“Biliyor musun Çetin’ciğim, ben hiç düşmem” demiş rahmetli Üstad Necip Fazıl, Çetin Altan’a.
O da “niçin düşmezsin üstad?” deyince;
“Ben zaten oturuyorum” cevabını vermiş.
Öyle ya, oturanlar düşmezler, belki sessizce yana yatarlar, kimse de bunu fark etmez bile.
Ya havalarda uçanlar? Zaten hava kelimesini duymuşsanız hemen ardından düşme kelimesini duymaya da hazır olun. Özellikle bir insan için kullanılıyorsa. Kuşlar bile ne kadar uçarsa uçsun akıbeti toprak ve yer olduğuna göre.
Evet, yükseklerden düşenler hep dikkat çeker. Bu bir fizik kanunudur, yüksekten düşen bir şeyin hem çıkardığı ses fazla olur hem de yere çakılışı o derece sert olur.
Aslında düşme kelimesini böylesi yüksek makamlarda olan herkes için kullanmaya mecbur değiliz. Mütevazı bir şekilde “gelmek” ve “gitmek” kelimeleriyle de ifade edebiliriz. Hatta bazıları için önceki işlerini kastederek “döndü” deriz.
Bünyesinde bu türden havalı insanları barındıran küçük büyük bütün toplumlar hep tedirgin ve rahatsızdırlar.
Böyle birisinden kurtulan bir toplum farkında olmasa bile şişkinliği gitmiş bir karın gibi rahatlar aslında.
Trump’ın düşüşü çok gümbürtülü olacak. Dünyanın en güçlü ülkesinin en yüksek yerinde olduğu ve oradan düşeceği için değil. Adam tepeden tırnağa havadan ibaret, adeta hava ile çalışıyordu, havasız bir işine rastlayamazdınız.
Ne acıdır ki insanlardan bir kısmı havalılardan hoşlanır. Zaten Trump’ı iktidara getirenler de bunlardır.
Karşısındaki rakibin böyle yaşlı ve sapkın biri olmasına rağmen bu şekilde yere çakılması düşündürücüdür. Demek ki onun yerine daha genç ve düzgün birisi olsaymış daha korkunç bir düşüş yaşarmış.
Biz elin gâvurunu yazdık ama bizler de hangi seviyede, hangi yükseklikte olursak olalım söz konusu gümbürtülü düşüşlerden emin değiliz.