Zorbaların net bir hedefi var, her gülü kırpmak ve ayaklarının altında çiğnemek. Onlar güç ve kudret sahibiyken bunu pervasızca yaparlar. Zayıf oldukları zamanlarda ise haince ve kalleşçe... Bahaneye ihtiyaçları yoktur. Onlar her hâlükârda güle düşmandırlar. Bu gün susmuşlarsa, zayıf olduklarındandır. Yarın ne yapacaklarını kestirmek zor... Zulüm, sistem olarak bülbüllere ve güllere düşmandır. Her zaman olduğu gibi bu gün de zalimler çoğunlukta olduğu için zayıf insanlar onlara meyletmeye devam etmekte ve onlara yandaş olmaktadır. Bu yüzden dünyadaki bütün güller öyle ya da böyle koparılma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Ama hangi gül bundan korkar ki?
İşte size iki örnek daha, buyurun beraber okuyalım.
MEHMET ŞERİF ŞİMŞEK VE ABDULCELİL TALAYHAN
Daha lise yıllarında başlamıştı mücadeleleri. Onların İslami kimliği çocukluk yıllarından beri çıldırtmıştı küfrün azgın çetelerini.
Baskılar sonucu İdil'de okuyamadıkları liseyi Mardin'de tamamlamak zorunda kalmışlardı. Her bakımdan kendilerini donatan ve İslami eğitimlerini tamamlayan bu azizler yıllar süren çileli ve mücadele dolu ömürlerini en güzel şekilde sonlandırma arzusundaydılar.
Onların ihlas ve imanları şer cephesini çılgına çeviriyordu ve onlar ölmeden zalimler rahat yüzü görmeyecekti. Daha önce Mehmet Şerif'in Cizre'deki dükkânı yakılmıştı. Ama sonuç değişmemişti.
ŞEHADETE ADIM ADIM YÜRÜDÜ
Şehitlerin katledildiği Cuma sabahını anlatan şehit Mehmet Şerif'in kardeşi: “Cuma günüydü, sabah tıraş oldu, banyosunu yaptı ve abdestini aldı. Sonra işyerine geldi. Hesap defterini açtı ve kimin borcu varsa hepsini bana gösterdi. Daha sonra ‘ölüm var' deyip ‘cuma namazının ardından köye gidelim, anne ve babamızın elini öpelim' dedi. O gün çok heyecanlıydı, köye gidelim dediğinde gözlerinin içi parlıyordu. Köye geldik ve ardımızdan HDP'liler geldi. Köyde bir aile hariç onları seven kimse yok, çünkü geçmişte köyümüzden 6 insanı katletmişlerdi. Buna rağmen köye gelip PKK propagandası yaptılar. HDP'liler, ‘Hepimiz Ermeni'yiz, biz falanları(LGBT'lileri) evlendireceğiz.' şeklinde çıkışlarıyla köylüleri tahrik etmeye çalışıyorlardı. Ama buna rağmen biz eve doğru gittik. Silah sesi patlayınca geri döndük, Şehit Abdülcelil'in yerde yattığını gördük. Araba getirin diye bağrışmalar gelince, ağabeyim arabaya yöneldi. Arabası, katilin evinin önündeydi. Arabasını almaya giderken katil, ağabeyimi görüyor ve onu da şehit ediyor. Şehadetine adım adım yürümüştü ağabeyim.”
Şehit Mehmet Şerif Şimşek 35 yaşında ve ardında Şüheda (10), Hüseyin (9), Yusuf (6) ve Elif (4) adında dört çocuk bıraktı.
Abdulcelil Talayhan ise 37 yaşındaydı. O'nun da Zehra (13), Vahap (10), Selman (7), Betül (3) ve Büşra (1) isimli beş çocuğu vardı.
Şehit Mehmet Şerif Şimşek'in eşi Emine Şimşek şu sözleri tarihe not düştü: “Üzülmeyeceğim, Allah yolunda şehit oldu. Şehit Yasin'den daha değerli değildi ki, O da diğer şehitlere katıldı. Her zaman şehitlerin yolunu sürdüreceğim diyordu zaten. Onlara ulaştı ve misafirleri oldu.”
Şehit Abdulcelil Talayhan'ın annesi ise şunları söyledi: “Şehit annesi oldum, Allah bu kurbanımızı kabul etsin. Layık olmasak da bize bu hediyeyi bahşeden Allah'a hamd olsun. Biz onun davasının takipçileriyiz. Biz Muhammedi davadan vazgeçmeyiz .” kızı Zehra ise: “Babam tarlaya çalışmaya gitmişti. O zalimler geldi ve babamı katlettiler. Size ne yapmıştı babam, niye onu öldürdünüz?”
ŞEHİT MEHMET UĞURTAY
Şehit Mehmet Uğurtay, Kur'an-ı Kerim'in dışında okuması olmayan bir kahramandı. Âlimler ile oturup âlimler ile kalkardı.
Köy muhtarı iken medrese öğrencilerini sürekli ziyaret eder, onlara ayni ve nakdi yardımlarda bulunurdu. Çok cömert ve fedakâr bir kişiliğe sahipti. Köyde kalan imam ve medrese öğrencilerinin sorunları ile yakından ilgilenir ve sürekli yardımlarına koşardı. Hiçbir zaman sabah namazından sonra yatmaz vaktini ibadetle ve Kur'an okuyarak geçirirdi. Duha (Kuşluk) vakti namazını kılar ondan sonra ya yatar ya da işine giderdi.
Bu İslami kişiliği beraberinde şer odaklarının baskısını da getirdi. Bir seferinde ona işkence ettikten sonra alıp dağa götürmek istediler. O hengâmede kaçmış ve kaçarken de yaralanmıştı. Ve o gün onlardan kurtulmayı başarmıştı. O günden sonra kesintisiz bir mücadele dönemi başladı hayatında. Hem kendisi hem de Gêra Cafer Köyü (Altınoluk Köyü) küfrün korkulu rüyası oldu. Şer odağının elebaşı, şehidi ortadan kaldırmak için planlar yapıp özel birlikler göndermelerine rağmen bir türlü başarılı olamadılar. Teslim olan bir örgüt elemanı şu itirafta bulunuyordu: “Kampta büyük bir posteri asılmıştı ve “Her kim Gêra Cafer köyü muhtarı Mıhamed'ê Rıhsoru (kızıl sakallıyı) öldürse ya da getirirse ona büyük ödül ya da makam vereceğiz” diye vaatlerde bulunulmuştu.”
Mava Dağlarının aslanı, gülü ve kahramanıydı. Kendisi mazlumlara karşı şefkatli merhametli ve nazikti. Küfre karşı da cesur ve sertti. Hakkı haykırmaktan çekinmez, doğru sözlü ve doğruların yanında yer alırdı. Kendisi 20 yılı aşkın bir sürede köyün bütün ihtiyaçlarını karşıladı.
Müslümanların iftiharı, zalimlerin korkulu rüyasıydı. Dünya makamlarını elinin tersiyle itip, malını, canını ve ailesini İslam davasına feda etmiştir. Ve bu İslam davası için onlarca genci, aileyi, rejim ve PKK'nin zulüm ve baskısından kurtarmıştır.
Tarih 28 / 05 / 2014 yılında saat 15.10 da Dargeçit (Kerboran) da çocukların okuldan çıkmasını beklerken okul bahçesinin içinde Xale Hacı Mıhammed'e pusu kuruldu ve mücadele ile geçen bereketli ömrünü şehadetle süsledi…