düzen içinde ve dürüstlükle yürütülmesi için gereken önlemleri aldığı belirtildi.
Açıklamanın devamında şu ifadelere kullanıldı: "Bütün bu önlemlere rağmen Halkoylamasının yapıldığı gün itibariyle Kurula intikal ettirilen bilgiler çerçevesinde, bazı sandıklarda 'tercih' mührü yerine 'evet' mührü kullanıldığının öğrenilmesi üzerine 559 sayılı karar, bazı sandıklarda da oy zarfı ve oy pusulalarının sandık kurulları tarafından mühürlenmesi ihmal edilmek suretiyle oy kullandırıldığının öğrenilmesi üzerine de 560 sayılı karar, Anayasanın 79. maddesinin yüklediği görev ve sorumluluk kapsamında alınmıştır. Söz konusu kararların gerekçeleri, ilgili karar metinlerinde ve Halkoylamasının iptali istemi üzerine verilen 573, 574 ve 575 sayılı Kararlarda detaylı biçimde izah edilmiştir. Kuşkusuz tüm yüksek mahkeme kararları gibi, Yüksek Seçim Kurulu kararları da hukuki açıdan tartışılabilir ve eleştirilebilir. Hukuki çerçevedeki bu tartışma ve eleştiriler, hukuka katkı sağlayacağı için yararlıdır."
YSK, başkanı ve üyeleri hakkında basında yer alan ifadelere değinilen açıklamada, "Ancak; değişik tarihlerde yapılan açıklamalarda, “...Nohut kadar akıl varsa seçim maddelerini anlar...”, “...Sandıklarda oy hırsızlığı olmadı, kimsenin oyu çalınmadı ama geriye dönüp bir baktık ki Yüksek Seçim Kurulu çalınmış...”, “...onlarda vicdan olmadığı için, onlar ahlak yoksunu oldukları...”, “...yasalara aykırı karar verenlere bizim hukukumuzda çete denir...”, “... orada oturan karar veren on tane yargıç, yargıç değil Yüksek Seçim Kurulunun çetesini oluşturmaktadır...”, “...ben kanunları tanımam diyor. Bir yerden emir alırım, bir tek adamdan emir alırım, oradan talimat alırım, onun önünde iki büklüm eğilirim, benim cüppemde ilik de var düğme de var diyor...”, “...ahlakı olmayan, vicdanı olmayan bu kadar saygısız bir grubun, YSK'da kümelendiğini düşünemedik, ağır konuştuğumu biliyorum, bu ağır konuşmayı onların hak ettiğini de biliyorum...”, “...siyasi otoritenin önünde eğilen ve talimatla hareket eden kişiye hakim denmez, onlar olsa olsa toplumun en zavallı kişileridir...”, “... ben çeteyim ve başındaki kişi de ben çete reisiyim diyor, senin çeteliğini göstereceğiz...”, “...gerdan kıran adama yargıç mı denir, kanunları ben tanımıyorum diyen insana yargıç mı denir, birer çete mensubunun üyeleri olarak tarihe geçecek onlar...”, şeklindeki ve benzeri ifadelerle; eleştiri ve tahammül sınırlarını aşan, içeriği suç teşkil eden, kişileri, kurumları ve seçim sistemini itibarsızlaştırma amacı güden ve bu suretle vatandaşların adalete ve demokrasiye olan inancını sarsan söylemlerin, hukuka katkı sağlamadığı gibi ülkeye de yarar sağlamayacağı açıktır." denildi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasının kararlaştırıldığının belirtildiği açıklamada, "Yüksek Seçim Kurulu olarak temennimiz, eleştirilerde sorumlu davranılması, etik ve hukuki sınırlar içinde kalınmasıdır. Yüksek Seçim Kurulu başkan ve üyelerini hedef gösteren, içeriği itibariyle suç oluşturan açıklamalar nedeniyle ilgililer hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulması kararlaştırılmıştır. Anayasanın 79. maddesine göre, Yargıtay ve Danıştay genel kurullarının kendi üyeleri arasından, üye tamsayısının salt çoğunluğu ile gizli oyla seçilen kişilerden oluşan Yüksek Seçim Kurulu, geçmişte olduğu gibi bugün de seçimlerin dürüstlük içinde yapılmasının, oy veren her seçmenin seçme ve seçilme hakkının teminatı öngörülen bağımsızlık ve tarafsızlık ilkeleri doğrultusunda görev yapmaktadır." ifadeleri kullanıldı. (Mustafa Kaynak - İLKHA)