2000’den sonra doğanlar için “Z KUŞAĞI” tabiri kullanılıyor.
Ve Z KUŞAĞIYLA ilgili medyada, eğitim platformlarında bir sürü övgü dolu özellik sıralanıyor.
Sıralanan bu özellikler ve parantez içinde ve bold olarak bizim açıkladığımız iç yüzleri şunlardır:
-Psikolojik ve zihinsel açıdan hızlı gelişim gösterirler.
(yani ruhi, manevi olarak geridirler, duyguları zayıftır.)
-Ekip çalışmasına yatkın değillerdir.
(Yani bencil ve asosyaldirler )
-Sosyal statüye önem verirler.
(Yani ailelerine basit işlerde yardım etmezler, anne-babalarına “hizmetçi” muamelesi yaparlar. Onlardan utanırlar.)
-Bilgiye ve değişime açıktırlar.
(Yani hiçbir sabit değerleri yoktur. Bir yerde tutunamaz, sürekli savrulurlar.)
-Arkadaş edinmede zorlanırlar; içe dönüktürler.
(Yani robotturlar duyguları yoktur, içlerine kapalıdırlar, kodlanmış oldukları şekilde hareket ederler.)
-Lükse ve teknolojiye önem verirler.
(Yani tüketim onların temel hobisidir. Çünkü onları kodlayanlar onları üretime değil tüketime kodlamış.)
-Ne istedikleri konusunda kendilerinden emindirler.
(Çünkü o istekler o irade onlara ait değildir, onların dijital iradesidir, aslında bir şey isteyemezler istenenlere harfiyen uymaya ayarlanmışlar.)
-İmkânsız kavramına uzaktırlar.
(İmkansız kavramı peşinde koşa koşa hiçbir imkân elde etmezler, gerçeklikten koparak hayal aleminde debelenirler.)
-Özgüvenleri yüksektir.
(Yani onlarınki temelsiz iddialar ve boş bir ukalalık…)
-Bağımsızlığa önem verirler.
(Yani başıboşturlar, müstemleke gibi bir yerlere bağımlı oldukları halde bunun farkında değiller. Bağımsızlık havası atarken sonuna kadar teknolojiye, popüler kültüre esirdirler.)
-İletişim kurmak için sosyal mecraları tercih ederler.
(Çünkü robotiktirler. Duyguları, gönülleri donuktur.)
-Ailelerinin korumacı tavırlarından sıkılırlar.
(Yani “aileler gericidirler” demek istiyorlar.)
-Analitik düşünme becerileri gelişmiştir.
(Sanal âlemde olanların düşünceleri pratik olacak değil ya… Felsefe ve ahkâm keserler; ama pratik namına hiçbir şey yok.)
-Eğitime önem verirler.
(Fıtrat ve doğal terbiyeyi değil eğlenerek şekillenmeyi esas alırlar.)
-İfade özgürlüğüne önem verirler.
(Yani istediklerini konuşmakta bir sınır ve kural tanımıyorlar, hadsizdirler.)
-Hoşgörüye önem verirler.
(Yani edep, saygı, kural yerine her şeyi normal görürler, kimse onları ayıplamasın isterler.)
-Meslekleri, emek gerektiren işleri sevmezler.
(Yani üretimi, emeği değil kolaycılığı severler bu nedenle kolayca sömürülürler.)
…Ve bunun gibi daha birçok özellik sıralanıyor.
Bu kuşağın böyle olumlu özelliklerinin sıralanması kasıtlıdır. Çünkü internetle, teknolojiyle bu kadar bütünleşmiş dijital bir kuşağın özelliklerinin güzel gösterilmesi, bu kuşağı şekillendirip üretenlerin kandırmacasından başka bir şey değildir.
Böylece önceki kuşakların bunları sorgulamak yerine kendilerini sorgulamalarını sağlıyorlar. Arada kültür ve değer birliğinin bozulmasını amaçlıyorlar.
Bir kere bu, “Z KUŞAĞI” değil bu olsa olsa Z-IRT KUŞAĞIDIR.
Zırt nedir?
Zırt, “Ters davranmak, zıt gitmek, uygunsuzca, yerli yersiz davranmak” anlamındadır ve bu da bu kuşak için “şak” diye oturuyor.
Evet, bu kuşağın abartılması, üstün gösterilmesi bize dayatılan teknolojik, liberal küreselci anlayışın sonucudur. Çünkü bu kuşak onların üretimidir. Bunu üstün göstermek suretiyle hem gözümüzü kapatıyorlar hem de kendi üretimleri olan bu “Z-IRT KUŞAĞIN” faziletli bir şey olduğunu bize yutturuyorlar.
Belli ölçüde kuşak çatışması normaldir. Öncekiler sonrakileri “akılsız” sonrakiler de öncekileri “geri” olmakla suçlar. Fakat sonra herkes bir yerde buluşur. Öndekiler kopup gitmez, arkadakiler de öyle geride durup onları çekmezler. Halef-Selef arasında doğal, yumuşak bir geçiş, bir devir teslim yapılır; ama bu sefer iş farklıdır.
Araştırmalar Z-IRT KUŞAĞININ % 80-90’nın “Yutupçu, Tik-Tokçu” olduğunu ortaya koyuyor. “Z” adı verilen kuşağın faziletleri sıralanırken zurnanın zırt deliği pas geçiliyor. Belli merkezlerden kodlanmış dijital bir kuşak var karşımızda.
Hocam, “her şey bu kadar iç karartıcı mı?”
Elbette değil. Olumlu yönler yapılması gerekenler ayrı bir yazı konusudur.
En azından kimse bizi saf zannetmesin…
Şimdilik bu yeter…