Zulmün adı 28 Şubat, Tadı zindan, hicret ve şehadet

Yusuf ARİFOĞLU

Gün, ay, yıl, asır, hayat, varlık... her şey Allah'ındır; ama bazı zaman dilimleri yüklendiği anlam yönüyle kıymetli olur. Kemalist bir taassup ve dini değerlere düşmanlığın zirve yaptığı, ‘bin yıl süreceği' iddia edilen 28 Şubat süreci zulüm, haksızlık, fişleme, işkence, zindan, şehadet açısından öne çıkmıştır. Adeta, zulüm fırçasının coğrafyamızı korku, red, inkâr, adaletsizlik rengine boyadığı bir süreçtir.

O günden bugüne geçen 21 yıllık sürede bu sürecin iman edenlere ve dindarlara nasıl bir zorluk, musibet, mağduriyet getirdiği; inanların hareket, davranış, düşünce ve siyaset alanını ne kadar daralttığı kalemlerden kâğıtlara, dillerden ekranlara, mikrofonlardan meydanlara taşındı. Yazarlar bu zulmü kalemleriyle, hatipler bu tahammülsüzlüğü sözleriyle, liderler bu dönemin cürümlerini cesaretleriyle anlatmaktan geri durmadı. İzzetli, onurlu, bilge ve cesur insanlar da zulüm, inkâr, asimilasyon adına gelen bu hayâsızca akına bedenleri, zamanları, imkanları, özgürlükleriyle dur dediler. Öyle ki ülke, şehirler, caddeler, sokaklar, camiler, evler 28 Şubat zulmüne karşı bir üs, bir kale, bir siper oldu.

İç dinamikler yönüyle FETÖ, Ergenekon, Derin Devlet, Askeri diktatorya, PKK; dış dinamikler yönüyle AB(D), israil, para baronları, medya erki aynı amaç üzere birleşti. Sözünü, etkisini, yetkisini bir yapıp ‘davet, yaşam tarzı, düşünce bağlamı, cami, namaz, tesettür, sakal, şalvar…' ayırdı yapmaksızın Müslümanlara ait ne varsa tehdit saydılar, öncellikli yok edilmesi gereken unsurlar kategorisine aldılar.

Çocuklarımıza Kur'an hocası, gençlerimize ahlak öğreticisi, anne babalarımıza hürmet ehli, mazlumlara imkân, yetimlerimize şefkat eli, fakirlerimize merhamet kucağı olan güzel ahlak örneği Müslümanlar ‘tehlikeli sayıldı, terörist ilan edildi, sakıncalı olarak fişlendi.'

O soğuk süreç ve 28 Şubat zulmü Cevzet Soysal'a nasıl olduğu ve cesedi hala nerede olduğu belli olmayan bir infaz,

Cemal Uçar'a zindanda vahşice bir şehadet,

İbrahim Göv ve yüzlercesine 20 yılı aşan bin zindan/esaret,

Avrupa'nın birçok ülkesine giden on binlercesine hicret, bağrı yanık nice ana babaya yılları eskiten bir hasret,

Beyaz örtülü kardelen misali iffetli kızlarımıza ikna odaları oldu.

Kadın erkek, yaşlı genç, zayıf güçlü, masum günahkâr, müslim gayri müslim herkes şu gerçeği bir kez daha gördü ki:

Zulmün adı 28 Şubat; tadı zindan, hicret ve şehadet; anlamı adaletsizlik oldu.

Bu zulüm gözlere yaş olarak doldu,

Yüreklere kor olarak kondu,

Zihinlere korku ve endişeyle nakş oldu,

Sonucu mazlumlara adaletsizlik ve haksızlık oldu...

Tablo böyleyken, manzara orta yerde iken; iktidar, hükümet, mahkemelerce o dönemin zulmü tescillenmişken; 28 Şubat zulmünü sağır sultan bile duymuşken; şu an hala zindanlarda ve hicrette olanların niyetinin son 15 yıllık şahitlikle halis ve Allah için olduğundan şüphe yokken, Peygamber Sevdalıları tevhidi noktada şehidleriyle, Yusufi şahbazlarıyla, muhacirleriyle İslami gayretin adanmışları olarak bilinirken 28 ŞUBAT ZULMÜNÜ BİTİRMEK İÇİN daha neyi bekliyorsunuz?

Terör ve düşman dediğinize dahi yeniden yargılanmayı, hastalık halini, sosyal statüsünü bir hak olarak gördüğünüz malumdur; ama size minnet etmeyen, gücünüzü aşacak bir teklifle gelmeyen, mağduriyeti ilanı âlem olan 28 ŞUBAT MAĞDURU MÜSLÜMANLARI yeniden yargılanma için daha ne zamana kadar oyalayacaksınız?

Doğrulara kolaylaştıran, adaletli olanlara merhamet eden Allah(c.c)'a emanetsiniz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.