Suriye’de Esad rejimi tarafından katledilen ve insanı insanlığından utandıran fotoğraflar, adeta Sırpların Bosna Hersek’te yaptığı soykırımı andırıyor. 11 bin civarında insana ait olduğu tahmin edilen 55 bin fotoğraf karesinde görülen insanlara yapılan işkence izleri yürekleri dağladı.
Fotoğraflar, katledilenlerin mazlumiyetini ortaya koyarken, ‘Zalimler için yaşasın Cehennem’ dedirtti. Açlıkla öldürme, demir taraklarla vücudu parçalama gibi insanlık dışı işkencelerin yapılarak hayatlarına son verilen insanların çekilen fotoğrafları, yorum yapmaya gerek bırakmıyor. Fotoğraflar, her şeyi anlatmaya yetiyor.
Diğer yandan 150 bin insanın hayatına mal olan üç yıllık iç savaşta insanlar açlıktan hayatını kaybediyor. Humus, Yermük Mülteci Kampı ve Guta’da yaşam mücadelesi veren insanlar açlıktan ölmemek için ot yiyor. Savaşın devam ettiği ülkenin diğer bölgelerinde de durum farklı değil.
DÜNYAYI AYAĞA KALDIRAN İNSANLIK DIŞI FOTOĞRAFLAR NASIL ORTAYA ÇIKTI?
Suriye ordusunda on üç yıl askeri polis olarak görev yapan bir kişi, ülkede yaşanan iç savaş boyunca, rejime bağlı askeri hastanelere ölü olarak getirilen kişilerin fotoğraflarını çekmekle görevlendirildi.
Hastaneye getirilen kişilerin tamamı gözaltındayken işkence, elle boğma ve aç bırakılarak öldürülen Suriyeli muhaliflerden oluşuyordu. Askeri polis her gün, ölü olarak getirilen bu kişilerin yüz ve beden fotoğraflarını çekerek, numaralandırıp üstlerine teslim etti.
Cesetlerin yüz ve bedenleri üzerine elle yazılan şifreli notlarla beraber çekilen bu fotoğraflar, Suriye ordusu içinde sistematik olarak verilen öldürme emirlerinin yerine getirildiğine dair belge olarak kabul gördü.
Çalışma arkadaşlarıyla iki yılda 55 bin kare fotoğraf çeken askeri polis, sistematik işkenceyle öldürme politikasına dayanamayarak Suriyeli muhaliflerle gizlice irtibat kurdu. Askeri polis, iki yıl boyunca çekilen fotoğrafları düzenli olarak bir flaş belleğe kaydetti ve gizlice muhaliflere verdi.
Muhaliflerin girişimleri sonucunda, İngiltere’de savaş suçu ve insanlığa karşı işlenen suçlar konusunda söz sahibi uluslararası hukukçular ile adli tıp ve adli fotoğraflar konusunda uzman kişilerden oluşan özel bir komisyon kuruldu. Komisyonda, Birleşmiş Milletler tarafından daha önce savaş suçu işlemiş eski Yugoslavya Devlet Başkanı Slobodan Miloseviç ve Sierra Leona için kurulan özel mahkemelerde görevlendirilmiş savcı ve avukatlar da yer aldı.
Fotoğrafların ve diğer görüntülerin gerçek olup olmadığı ve üzerlerinde oynama yapılıp yapılmadığı konuları İngiltere’de bir laboratuvarda incelendi. İncelenen materyallerin tümünün müdahale edilmeyen gerçek fotoğraflar olduğu tespit edildi.
Komisyon, 55 bin fotoğraftan 26 binini inceledi. Fotoğraftaki kişilerin, sistematik işkenceye tabi tutulduğu, kurbanlara elleri ve ayakları bağlıyken işkence yapıldığı, tel, ip ve hatta araçlardaki "triger kayışı"na benzer cisimlerle boğulduğu inceleme sonunda tespit edildi.
Dikkat çeken bir diğer önemli tespit de açlığın bir işkence yöntemi olarak kullanılması oldu. Komisyon, bu yöntemlerle öldürülen ve 55 bin kare fotoğrafı çekilen kişi sayısının yaklaşık 11 bin olduğu tahmininde bulundu.
Fotoğrafları çeken kişiyi, Suriye dışına kaçmasının ardından görgü tanığı olarak da dinleyen komisyon üyeleri, konuyla ilgili diğer şahitlerin ifadelerine başvurdu. Komisyon, tüm bulguların, savaş suçu için kurulacak hukuk mahkemesince kabul edilebilir "açık deliller" olduğuna karar verdi.
Bu delillerin Esed rejimine karşı, "insanlığa karşı suç" ve "savaş suçları" için açılacak davalarda "güçlü deliller" olduğuna karar veren komisyon, çalışmalarını bir rapor haline getirdi. Rapor tüm komisyon üyeleri tarafından imzalandı.
KOD ADI "CAESAR"
Dünyanın en önemli savaş suçu hukukçuları ve adli tıp uzmanları, tarihin en şaşırtıcı işlerinden birini yapan Suriyeli askeri polisi dinlerken, can güvenliği nedeniyle ona "Caesar" kod adının verilmesine karar verdi.
KATLİAM BELGELERİ ESAD’IN YÜZÜNÜ BELGELİYOR
Esad rejiminin yaptığı kan donduran katliamlarının belgelendiği fotoğrafların yankıları sürerken belgelenen katliamı ve Cenevre-2 sürecini gazetemize değerlendiren Suriye Ulusal Koalisyonu Türkiye Temsilcisi Dr. Halit Hoca, önemli açıklamalarda bulundu.
Esad rejiminin yaptığı kan donduran katliamlarının belgelendiği fotoğrafların yankıları sürerken belgelenen katliamı ve Cenevre-2 sürecini gazetemize değerlendiren Suriye Ulusal Koalisyonu Türkiye Temsilcisi Dr. Halit Hoca, önemli açıklamalarda bulundu.
Yayınlanan fotoğrafların şu ana kadar hayatını kaybeden 150 bin civarında insandan sadece bir kısmı olduğunu belirten Dr. Halit Hoca, “ Bu insanların çoğu rejim hapishanelerinde hayatını kaybetti.
Suriye rejimi ayaklanmanın başladığı Dera’da ilk günden bu yana vahşet yöntemlerine başvurdu. 14 yaşındaki Hamza Hatip’i herkes hatırlıyor.
Dört gün tutuklu kaldıktan sonra ailesine, üç kurşun sıkılmış halde cesedini kaburgaları kırık, cinsel organı kesilmiş ve vücudunda sigara izmaritleri söndürülmüş bir halde teslim edildi. Bu daha ilk günlerden bu rejimin vahşi yöntemlere başvuracağı belliydi. İnternet sitelerinde bir sürü görüntü ya da resim var.
Fakat bu resimlerin özellikleri sadece aktivistler tarafından değil uluslararası ceza mahkemesinde görev yapmış profesyonel ve tarafsız insanlarca desteklenmesi ve onaylanmasıdır.
Bu Suriye kamuoyu için değil de dünya kamuoyu için ciddi bir adımdır. Esad’ın gerçek yüzünü gösteren ciddi bir delildir.” dedi.
ORADA İNSANLAR AÇLIKTAN ÖLÜYOR
Ülkede yaşanan iç savaş nedeniyle insanların yiyecek bulamadığı ve açlıktan hayatını kaybettiğine değinen Dr. Halit Hoca, “Son aylarda açlıktan ölen insanları duymaya başladık. Her on saatte bir kişi hayatını kaybediyor. Humus’ta, Filistinlilerin yaşadığı Yermük Kampı ve Guta’da, çok sıkı bir şekilde bir yıldır devam eden bir abluka var.
Orada insanlar açlıktan dolayı hayatını kaybediyor. Sonuçta Esad gerek aç bırakarak, gerek bizzat işkence uygulayarak, gerek varil bombaları ve Scud füzelerini kullanarak ve gerekse de Şebbiha milislerini kullanıp katliamlar gerçekleştirerek Suriye halkına zulmetmeye devam ediyor.” diyerek Esad rejiminin süren savaşı çok kirli bir şekilde sürdürdüğünü ifade etti.
REJİM GERİ ADIM ATMAZSA CENEVRE-2 DE ÇÖZÜM OLMAZ
Muhalifler olarak Cenevre-2 konferansından bir sonuç çıkıp çıkmayacağı konusunda da konuşan Dr. Halit Hoca, “Cenevre-1 bir konsepttir, iki tarafın kabul etmesi halinde Cenevre-1 Cenevre-2’nin bir uygulaması olacaktı.
Fakat Suriye Dışişleri Bakanı Velid Mualim’in konuşmasında da herkesin izlediği gibi Cenevre1’i tanımamazlık durumu var. Halbuki Suriye rejimi kimyasal silahlarını teslim ederken, ‘2118 sayılı kararı tanıyoruz’ demişti. O kararın içerisinde Cenevre-1’in uygulanması vardı. Suriye rejimi Amerika’nın yapacağı muhtemel askeri müdahaleden kurtulmak için bu kararı tanımıştı. Fakat Cenevre-1’den dün geri adım attı.
Cenevre-1 tanınmazsa ki daha önce İran tanımadığı için Cenevre-2’ye davet edilmedi. Cuma günü rejim ile muhalefetin bir araya gelmesi beklenen toplantıya 24 saatten az bir zaman kala Suriye rejimi geri adım atarsa belki bu tıkanıklığın önü çözülür. Ama geri adım atmazsa bu müzakere başlamayacak demektir.” diye konuştu.
Cenevre-2’de taraflar birbirlerini suçladı
Suriye`deki iç savaşa çözüm bulmayı amaçlayan Cenevre-2 Konferansı, İsviçre`nin Montrö kentinde BM`nin ev sahipliğinde 39 ülkenin dışişleri bakanlarının bir araya gelmesiyle gerçekleştirildi.
Suriye’de iç savaşın başlamasının ardından ilk kez muhalifler ve rejim temsilcilerinin masaya oturmasını sağlayan konferansta muhalifleri Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu`nun (SMDK) Başkanı Ahmed el-Carba, rejimi ise Suriye Dışişleri Bakanı Dışişleri Bakanı Velid Muallim temsil etti.
Türkiye’yi temsilen de Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu katıldı. Konferansın katılımcıları arasında Arap Birliği, Avrupa Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı yetkilileri de hazır bulundu.
Toplantıda konuşan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye`de insanlık dışı uygulamalara bir an önce son verilmesi gerektiğini belirtti.
Savaşın sonlanması için çözüm önerilerinin konuşulması beklenen konferansta taraflar birbirlerini suçlarken, uzmanlara göre Cenevre-2 konferansından barışa dair bir sonuç çıkması beklenmiyor.