DİYARBAKIR- Mustazaflarla Yardımlaşma Derneği'nin (Mustazaf Der)16-23 Mart tarihleri arasında ilan ettiği 'Mustazaflar Haftası' her yıl olduğu gibi bu yıl da düzenlene etkinliklerle kutlanıyor. Bu münasebetle Mustazaf Der Diyarbakır Şubesi dünyada yaşanan zulümlere dikkat çekmek, mazlum ve mustazaflar ile dayanışma içerisinde olduklarını bir kez daha göstermek amacıyla Kaplan Düğün Salonunda bir panel gerçekleştirdi. 'Ümmetin Mustazafları Buluşuyor' paneline, Mustazaf Der Genel Başkanı Av. Hüseyin Yılmaz, Filistin Âlimler Birliği Başkanı Muhammed Ebul Xeyr, Mustazaf Der İstanbul Şubesi Başkanı Yazar Said Şahin ve Yusufi-Der Başkanı Av. Mirhan Özbekli konuşmacı olarak katıldı.
"Allah'u Teâlâ Mustazafları Yalnız Bırakmamak İçin Peygamberler Gönderdi"
Mustazaf Der Genel Başkanı Hüseyin Yılmaz panele katılanlara, ey mazlum coğrafyanın mazlum ve mustazaf halkı hitabı ile başlayarak, "İnsanlık tarihi mazlum ile zalimin müstekbir ile musztazafın mücadelesine tanıklık etmiştir. Bu mücadelenin başlangıcı Habil ile Kabil'e dayanmakta olup o günden bugüne bu olay farklı şekillerde cereyan ederek devam etmiştir. Mazlumların Rabbi olan Allah'u Teâlâ mazlum ve mustazafları yalnız bırakmamak için, mazlum ve mustazaflara, ezilmişlere, kimsesiz ve yalın ayaklılara yardımcı olsun diye onları bu yalnızlıktan bu zulümden kurtarsın diye de peygamberler gönderdi. Gerek geçmişte gerekse yakın tarihte olsun insanlık zalimlerin bu zulümlerine şahitlik etmiştir. Geçmişte zalimin adı; Nemrut, Firavun, Sezar ve Hitlerdi. Bir dönem geldi zalimlerin ismi değişti. Yeni yakın tarihimize geldiğimizde kimisinin ismi önder oldu, kimisinin ölümsüz lider diye anıldı. Ama nihayetinde hepsi halka zulüm ettiler." dedi.
"Ezilenlere Yardımcı Olmak ve Yol Göstermek İçin Derneğimizi Kurduk"
Zalimler kendi iktidarlarını mazlumların kanları üzerine kurdular, diyen Yılmaz daha sonra konuşmasına şöyle devam etti: " Bu dönemde zulmün adı Hiroşima oldu, Nagasaki oldu, gün geldi bu zulmün adı Halepçe oldu, belki de bu zulmün adı Roboski oldu. Biz Mustazaf Der olarak bu zulmün tüm dünyaya haykırılması bu zulmün ve haksızlığın giderilmesi ve yalnızlaştırılan mağduriyete uğrayan ezilen bu insanlara yardımcı olmak onlara yol gösterici olmak için derneğimizi kurduk. Bu hafta için bizim için üç tane önemli olay vardır bu üç önemli sembol isimlerden yola çıkarak Mart'ın üçüncü haftasını Dünya Mustazaflar Haftasını seçtik. Bunlardan bir tanesi insanlığın vicdanında derin yaralar bırakan ve derin elemlere gark eden Halepçe katliamıdır. Bir diğeri ise vücudunun tamamı felç olan Şeyh Ahmed Yasin'in şehit edilmesidir. Sonuncusu ise kendi coğrafyamızda olan Bediiüzaman Said Nursi'nin vefadır."
Müslüman Olsun Gayri Müslim Olsun Katliamlar Arasında Ayrım Yapmıyoruz
Zulümler arasından fark görmediğini söyleyen Yılmaz son olarak şu ifadeleri kaydetti: "Biz Halepçe'yi anarken, Hiroşima'yı Negasaki'yi ve buraları yerle bir eden zalimleri de lanetliyoruz, biz Halepçe derken Felluce'yi kastediyoruz, Zilan Deresi katliamını kastediyoruz, Dersim katlimını ve Roboski katliamını kastediyoruz. Hama'yı Humus'u yad ediyoruz. Müslüman olsun gayri Müslim olsun katliamlar arasında ayrım yapmıyoruz. İnşallah en kısa dönemde bu coğrafya asıl sahibi olan mazlum ve mustazafların eline geçecektir. Biz Üstat Bediizeman derken İskilipli Atıf Hoca'yı, Mehmet Akif Ersoy'u, Şeyh Saidî anıyoruz. Şeyh Said'e vefa borcumuzu ödemek için Şeyh Said'in idam edildiği Dağkapı Meydanını bundan böyle Şeyh Said Meydan'ı olarak anacağız. Her Şeyh Said Meydanında geçtiğimizde, şu an Şeyh Said'în medfun olduğu yerden geçerken bir Fatiha okumayı esirgemeyelim. Böylece Şeyh Said'i unutmamış olacağız."
"Filistin, La ilahe illallah Diyenlerin Sorundur"
Yılmaz'ın konuşmasında sonra Filistin Âlimler Birliği Başkanı Muhammed Ebul Xeyr panelde bir konuşma yaptı. Ebul Xeyr, biz Filistin'e bir toprak parçası olarak bakmıyoruz diyerek şu mesajları verdi: "Çünkü Hz. Muhammed Mekke müşrikleri tarafından işkenceye maruz kaldığı zaman ve çile gördüğü zaman, Allah Peygamberini Mescid'i Haram'dan Mescid'i Aksa'ya getirerek kendi katına çıkartmıştır. Resulullah buraya geldiği zaman tüm peygamberler Hz. Muhammed'i burada karşılıyor, bu durumda bize gösteriliyor ki Filistin tüm peygamberlerin yurdudur. Filistin Hz. Peygamber'in evidir. Çünkü Hz. Muhammed burada tüm peygamberlerin önüne geçerek namazda onlara imamlık yapmıştır. O zaman biz şunu anlıyoruz Filistin Hz. Muhammed'in evidir bundan dolayı bizler elimizde gelen çaba ve gayreti sarf etmeliyiz. Sahabeler bu derin manaları anladığı ve kavradığı için Filistin'i fethetmek için çabaladılar."
Filistin'de mezheplerin ve ırkların olmadığını söyleyen Xeyr, "Ancak Filistin davasında birlik ve beraberlik meydana gelir. Unutmamalıyız ki Filistin bütün ümmetin sorunudur, düşmanlarımız özellikle bu konuda çalışıp bizi parçaladılar. Dediler ki; Filistin Arapların sorunudur, daha sonra dediler ki hayır Filistin sadece Filistinlilerin sorunudur. Biz de diyoruz ki, Filistin, akidevi ve La ilahe illallah diyenlerin sorundur." ifadelerini kullandı.
İşgalcileri Bu Ülkeden Çıkaran Müslüman Halk Çok Ciddi Zulümler Gördü
Xeyr'in konuşmasından sonra bir konuşma yapan İstanbul Mustazaf Der Şube Başkanı Said Şahin ise Cumhuriyetin kuruluşu ile zulümlerin artığı vurgusu yaparak şöyle dedi: "Tarihsel süreç içerinde ümmetin yaşadığı acıların ırkı yoktur, ümmet her ırkta zalimler karşısında acılar yaşamıştır zulümler yaşamıştır. Batılılaşma ile birlikte Müslümanlar çok ciddi olarak zulümler yaşamaya başladı. Cumhuriyetin 1. Dünya Savaşında bu halk topyekûn olarak Kürt'ü ile Türk'ü ile Zazasıyla, Lazıyla, Çerkeziyle, çok ciddi bir mücadele verdi. İşgalcileri bu ülkeden çıkaran Müslüman halk, bunu cihat anlayışıyla yapan Müslüman halk cumhuriyetin kuruluşundan sonra cumhuriyeti kuranlar tarafından çok ciddi zulümlere tabi tutuldu. Batının kanunları bu ülkede icra edilmeye çalışıldı. Şapka kanunu ile İslam'ı kisveye düşmanlık edildi. İslam'i eğitim sistemi değiştirilerek batı eğitim sistemi Müslüman halka dayatıldı. Medreseler kapatılarak buralarda eğitim görenler baskıya tabi tutuldu. Diğer taraftan Müslüman Kürt halkına yönelik çok ciddi zulümler yapıldı. Dinlerine, varlıklarına, kimliklerine yönelik zulümler yapıldı. Türk ırkçılığı ve milliyetçiliği üzerine kurulmuş bir cumhuriyet ulusal bir devlet Kürtleri silmeye çalıştı topraklarından uzaklaştırılarak batıya güççe zorlanarak orada onları asimle etmeye çalıştılar. Cumhuriyeti kuranlar Kürt âlimlerin darağaçlarında sallandırdılar. İstiklal mahkemelerini kurarak İslam'ın savunuculuğunu yapan âlimleri darağacına götürdüler. Şeyh Said'i bundan dolayı darağacından sallandırdılar. Bunu sadece Kürt Müslüman âlimlere yapmadılar. İslami savunan Türk Müslümanlara da aynısını uyguladılar. Şapka kanunu çıkmadan 18 gün önce şapka ile yazdığı bir risaleden dolayı İskilipli Atıf Hoca darağacından idam ediliyor."
"Bu Ülkede Başörtüsü Yasağı ve Zulmü Yaşandıkça 28 Şubat Bitmemiştir"
28 Şubat'ın Müslüman halka yönelik yapılmış olan darbe olduğunu söyleyen Şahin, "Müslüman halkın sindirildiği ve sistemin bir silindir gibi Müslüman halkın üzerinden geçti ve o dönem güvenlik güçlerinin Müslüman halkın avına çıktığı dönemlerdir. İmam Hatip Liseleri bölümleri kapatıldı. Başörtüsü zulmünden dolayı on binlerce öğrenci üniversite haklarından mahrum edildi. Bugün deniliyor ki 28 Şubat süreci bitti müsebbipleri yakalandı. Zararı izale edildi diyorlar. Hayır, 28 Şubat halen devam ediyor başörtüsü halen serbest bırakılmadı. Başörtüsü zulmü halen bu ülkede yaşanıyor. Bu ülkede başörtüsü yasağı ve zulmü yaşandıkça bu ülkede 28 Şubat bitmemiştir. Bu ülkede İslami derneklere 28 Şubatlar yaşatılıyor. Bu toplumun dinini imanını kültürünü değerlerini ahlakını, geleceği olan nesilleri yetiştirmek ve onlara sahip çıkmak isteyen İslami eğitim veren ve mazlumların yanında mustazafların yanında haklarını savunan ve bu toplumun fakirliği ile mücadele eden derneklere yönelik çok ciddi baskılar yapılıyor." dedi.
Hilafetin Kaldırılışı İle Bu Coğrafyada Problemle de Başlamış Oldu
Şahin'den sonra son olarak Yusuf'i Der Başkanı Av. Mirhan Özbekli ise Kürtçe olarak yaptığı konuşmada yeryüzünde Filistin ve Çeçenistan'dan sonra en fazla zulme uğrayan halkın Kürtler olduğunu söyleyerek konuşmasına şöyle devam etti: "Hilafetin kaldırılışı ile bu coğrafyada problem ve meselelerimiz de başlamış oldu. Türkiye'de Cumhuriyetin kuruluşu ile planlar yapıldı ve bu planlar neticesinde Şeyh Said idam edildi. Zilan'da Dersim'de katliamlar yapıldı. Şeyh Said kıyamında on binlerce kişi şehit edildi. Kürt şehirleri talan ve harap edildi. Bu gün de bu mazlumiyetimiz devam etmektedir. Bugün kızlarımız Allah'ın emri olan hicab ve tesettür ile okula gittiğinde engeller çıkartılıyor ve okullarına alınmıyor. Bugün halen Kürt halkı anadili ile eğitim ve öğretim yapamıyor."
Özbekli son olarak Halepçe ile ilgili bilgiler vererek şu ifadeleri kaydetti: "Saddam 16 Mart 1988'de 8 savaş uçağı ile 3 saat boyunca kimyasal silahları Halepçe üzerine yağdırdı. Saddam'ın bu saldırı sonucunda 5 bin insan şehit edildi. Yaklaşık 15 bin kişi de ağır bir şekilde yaralandı. Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre şimdiye kadar 40 bin insan bu saldırı sonucunda öldü. Yaklaşık 60 bin insanda yaralandı. Kanaatimce dünyada 'Şehit Şehir' ismi ile bir şehir dünyada yoktur. Ne yazık ki dünya Müslümanları Halepçe'ye destek vermediler. Unutmamalıyız ki bütün bu problemlerin çözümü hepimizin var gücümüzle çalışmasıdır."
Program yapılan dua ile son buldu. Panel çıkışında ise "Dünya Mustazaflarını" konu alan fotoğraf sergisini gezenler duygularını bir deftere yazarak dile getirdiler. (Osman İçli-İLKHA)