İslami bir hayatı yaşamak için çabalayan ve bu uğurda kulluk vazifesini yerine getirmeye çalışan, camide gençlere Kur’an–ı Kerim dersleri veren, inançlı gençliğin yetişmesi için gayret gösteren kardeşlerimizden çoğu bütün bu çabalarına karşılık uzun yıllara varan zindanla cezalandırıldılar.
Kardeşlerimizden bir kısmı yirmi yıldan fazladır zindan denen o karanlık mahzenlerde nefes alıp vermeye çalışıyor. 28 Şubat ve benzeri darbelerin ve dayatmaların hışmına uğrayan kardeşlerimizin cezalandırılmasının tek sebebi İslami kimlikleri ve Müslümanca duruşlarıydı.
Anneleri, babaları, eşleri ve çocuklarının çektiği sıkıntılardan, hastalıklardan ve yaşadıkları zorluklardan çoğu zaman haberdar bile olamıyorlar. Kimi uzun süredir görüşe gelmeyen hasta annelerinin ya da babalarının neden gelmediğini merak edip görüş günlerinde yakınlarına sorup geçiştirilen bir cevapla karşılaşıyor, inanmadıkları halde inanmış gibi görünürken içlerinde hüzünden fırtınalar kopuyor. Aylarca sonra bir şekilde anne ya da babalarının vefat haberiyle karşılaşıyorlar. Kiminin yakınları ölümcül hastalıklara yakalanırken ulaşamamanın, görememenin ve soramamanın ıstırabını dua iklimine sığınarak geçiştirmeye çalışıyorlar. Anne, baba, kardeşler, eş ya da çocuklardan birinin vefat haberini alınca çoğu zaman cenazeye katılmalarına bile izin verilmiyor. Zindanın sıkıntı kokan duvarları arasında hasret içinde mekik dokuyarak ve “Ya Sabır”“ çekerek yaslarını tutuyor zindandaki kardeşlerimiz.
Allah Teala’ya tevekkül ve sabır olmazsa ve zindana mahkum edilme İslami hayatı yaşama çabasına dayanmazsa uzunca yıllar zindan hayatına tahammül etmek mümkün değildir. Bu vasıflara sahip olmayanlardan çoğunun isyanları, çöküşleri ve kırılmaları bunun göstergesidir. Çünkü bir müddet sonra karanlık bir el gibi insanın yüreğine yapışan zindanın sıkıntı yüklü duvarları günleri aylara ve hatta yıllara dönüştürebilmektedir.
Bizimle yaşamaktan, nefes alıp vermekten, sevinçlerini ve hüzünlerini paylaşmaktan mahrum olan kardeşlerimiz var zindanlarda. Bir davanın, ilahi hayat şeklinin ve sadece zihinlerde hayalleri kalmış büyük bir medeniyetin inşası için canla başla çalışan fedakâr insanlardır onlar. Sünnetullah gereği hayatlarının bir bölümünü zindanda geçirmeleri gerekiyordu. Hak uğruna çalışmanın bedelleri vardı ve bu bedelleri zindanda yatarak ödüyorlar.
Zindanda kardeşlerimiz var ve bizim onlara karşı sorumluluklarımız var. İmkânı olan kardeşlerimizin ziyaretlerine gitme, dertleşme, sorunlarını çözme ve sıkıntılarını giderme gibi vazifelerini yerine getirmeleri gerekir. Bacılarımızın da zindandaki kardeşlerimizin eşlerini ve annelerini ziyaret etme, sorunlarına kulak verme ve sıkıntılarını çözmeye çalışma gibi sorumlulukları bulunmaktadır. Onları unutma, aldırmama ve düşünmeme gibi bir lüksümüz yoktur. Kardeşlerimizden hiçbiri çek–senet, kan ya da arazi davasından içeri girmedi. Sadece İslami sorumluluklarını yerine getirmenin cezasını çekiyorlar.
Zindandaki kardeşlerimize karşı sorumluluklarımız var. Onların anneleri, babaları, eşleri ve çocukları emanetimizdir. Sorumluluğumuzun bilincinde olup onlara en iyi şekilde sahip çıkmalıyız.
On yıl, on beş yıl ve hatta yirmi yıldan fazladır zindanda bulunan bir insanın ailesinde sıkıntının olması çok tabiidir. Müebbet almış bir Müslümanın eşi ve çocukları sorun çıkarabilirler. Çünkü bir ömür ailesinden uzak, çileli ve sıkıntılı bir hayatı yaşamak zorunda kalma aileler için çok ağır bir durumdur. Böylesi zor bir imtihan ailelerin tahammül gücünün çok üzerinde olabilir. Hatta kimileri daha da ileri gidip ömürlerinin sonuna kadar bu şekilde yaşayamayacaklarını söyleyip daha büyük sorunlara sebep olabilirler. Ancak bize düşen bütün bu tepkileri ve sorunları anlayışla karşılayıp bir usta maharetiyle ve davetçilerin en büyük silahı olan hikmetle yaklaşıp sorunları çözmektir. Zindanın Allah Teâlâ’nın takdiri olduğu, bu işe katlanacak bacıların Allah Teala için yapılan fedakarlıklarda eşlerine ortak olduğu, Müslümanlar olarak sabırlı davranmaları gerektiği, kendilerine böylesi bir davranışın yakıştığı, Allah Teala’nın dini için zindana düşen kardeşlere layık eşler olmak için çabalamaları gerektiği, bunun ecrinin çok olduğu gibi sözler her fırsatta dile getirilmeli, ailede yaşanan olası sıkıntıları gidermek için çaba gösterilmelidir.
En büyük sıkıntılardan biri de gün geçtikçe bozulan ortamlarda babasız büyüyen çocukların durumu. Babaları tarafından İslami terbiye ile büyütülmeleri gerekirken babalarından uzak olduklarından bozuk ortamlardan ciddi şekilde etkilenebilirler. Öncelikle annelerin ve yakın akrabaların bu çocukları İslami terbiye ile büyütmek için çabalamaları gerekir. Bunların kötü ortamlardan uzak tutulması ve İslami terbiye ile büyütülmesi hepimizin sorumluluğudur. Bu çocukların üzerine üşüşmediğimiz ve onları sahih ortamlarda İslami terbiye ile büyütmek için çabalamadığımızda hem vazifemizi yerine getirmemiş hem de kardeşlerimize ihanet etmiş oluruz. Bir program çerçevesinde kardeşlerimiz erkek çocukları, bacılarımız da kız çocukları bu çerçevede büyütmek ve geliştirmek için çabalamalıdır. Bu mükellef olan herkesin yerine getirmesi gereken en öncelikli e önemli sorumluluktur
Zindanda kardeşlerimiz var ve bizler onlara karşı vazifelerimizi yerine getirmekle yükümlüyüz.