İki gün önce Twitterde #GözümüzünNuruÇocuklar diye bir tag açılmıştı. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez de, geçen yıl Mayıs ayında Sakarya'da bir Kur'an kursunda, bir görevlinin küçük çocuklardan birini darp ettiği yönündeki haberlere ilişkin Twitter hesabından şu mesajı paylaştı:
"Sakarya'da bir Kur'an kursunda 2016 yılı Mayıs ayında yaşananların, din ile din eğitimiyle ve Diyanet İşleri Başkanlığının din eğitimi yöntemleriyle hiçbir şekilde alakası yoktur. Böyle vahim bir suçu işleyen şahıs hakkında Başkanlığımız tarafından derhal soruşturma açılmış, görevden el çektirilmiştir…
Çocuk, insanoğluna verilen en kıymetli emanetlerden birisidir; onun canı ve bedeni dokunulmazdır. Çocuğun onurunu hiçe sayan, haklarını ihlal eden ve değerini unutan hiçbir davranış, faili kim olursa olsun, tasvip edilemez…"
Elhak doğru, gerekli ve isabetli bir açıklamaydı. Her cephe, her fikrin yüreğinde insanlığın yarınlarını taşıyan masum birer elçi olan çocuklar üzerinden yürüyen ve yürütülen bir gayret, bir mücadele, bir savaşı vardır.
İslam dışı bilumum cephenin çocuk algısı ve yaklaşımı için şu örnekler yeterli bir kanaat oluşturur:
Havan mermisiyle katledilen Ceylan Önkol,
İnsanlığın merhametsizliğinin resmi olarak kıyıya vuran Aylan Kurdi,
Nazenin bedeni bombalarla parçalanan Fırat Simpil,
Tarihte eşine belki rastlanmayacak bir vahşetin fotoğrafı Yasin Börü,
Şimdilerde dünyaya medeniyet, demokrasi ve insan hakları dersi veren Batı'nın önde gelen ülkelerinden Kanada'nın katlettiği 50 bin Kızılderili çocuk,
Zalim Esed'in Suriye'de katlettiği 20 bin çocuk ve Avrupa yollarına bir umutla düşüp kendilerinden haber alınamayan ve organ ve fuhuş mafyasının elinde ömürleri, yarınları tüketilen, iffetleri kirletilen 10 bin çocuk,
İrlanda'da taciz edilen ve tecavüze uğrayan binlerce çocuk; ABD ve Avrupa'da Pizza kodu ve başka kodlarla şehvet tacirlerine sipariş edilen masum bedenler,
Özgürlük teranesiyle aldatılıp annelik duygusundan uzaklaştırılan ve kürtaj vahşetiyle hastane odalarında, izbe yerlerde, çöp kutularında ölüme terk edilen milyonlarca çocuk…
Gelelim bizim cepheye… İslam'ın çocuk algısı nasılmış bir bakalım. Öncellikle ayet ve hadisler, çocuklarımızın “dünya hayatının süsü, anne ve babanın kalbinin meyvesi, dünyanın ayakta kalmasına sebep olan masumiyet vesilesi, fıtratın en bakir ve tahrip edilmemiş hali, terbiye olarak ne ekilirse onun davranış olarak biçileceği yürek ve zihin sahipleri…” olduğunu söyler.
Müslüman olarak, her bir ferdin, camia ve cemaatin her konuda olduğu gibi çocuk konusunda da vizyon ve misyonu İslam olmalıdır.
İslam, hayatımızın her alanında ölçü olduğu gibi çocuk eğitimi, terbiyesi, yetiştirme algısında ve çocuğa yaklaşımda da ölçümüz olmalıdır.
Rol modellik denilen ‘iyi örneklik', davranışların bütüncül dairesi denilen ‘güzel ahlak, şefkat ve merhamet kuşatıcılığı' çocuk yaklaşımında üssül esas olmalıdır.
Mizaç olarak sert olan, terbiyeyi dayak bilen, şehvetine yenik düşüp çocukları istismar eden öğretmen, eğitmen, din görevlilerinin hem algısal olarak İslam'a, İslamî kurum ve camialara zarar yüzlerce örnekle orta yerdedir. ‘Baskı, merhametsizlik, örneklikten yoksunluk ve çeşitli ameli zaafların' çocukların zihninde oluşturduğu tahribat ve yarınlarında ortaya çıkardığı sorunlu ve İslam'a düşman tipler de orta yerde durmaktadır.
Çocuklarımızın neşesi evlerimize, okullarımıza, camilerimize, sokağımıza bir aheng içinde yayılırken aman aman bilerek bilmeyerek engelleyici ve itici olmayalım; yoksa Aziz Nesin, Cenk Koray gibilerin anılarında anlattığı gibi sebep olduğumuz sonuçların yıkım ve tahribatını ümmetçe yaşarız.