İslam dünyasının Batı’yı taklit tarihi 150 yıllık bir geçmişe dayanıyor. Tanzimat, bunun miladı olarak kabul edilebilir.
Tanzimatlar beraber, Haçlı’dan gelen “ayarlara, komplo, dayatma ve şantajlara” cebir veya isteğimizle boyun eğme süreci başladı.
Osmanlının şahsında direnen İslam dünyası; “saraya İtalyan Donizetti’nin müziğiyle girmesine; Padişah’ın pantolla asker teftiş etmesine; Beyoğlu’ndaki sosyete pazarlarına; evlere giren Frenk tefrişat ve mobilyalarına; daha da kötüsü gençliğin Avrupa heves ve hayallerine” mani olamıyordu. Zaten bunların birçoğu, saray çevresinde de neşvünema bulmaktaydı.
Dünyaya ayak uydurma, çağdaş eğitimin nimetlerinden yararlanma, haklı ve masum bir istekti ama bunun bizim gerçeklerimize uyması lazımdı. “Kur’an’ın hayata uygulanışı olan Resulullah (sav)’ın hayat ve devletinin süzgecinden geçirilmesi” gerekiyordu ama eğitim elden gitmekteydi.
Batı ve Batı’nın içimizdeki eğitim kurumları; artık kalemizi içerden çökertmeye yetecek kadar “bürokrat, asker ve ilmiye sınıfından” zevatı yetiştirecek zaman ve zemini bulmuştu.
Daha 20 yıl dolmadan; garip sesler işitildi; acayip işler yapıldı; tuhaf ucubeler yetişebilmişti.
İşte bu meşhurların döktüğü incilerden bazıları:
Kazım Karabekir: “Abdülhamid’i, Ermeniler öldürmemeli; meşhur olmaması için O’nu biz öldürmeliyiz”
Talat Paşa: İngilizlere; “Abdülhamid’i indirdiğimizde, size tapıyorduk. Sirkeci’de arabanızdaki atları söküp, atların yerine kendimizi bağlamadık mı? Ama siz, bizi Almanlara sattınız…”
Yahudi Aranson Kardeşlerin gözdesi Cemal Paşa: Yine İngilizlere; “Beni Şam’da hükümdar tanıyın, İstanbul’u size verelim…”
Cumhuriyet’in malum kurucu kadrosu da bunlardan aşağı kalmamıştır. Bu gün Hicaz Beyliklerinde, israil ile normalleşme adı altında, gurur ve izzetini Yahudi lağımlarına döken şeyhlerini kınıyamıyorum bile lanet dışında…
Akif: “Ta Kur’an’dan alarak ilhamı/ asrın idrakine sunmalıyız İslam’ı” derken; “Asrı, İslam’ın idrakine değil; İslam’ı, asrın idrakine sunuyordu. Bu güzel olsa da riskliydi.
Rıza Tevfik; yıllar sonra bu ihanetin ağıtlarını yakmış.
Tarihler adını andığı zaman / Sana hak verecek hey koca Sultan/ Bizdik durmadan iftira atan/ Devrin en siyasi padişahına!” dese de atı alan Üsküdar’ı geçmişti.
Bütün bunlara rağmen; kurtuluş reçetesi diye dayatılan seküler modernizmin “kir, suç ve günahlarını” deşifre eden; elde Kur’an, Muhammed-i Arabi gibi kale misal delillerle, Nûr’ları yüreğimize sunan -ittihatçıların deyimiyle- Said-i Kûrdî gibi bir ilim ve irfan çeşmesi de yetişebilmiştir.
Bu yaraları, hikayeleri neden anlattım denebilir.
Günümüzde de yaşananlar bunlardan farksız. Bir eğitimci olarak beni en çok eğitim ilgilendiriyor. Zülfü yâre dokunma adına görüyor ve diyorum. Yukarıda saydığımız yaraların mustaribi olan dindar bir milletin gözyaşı ve duasıyla gelen bir iktidar; sadece eğimi düzeltseydi; bu gün çok farklı bir nesil görmemiz mümkündü.
18 yılda, istikbalimizin teminatı olan gençlik için neler yapılmazdı ki! Yapılmadı. İktidar bile yetiştirdiği gençliğin oyunu alabilmek için; kendine ve değerlerine, verdiği vaatlere rağmen konuşuyor; kendi ayağına sıkıyor.
Hülasa Tanzimat’tan beri taklit ediyoruz. Daha yapacak tercüme işimiz var. Bundan da önemlisi te’lif, yerli ürünler verebilmemiz lazım ama nerdee!
Fransa, İngiltere, Rusya gibi büyük güçler; milli kahraman, önder, devrimci, yoldaş hatta nice fikir adamlarını; vazgeçilmezlerin Kabristanlarına veya British Museum’a yolladılar.
Bizde, Garptan gelen Kemalizm’in tercüme ve tahlilini yapmaktan aciz bir “tarihçi, ulema ve aydın kitlemiz” var.
“…Şeriat-i Garra’nın en küçük efradındanım; … bin canım olsa fedâ..” cennet sevdalısı yürekler, ilim ve irfan ehli nerde?
“Ey yolcu! Beri gel ağlaşalım/ elemim bir yüreğin karı değil paylaşalım..” vesselam!
HİSSE:
1-En üst makamlara, ter u taze yapılan atamalarda hala FETÖ yarenleri çıkıyor. Gelin şu Tanımsız’ı anlayalım.. Nasıl mı? Şêx digo… kurro dengê xwe nek e lawo! Bilirim ama min re çi! Yetkililer de biliyor..
2-Kılıçdaroğlu; oy vermeyenleri ima ederek, militan demiş! İftira veya şaka yapmış.. Nerdeee! Bizde hal mı bıraktılar! …veya bizimkiler(!?);
“Sekseninde himmete muhtaç dede / Nerde kaldı gayrıya himmet ede!”
Şakacı veya cahilliğinden lo! Sayın Cumhurbaşkanı da hep bu fıkrayı şakalıyor..
Anadolum da çok şakacı…
3- Erdoğan, Tesla ve SpaceX’in Kurucusu Elon Musk ile görüşmüş.. Kamu ve özel sektör kurumları ile şirket arasında uzay teknolojileri konuşulsun… diye!
Bu da mı şaka…? İsraf haramdır.
4-Biden; ilk haftada BAE'ye F-35, Suudi Arabistan'a silah ve mühimmat satışını askıya almış.
Yanlış anlamazsanız, buna da şakacı diyecem ama artık gülecek hal kalmadı.
“Bre deli kavat!” Hicaz Beylikleri! israil’in elini öpseniz de Yahudi, o silahların zırnığını size koklatır mı sandınız?
İran’la ve dahi Türkiye ile değil; Hayber Savaşı için tazminat ödeseniz de size güven olmaz. Tasmanızı tutan da biliyor!