Zindanda Ölümü Karşılamak

Hasan SABAZ

Bu hafta bir çifte standarda daha şahit oldu Türkiye.

Ergenekon tutuklusuna oğlunun cenazesine gitme izni verilirken Hizbullah tutuklusuna aynı izin verilmedi.

18 yaşındaki oğlu vefat eden Midyat M Tipi Kapalı Cezaevinde Hizbullah davasından 2 yıldır tutuklu bulunan ve 2,5 yıl cezası kalan M. Sait Alasulu`ya oğlunun cenazesine katılmasına Midyat Cumhuriyet Başsavcısından izin çıkmadı.

M. Sait Alasulu’nun başı sağ olsun.

Rabbimden kendisine sabrı cemil diliyorum.

Bu, benzer birkaç olaydan sonuncusu.

Geçtiğimiz günlerde de İBDA-C lideri olduğu iddiasıyla yıllardır cezaevinde tutulan Salih Mirzabayoğlu’nun annesi de vefat etmişti. Mirzabeyoğlu’na da annesinin cenazesine katılması için izin verilmemişti.

Kanunları yapanlar insanlardır; ama yine insanlar, fark gözeterek yaptıklarını bozarlar.

Bir toplum diğer bir toplumdan (sayıca ve malca) daha çok (veya üstün) olduğu için yeminlerinizi, aranızda bir fesat aracı edinerek ipliğini sağlamca büktükten sonra, çözüp bozan kadın gibi olmayın. Allah, bununla sizi denemekte, imtihan etmektedir. Hakkında ayrılığa düşmekte olduğunuz şeyi kıyamet gününde mutlaka size açıklayacaktır.” (Nahl /92)

Kendileri yapıyor, yine kendileri bozuyor.

Ya da işte “üstünlerin hukuku” denilen uygulama ile karşı karşıyayız.

İsme, makama, sosyal statüye göre uygulanıyor kanunlar.

Bu mağduriyet odatv sanıklarından Doğan Yurdakul’un eşi öldüğünde gündeme gelmiş/getirilmişti.

Ardından “Haberal Yasası” olarak da bilinen düzenleme yapıldı.

Birileri bu yasadan faydalandırıldı; ama birileri için hep güvenlik mazereti ileri sürüldü.

“Yandaş”lar hükümet zarar görmesin diye sesini çıkarmadı.

“Candaş”lar zaten bu durumdan memnundu.

Güvenliği gerekçe gösterenlerin devletin zafiyetini izhar ettiği bile dile getirilmedi.

Öyle ya devlet bazıları söz konusu olduğunda her türlü güvenliği sağlarken, başka bazıları için çaresiz kalıyordu.

Ortaya çıkan durum bu!

Rakipler sessiz bir uzlaşı içindedirler.

Yanlış anlaşılmasın, uzlaşı sadece bu konuda. Başka meselelerde belden aşağı vurma devam ediyor.

İşte yine bir ölüm olayı yine bir istismar…  

Ergenekon tutuklusu Yarbay Mustafa Dönmez’den, oğlu Alp Kaan Dönmez’in Cuma günü hayatını kaybettiği bilgisinin avukatları tarafından üç gün gizlendiği iddia edildi.

Böylece mağduriyetin daha iyi yansıtılabileceği, haberin daha manşetlik bir hal alabileceği düşünülmüş.

Yani bir kısım medyanın iddiası bu yönde.

Haberi okuduğumda ürperdim.

Zindanda bir yakının ölüm haberini almanın ne kadar zor olduğunu iyi bilirim.

Zindanda ölümü karşılamak zordur.

Ölüm haberini taşımak da zordur.

Çevrendekiler haberi sana nasıl vereceklerini bilemezler.

Bir süre garip bakışların anlamını çözemezsin.

Haberi aldığında yaşadıklarının ise tarifi bile zor.

Ben bunları göz önünde bulundurarak Yarbay Dönmez’e de bu nedenlerle oğlunun ölüm haberinin geç verildiğini/verilebildiğini söyleyebiliyorum.

Ya da en insani duygularla böyle düşünüyorum.

Birileri bu meseleyi siyasi malzemeye dönüştürmek istemiş de olabilir.

Öyle bir memlekette yaşıyoruz ki o birileri her zaman ölümleri kullanmış, kullanmak istemiştir.

Ama o birilerinden dolayı oğlunu kaybeden bir babanın acısı bu derece magazinleştirilmemeliydi.

Haberin de bir sınırı olmalı öyle değil mi?

Değerleri aşındırmanın, saldırıda aynı usulleri kullanmanın sonucunda iki taraf da birbirine benzemeye başlar.

Renklerin tonlarındaki farklılıklar bu gerçeği değiştirmez.

Zalime zulmederek zulmüne engel olamazsınız.

Zulüm her şart ve ortamda zulümdür.

Çocuğu ölen bir babanın, annesi ölen bir evladın cenazeye gitmesine engel olmak ise,

katmerli zulümdür.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.