Her dönemin ve her zamanın zahiri mağdurları Yusufîler... Bütün iktidarların hışmını onurluca göğüsleyen Müslüman tutsaklar… Arifeler, bayramlar, düğünler… Bütün fani dünyanın mutlu günlerinin mahrumları… Bizim açımızdan bu böyle olsa da, öte tarafta her bir Yusufînin, davası uğruna taşıdığı onur ve değer tabi ki geçici mutluluklar dâhil hiçbir şeyle ölçülmez, ölçülemez.. Onların Mukaddes Dava uğruna ödedikleri bedel ve taşıdıkları ağırlık, paha biçilmez bir onur ve izzet kisvesi... Ümmetin izzetlileri… Müslümanların yüzakları… Onur ve şerefi ayaklar altından alıp kaldırmak için gençliklerine ve ömürlerine veda eden bahadırlar… ‘Ya şehadet ya zafer' edasıyla hak dava uğruna korkmadan, usanmadan çalışan cami yarenleri… Muhammedi Dava'nın kutlu neferleri… Allah yolunun şanlı, şerefli erleri…
Sizlerin bu ümmet üzerindeki hakkı, inkâr edilemeyecek kadar açık, unutulamayacak kadar büyüktür… Yüzbinlerin Allah kelamı Kur'an-ı Kerim'le hemhal olması için kariyer merdivenini tekmeleyen, sonu zindan veya şehadet de olsa ‘karşı çıkanlar'a gereken cevabı vermek için çekinmeden tavır koyan siz canları unutmak mümkün mü?
Bugün sizi anlayamayanlar, aslında dünün anlayışsızları… Bugün sizi göremeyenler, aslında dünün körleri… Değişen bir şey olmamış. İslam'ı sadece masa başı kalem oynatmak veya işlemeli kürsülerden nara atmak diye sananlar, dün sizi anlayamadığı gibi bugün de anlamazlık içinde… Bugün kıymetinizin anlaşılması ve ona göre size dönük köklü müspet kararların alınması gerekirdi. Ama üzülmeyin… Güneş ülkesinden biz gün ısmarladık.. Elbet o günler gelir bir gün…
Sizi sadece camide Kur'an dersi veren öğretmenler diye anmak istemiyorum. Siz aziz İslam'a gelen bütün saldırılara kendinizi siper ederek şehadet aşkıyla çalıştığınız gibi, zindan ipini göğüsleyerek yıllara meydan okuyan kahramanlarsınız!
Kandil'e mekik dokuyanlar şatafatlı saraylarda kabul görüp ağırlanırken, sizler mahallenizin namaz kıldıran imamın ismini bilmekle suçlanarak olmadık işkencelere duçar oldunuz. Ve altını çizerek söylüyorum: Size garazla bakıp hukuk normları çerçevesinde değil, kendi dünya görüşleri doğrultusunda ceza veren hâkim-savcılar bugün suçlu bulunup cezaevlerine gönderildikleri halde, sizlerin o insanların verdikleri kararlarla hala içeride tutuluyor olmanız utanç verici ve acınacak bir tablo olsa gerek. ‘Hukuk-adalet-eşitlik' deyip ilgisiz kalan herkes utansın! Bugün yetkisi olup da kullanmayan herkes de bundan ar ve utanç duymalıdır.
Yirmi seneyi aşkındır bilmem kaçıncı bayramını içerde geçirecek bu Müslümanların çektiklerinin bir vebali vardır. Ergenekoncusu, Balyozcusu, şucusu-bucusu yapılan kimi değişikliklerle serbest ediliyorsa ve Müslüman kardeşlerimiz hala içeride tutuluyorsa, bu sorumluluktan hiç kimse kurtulamaz. Bunun vebali yazarından çizerine, yetkilisinden etkilisine herkesin boynundadır.
Yahya çocuğumuzun şahsında bütün tutsak kardeşlerimizin ailelerinin, çocuklarının, eşlerinin ah u figanlarına ses vermemiz gerekiyor. Geçilen bu kadar zaman yetmiyor mu? İçeri girerken yeni baba olmuş kimi kardeşlerimizin şu an torun sahibi olması bize çok şeyi anlatıyor olsa gerek. Müslümanların özgürlük emrini ABD'den, Almanya'dan beklememek lazım. Olsa olsa bunlar ölüm fermanımızı verirler… Bizim kendi ülkemizde bunlardan azade olarak bu tutsak problemini çözmemiz gerekiyor. İnfaz yasasında bir değişikliğe giderek bu kardeşlerimizin serbest olmaları sağlanmalıdır. Bu Müslümanlar artık serbest olmalı ve kendi ailelerine, sevenlerine kavuşmalıdır.
Rabbim o günleri de nasip etsin! İnşaAllah o günleri de göreceğiz! Satırlarıma şairin güzel bir dizesiyle son verirken bu arada özellikle Yusufî kardeşlerimin başta olmak üzere bütün Müslümanların gelecek Kurban Bayramı'nı can u gönülden kutlar hayırlara ve daha özgür ortamlara vesile olmasını Yüce Mevla'dan temenni ederim!
Bugünkü meşakket yarın rahatlıktır
Bugünkü esaret yarın azatlıktır
Güneş ülkesinden biz gün ısmarladık
Zulmetin sonu İslam'dır elbet yine
Selam ve dua ile…