Genel itibariyle zekâta konu olan mallar; açık ve gizli olmak üzere iki kısma ayrılır. Yılın altı ayından fazlası kırlarda otlayarak beslenen ve ticaret için değil, eti, sütü, yünü vs. için tutulan (Saime) hayvanlar, bazı toprak mahsulleri, yeraltı madenleri, yer altından çıkartılan defineler ve gümrüklerden geçen ticaret malları açık mallardır. Nakit paralar, altın, gümüş ve depolarda ya da mağazalarda bulunan ticaret malları da gizli mallardandır. Bu mallardan her biri belirli ölçülerde ve şartlarda zekâta tabidirler.
Bu gibi malların zekât nisabı ve verilecek miktarıyla alakalı aşağı yukarı çoğu insanın bilgisi vardır. Ancak sanayi devriminden sonra edinilen bazı mallar vardır ki, klasik fıkıh kaynaklarında onlarla alakalı izahata rastlamak mümkün değildir. Dolayısıyla günümüzde çoğu âlim bu konuda ya bocalayıp susmakta ya da "bu gibi mallarda zekât yoktur" deyip yanlış fetvalar vermektedir. Bu itibarla, bu konuyu izah etmenin zarureti hâsıl olmuştur:
Geçmişte müctehid âlimlerin yaşadığı devirlerde, büyük çapta atölye ve fabrikalar, kazanç elde etmek için yaptırılıp kiraya verilen binalar, iş merkezleri, fabrika ve entegre çiftlikleri, otobüs ve tır gibi büyük taşıt araçları, uçak ve gemi filoları gibi kazanç sağlayan kaynaklar yoktu. Dolayısıyla bu tür malların zekâtıyla alakalı büyük imamlardan bir şey varit olmuş değildir. Sadece imam Ahmed b. Hanbel'den, evini kiraya veren bir kimsenin, kirayı alınca onun zekâtını vermesi gerektiğine dair bir görüş nakledilmiştir. (İbni Kudame, el-Muğni, III, 29, 47)
Günümüzde fıkıhla uğraşan çağdaş âlimlerden Muhammed Ebu Zehra, Vehbe Zuheyli, Abdülvahhap Hallaf, Abdurrahman Ahsen ve Yusuf Karadavi gibi âlimlerin bu gibi malların zekâtı konusunda vardıkları ortak görüş şudur:
Bu malların zekâtı menkul ve gayrimenkul oluşlarına göre değişir. Kiraya verilen bina, mağaza, iş merkezi ve fabrika gibi gayrimenkul olan mallar araziye benzerler. Yani bunların aynından değil, gelirlerinden zekât çıkarılır. Toprak mahsullerinde olduğu gibi % 5 veya % 10 oranında zekât alınır. Eğer masrafları çıkarılmak suretiyle bu malların safi gelirleri tesbit edilebilirse zekât oranı net gelirin % 10, safi gelir tesbit edilemiyorsa zekât oranı brüt gelirin % 5'idir. Otobüs, kamyon, uçak ve gemi gibi taşınır nakliye vasıtalarının zekâtı ise; kendi kıymetlerinin % 2,5'idir. (Yusuf Karadavi, Fetavai Muassire: I, 476-479)
Ne yazık ki günümüzde çoğu Müslümanlar bu gibi mallardan zekât vermemektedir. Gerekçe ise, bazı âlimlerin klasik kaynaklara dayanarak: "bir işyerinin demirbaşından zekât çıkarılmaz" söylemleridir. Buna göre –Kapitalist dünya geleneğinde hiçbir zengin zekât vermez. Çünkü bunlar hiçbir zaman ellerinde nakit bulundurmaz. Eline geleni hemen yatırıma dönüştürüp hep demirbaş dedikleri varlığının miktarını artırır. Varsa yoksa yine zekâtı verecek olan bakkal amcalardır. Dükkânda bulundurduğu malın çoğu da veresiye getirdiği yani kendisine ait olmayan mallardır.
Şüphesiz İslam adalet dinidir. İslam'ın iktisadi nizamında kişinin sahip olduğu mallardan şahsı ve ailesi için kullanmakta olduğu malların dışında varlığının tamamından -şartlar tahakkuk edince- zekât vermek zorundadır. Nitekim peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem, Muaz Bin Cebel'i Yemen'e gönderirken ona: "Onların zenginlerinden alınıp fakirlerine vermek üzere mallarından zekât alacaksın" buyurmuştur.
Yukarıda bahsettiğimiz malların zekâtlarının nasıl ve ne kadarını çıkarılacağıyla alakalı bizim İTTİHAD ulemasının fetva kurulunca (genel başkanımız Mela Enver Kılıçaslan'ın kaleminden) sitemizde yayınlanmış fetvası vardır. Daha geniş bilgi edinmek isteyenler oraya başvurabilirler.
Zekâtı hakkıyla ödeyen ve ayakta tutanlardan olmanız dileğiyle.