MUŞ - Merkeze 49 km uzaklıkta bulunan Yukarıyongalı (Dêra Çengelli) köyü, 1990'lı yıllarda maruz kaldığı PKK baskısının yanı sıra devletten hizmet alamamanın sıkıntısını yaşıyor.
1990'lı yıllarda bir taraftan PKK'nin diğer taraftan devletin kendilerine baskı uyguladığını dile getiren köy sakinleri, yaşanan sıkıntılar nedeniyle çok sayıda kişinin köy terk etmek zorunda kaldığını belirtiyor. Yetkililerden köye sahip çıkılmasını ve kendilerine iş imkanı vermelerini isteyen Çengelliler, köyde okul olmadığı için çocuklarından ayrı yaşamak zorunda kaldıklarını belirttiler.
Maddi imkansızlıklar nedeniyle köylüler batı illerine göç ediyor
Köyde ciddi manada maddi imkansızlıklar yaşandığını ve maddi sorunlardan dolayı köyün yarısının Bursa ve diğer şehirlere göç ettiğini ifade eden köy sakinlerinden Zülkif Özçelik, içinde bulundukları zor hayat şartlarını şöyle anlattı: "İçinde bulunduğumuz hayat şartları çok zor. Köyde hayvancılıkla uğraşıyoruz. Her bir köylünün üçer beşer hayvanı var. Hayvanı olanlar hayvancılık yaparak az buçuk geçinebiliyorlar. Hayvanı olmayanlar ise uğraşacakları bir iş olmadığı için başka yerlere gidip çalışmak zorunda kalıyorlar. Kimisi de köyden göç etmek zorunda kalıyor. Hayvancılık yapıyoruz fakat maalesef hayvan da para etmiyor. Köyümüz konumu itibariyle biraz yüksek olduğu için çok kar yağıyor. Dolayısıyla altı ay boyunca karın altında kalıyoruz. Arazimiz olmadığı için kışlık ihtiyaçlarımızı çok zor şartlarda temin ediyoruz."
Gerekli yerlere başvurduk fakat sorunlarımız giderilmedi
Köyde iki dönem muhtarlık yapan A.Rahim Arslan ise, köyün kanalizasyon, okul ve sağlık ocağı sorunu olduğunu fakat kimsenin kendileriyle ilgilenmediğini söyledi. Köyün sıkıntılarıyla ilgili bilgi veren Arslan, "Köyümüzde üç aşiret var. Bunlar Bekiran, Zaza (Dımıli), Cıbran Aşiretinin bir kolu olan Bılıki aşiretleridir. Biz Bekiran aşireti Rus savaşı sırasında Kars'tan göç edip buraya geldik. Allah'a çok şükür köy halkı arasında herhangi bir huzursuzluk husumet yoktur. Fakat köyümüzün bazı sıkıntıları vardır. Köyümüzün öncelikli ihtiyaçları, kanalizasyon, okul ve sağlık ocağıdır. Ben 2000- 2010 döneminde muhtar iken köyün bu ihtiyaçlarının giderilmesi için gerekli yerlere başvurdum. O zaman bu ihtiyaçlarımız karşılanmadı. Halen de karşılanmıyor. Bunun yanı sıra arazimiz kırsal alan. Sulama kanalları olmadığı için, işimiz tamamıyla yağmura kalıyor. Dolayısıyla yağmur yoksa ot da yok. Bu kez hayvanlarımıza vereceğimiz ot ve samanı dışarıdan temin ediyoruz. Saman almak için sermayemizden harcamak zorunda kalıyoruz. Yani hayvanlarımızı satmak zorunda kalıyoruz. Maalesef sattığımız hayvanlar aldığımız ot ve saman parasını dahi karşılamıyor.
"Köyümüze okul, sağlık ocağı, kanalizasyon ve sulama kanalı yapılsın"
Arslan, devletten öncelikle köylerine okul, sağlık ocağı, kanalizasyon ve arazilerini sulamaları için sulama sistemi yapılmasını istediklerini söyledi.
Köyde çok sayıda mağdur aile olduğunu ifade eden Arslan, köy halkının bu ailelere sahip çıktığını fakat bunun yeterli olmadığını belirterek, devlet yetkililerinin mağdur ailelere yardım etmelerini istedi.
"İslami hassasiyetimiz nedeniyle PKK'nin baskılarına maruz kaldık"
İslami hassasiyete sahip olmaları nedeniyle doksanlı yıllarda PKK'nin saldırılarına maruz kaldıklarını dile getiren Arslan, bir taraftan PKK'nin diğer taraftan da devletin kendilerine baskı uyguladığını söyledi.
Arslan; 'Biz Müslüman'ız ve Müslüman gibi yaşamak istiyoruz dediğimiz için PKK üzerimize geldi ve bizden Yusuf ismindeki bir genci şehit etti. Öyle zor bir dönem geçirdik ki, köy halkı olarak 1993 yılından 2000 yılına kadar gece gündüz PKK'nin baskınlarına maruz kaldık. Yani anlayacağınız tamamıyla ölüme terk edildik" dedi. Bu baskınların sebebinin sadece köy halkının Müslüman'ca yaşamak istemesi olduğunu vurgulayan Arslan, devletin köy halkından İslami dava nedeniyle on beş kişiyi tutukladığını, bu kişilerin bir kısmının halen cezaevlerinde olduğunu, bir kısmının da yeniden ceza aldığını belirtti.
Devletin köy halkı üzerindeki baskılarının çok ileri seviyelere geldiğini söyleyen Arslan, "Devlet bu köyde Kur'an yaktı. Köy halkı o dönemde evlerinden dahi çıkamayacak duruma gelmişti' dedi.
Köy sakinlerinden A.Rahman Özçelik (60) de, köylerinde bir çok sıkıntıların olduğunu ifade ederek, köy halkının çok fakir olduğunu, yüz hanelik köyde yirmi evin dahi zekat verecek durumda olmadığını söyledi.
Doksanlı yıllarda devletin ve PKK'nin kendilerine zulmettiğini söyleyen Özçelik, PKK saldırılarının şöyle anlattı: "Doksanlı yıllarda İslami dava ile tanışan bu köy, bu durumu hazmedemeyen bazı şer odaklarının hedefi haline geldi. PKK gelip bizden gençlerimizi ve kadınlarımızı istiyordu. Bunun yanı sıra Kur'an-ı ve Kur'an-i hayatı terk etmemizi istiyordu. Biz de köy halkı olarak izzet ve şerefi bırakmayarak, PKK'nin bu taleplerini reddettiğimiz için PKK'nin saldırı ve talanlarına maruz kaldık."
Köydeki yoksulluğun boyutunun çok yüksek olduğunu dile getiren Özçelik, birçok insanın yoksulluktan dolayı köyden göç ettiğini söyledi. Özçelik, "Biz çok fakir bir köyüz. Maddi imkansızlıklardan dolayı köyde bir çok aile göç edip gitti. Bütün maddi imkansızlıklarımıza rağmen çocuklarımızı okutmaya çalışıyoruz. Köyümüzde ortaokul olmadığı için çocuklarımızı dışarıda okutmak zorunda kalıyoruz. Her bir çocuğumuz başka köy ve mezralarda. Birçok gencimiz okul okumasına rağmen halen bu köyden devlet kapısında iş almış bir gencimiz olmamıştır. Bunun nedenini biz de anlamış değiliz. Fakat bunu biliyoruz ki köyümüz geçmiş dönemlerde bazı olaylar yaşadı. Halen o günlerin etkilerini üzerimizde taşıyoruz" dedi.
Son olarak çok zor hayat şartlarında yaşadıklarını belirten köy sakinleri, devletin köylerine sahip çıkmasını istedi.
Yukarıyongalı (Dêra Çengelli) diğer ismi ile Dêr köyü Muş Merkeze 49 km uzaklıkta bulunuyor. Daha önce Hıristiyanların bulunduğu ve Çengelli Kilisesi ile meşhur olan köyün tarihi çok eskiye dayanmaktadır. Köy, 1914- 1930 yılları arasında Ermenilerin gitmesiyle Müslümanların eline geçmiş. Şuan köyde, Kars'tan muhacir olup Muş'a gelen Bekiran Aşireti, Zazalar (Dımıli) ve Cıbran Aşiretinin bir kolu olan Bılıki aşiretleri yaşıyor. (M. Şirin Çağlayan - İLKHA)