Sevenlerinin dilinden şehid Selami Yurdan ve Srebrenitsa Katliamı

Bosnalı Müslümanlarla Sırplar arasında yaşanan savaşa katılarak, 22 Ağustos 1992'de şehid olan Selami Yurdan, aradan geçen 30 yıla rağmen yakınları ve sevenleri tarafından rahmetle yâd ediliyor.

Selami Yurdan'ın şehadet yıldönümü münasebetiyle İLKHA muhabirine konuşan yakınları ve arkadaşları, Selami Yurdan'ın gidişiyle Bosna'ya ilginin artması, Birleşmiş Milletlerin gözü önünde yaşanan ve hatta desteklenen Srebrenitsa Katliamı hakkında önemli açıklamalarda bulundular.


1990'da Sovyetler Birliği'nin yıkılması ve Almanya'daki Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla başlayan kargaşanın Balkan ülkelerine de sıçradığını hatırlatarak konuşmasına başlayan şehid Selami Yurdan'ın ağabeyi Recai Yurdan, "Balkan ülkelerinde de Yugoslavya denen 6 ülkenin birleşiminden oluşan bir devlet vardı. Bunun da asıl bel kemiği Sırplardı. Devlet başkanı yıllarca Hırvat olan Josip Broz Tito olmasına rağmen asıl bel kemiği, tüm silahlar, devlet dairelerindeki en önemli noktalarda olan Sırplardı. 1992'nin başında Hırvatistan ve Slovenya bağımsızlığını ilan etti. Sırp güçleri hemen bu 2 ülkeye karşı ciddi bir şekilde şiddetli bir saldırıya başladı. Bu saldırı özellikle Hırvatlardan birkaç bin insan oldu. Ardından batı hemen müdahale etti. Önce Slovenya'nın sonra da Hırvatistan'ın bağımsızlığını ilan ettiler. Başta Almanya bunlara sahip çıktı. Üçüncü olarak Bosna Hersek bağımsızlığını ilan etmek istedi ama Bosna diğer ülkelere benzemiyordu. Aliya Izzetbegoviç, bağımsızlık için referanduma gitti. Sırplar referandumu boykot etmesine rağmen yüzde 60 oranında (yüzde 64,31) bağımsızlığın ilan edilmesi kararı kabul gördü." dedi.


"Batı, 4 yıl devam eden katliama göz yumdu ama Müslümanlar kazanmaya başlayınca müdahale ettiler"

Bosna'nın bağımsızlığının ilanı ile birlikte Radovan Karaçiç (Sırbistan eski cumhurbaşkanı) ve diğer komutanların Sırbistan'ın desteği ve Bosna'daki askeri güçleri ile birlikte Bosna'da katliam yapmaya başladıklarını belirten Yurdan, "Müslümanlar da maalesef gafil avlandılar. 4 yıl süren savaşta binlerce insan vahşice katledildi. Saraybosna tamamen kuşatıldı. Sadece 800 metrelik bir tünelden geçildi. Şu anda nasıl ki Gazze'ye 3 günde binlerce füze atıldı ve onlarca kişi şehid olmasına rağmen batı yaşananları görmüyorsa Bosna'da da öyleydi. Nasıl ki batıda Türk demek Müslüman anlamına geliyorsa, orada da Boşnakları öyle görüyorlar. Ne zamanki Müslümanlar hâkim olmaya, güç olamaya, saldırıya geçmeye başlayınca o zaman Avrupa ve Amerika müdahale etti. Ondan önce 4 yıl boyunca Avrupa'nın yanında vahşet yapılıyordu, insanlar katlediliyordu ama gözlerini kapatmışlardı. Bugün Gazze'ye kapattıkları gibi. Ancak Ukrayna'da köpekleri bile kurtardılar, ülkelerine kabul ettiler. Batı, Müslümanları insan olarak bile kabul etmiyor. Tarihte buna şahitlik ettik yine şahidiz. Değişen hiçbir şey yok. 30 yıl önce nasıl ki Bosna Hersek'te Müslüman kardeşlerimize Avrupa, Amerika gözünü yumduysa şu anda da Gazze'ye, farklı yerlere gözlerini yumuyor." diye konuştu.

"Selami'nin şehadeti sonrasında yüzlerce kişi Bosna'ya gitti"

Şehid Selami'nin gitme kararı alması ve sonrasında gelişen olaylara ilişkin de konuşan Yurdan, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

Aliya İzzetbegoviç ve Müslümanlar artık oradan haykırmaya başlamışlardı. İmdat edip feryat figan ettiler. Biz de Türkiyeli Müslümanlar olarak burada eylemler yapıyorduk. BM bayrağı Yugoslavya bayrağı yakıp kahrolsun Amerika! Kahrolsun Yugoslavya! Kahrolsun BM! Sloganları atıyorduk. Selami de bu eylemlere bizimle katılıyordu. Bir gün Şeyh Said'in şehadet yıldönümünde Cağaloğlu'na giderken Cezeri Kasım Paşa Camii'nde bir program düzenledik. Selami'nin Bosna Hersek'e gideceği ilk kez orada duydum. Bana hazırlık yaptığını ve gideceğini söyledi. Daha önce farklı yerlere gitmek istiyordu ama nasip olmamıştı. Selami gerçekten mert adamdı. Söylemi ile eylemi birdi. İyi bir hazırlık yapmıştı. Giyeceği elbiseye, kamuflajına kadar hazırlamıştı. 'Ağabey! Dua et bu elbise kefenim olsun' diye benden dua istedi ve gerçekten o elbise ona kefen oldu. Buradan Bosna'ya giderken 16 günde gidebilmişti. Selami gittikten bir gün sonra cepheye gitti. Allah o sıcak cephede ona şehadeti nasip etti. Bosna'ya gömülmeyi ve onun için Beyazıt Camii'nde gıyabi cenaze namazı kılınmasını vasiyet etmişti. Selami'nin şehadetini duyduğumuzda önce Halkalı'da gıyabi cenaze namazı kıldık. Ardında da 28 Ağustos'ta bir Cuma günü Beyazıt Camii'nde gıyabi cenaze namazı kıldık. Babam orada, 'burası benim düğünümdür. Oğlumun düğününe hoş geldiniz. 5 oğlum daha var. Değil 5, 5 bin oğlum olsa Allah yolunda feda etmeye hazırım' şeklinde yaptığı ve ulusal kanallardan yayımlanan konuşması Türkiyeli Müslümanları çok etkilemişti. Selami bir semboldü. Hem şehide sahip çıkmamız hem de ailesinin dik duruşuyla yüzlerce kişi Bosna'ya gitti. 30 arkadaşımız şehid oldu, çok sayıda arkadaşımız da gazi oldu. Ardından bize 'ne işiniz var Bosna'da' diyenler de oldu. Biz de oradakilerin Boşnak olması bir şey değiştirmez. Onlar Müslüman ve bizden yardım istiyorlar. Gitmemiz gerekiyordu. Selami'den sonra babam da 3 ay Bosna'da cephenin gerisinde, cepheden savaşanlar için yemekler pişirmişti. Bunun gururunu yaşıyoruz.

"2-3 kitap verdi, hayatımızı değiştirdi"

80'li yılların başında henüz 6 yaşındayken ailesiyle birlikte İstanbul'a gelerek Kumkapı semtine yerleşen ve gençliğinde Selami Yurdan ile tanışıp dostluk kuran Kerim Demir de "Bir gün Selami'yi anma gecesinde yaptığım konuşmada 'Geçmişimi bilseydiniz bana selam bile vermezdiniz ama Selami elimden tuttu ve beni o çukurdan çıkardı' dedim. Selami anlatılmaz yaşanır. Onun samimi davası, mücadelesi, insanları kazanma çabası çok nadir insanlarda görülen bir özellikti. O zamanlar Kadırga'da meyhaneciydik. Selami de bizim mahallede ayakkabıcıydı ve tesadüfen tanıştık. Yanına gider her şeyi rahat rahat konuşurduk. Bizi itip kakmazdı. Hep samimi davranıp dostluk gösterirdi. O böyle yaptıkça ben de 'bu nasıl bir insan, neye inanıyor ki bu kadar samimi birisi' diye sorgulamaya başladım. Çünkü çevremizde böyle bir samimiyet kalmamıştı. Bizi kendisine çeke çeke inançlarını sorgulamaya, verdiği kitapları okumaya başladım. 2-3 kitap verdi, hayatımızı değiştirdi. O kitapları okudukça dünyaya sataşır olduk. Dünya bize ters gelmeye başladı." dedi.

"Kulağı küpeli Ahmetlerden, başı açık Ayşelerden uzak kalmayın"

Şehid ile birlikte yaşadığı bir anısını paylaşan Demir, "Bir gün Fatih'te gezerken yanımızdan küpeli bir genç geçti. Ben dönüp bakınca, Selami 'ne gördün?' diye sordu. Ben de 'bana tuhaf geldi' dedim. Çünkü daha 90'lı yılların başındaydık. Selami bana 'Kerim! Kulağı küpeli Ahmetlerden, başı açık Ayşelerden uzak kalmayın' dedi. Neden? Diye sorunca, 'bak onlarda bir iman var ve üstü küllenmiş olabilir. Ancak gün gelecek biz yorulduğumuzda onlar bu davaya sahiplenecek, biz geride kalacağız' demişti. Gayesi ve davası hep İslam'dı. Selami, Kadırga'da, Kumkapı bölgesinde varken orada komple bir İslami hareket var zannederdim. Selami'nin şehadetinden sonra maalesef bu davanın bir kişi üzerinde durduğunu gördüm. Her şey düştü. Samimiyet kayboldu. Her şey onun mücadelesiyle ayakta duruyormuş." diye konuştu.

"20 Hristiyan öldüğünde tüm dünya ayaklanıyor ama Suriye'de 2 milyon, Irak'ta 1 milyon Müslüman ölünce kimsenin gıkı çıkmıyor"

Batının Müslümanlara yönelik yaşanan zulüm ve katliamlara sessiz kaldığını ve hiçbir zaman Müslümanlara dost olmayacaklarını vurgulayan Demir, "Küfür belli. Müslümanların onlar için bir değeri yok. Selami rahat duramıyordu. Hatta onunla birlikte gidecekti. Bana 'sen kal! Hepimiz gidersek geride kim kalacak?' dedi. Kendisi gitti, yıkıldık. Avrupa'dan hiçbir zaman bize iyilik gelmeyecek. Ne varsa bizde, samimi insanlarda, böyle önder şahsiyetlerde var. Selami'nin ailesi bir evladını, kardeşini yitirmiş olabilir ama ben tek dostumu kaybettim. Onun gibi insanlar bu ümmet için çok gerekli. Bu ümmeti ayakta tutan, rehberlik eden insanlar lazım. Yoksa batı, Avrupa hiçbir zaman bize dost olmayacak, hep sessiz kalacaklar. Bugün 20 Hristiyan öldüğünde tüm dünya ayaklanıyor ama Suriye'de 2 milyon, Irak'ta 1 milyon Müslüman ölünce kimsenin gıkı çıkmıyor." şeklinde konuştu.


"Selami'yi Bosna'ya çeken oradaki zulmün ayyuka çıkmasıydı"

Şehid Selami Yurdan ile askerde tanışan ve askerlikten sonra da arkadaşlığı devam eden Hüseyin Durmaz, şehidin kişiliği ve birlikte yaşadıkları anılara ilişkin şunları söyledi:

Şehid Selami ile 1986 yılında Ankara'da askerken tanıştık. Birbirimizi tanıdıkça daha samimi bir arkadaşlık kurduk. Teskere aldıktan sonra İstanbul'da yeniden görüşmelere başladık. Çevresindeki arkadaşlarıyla da tanıştırdı. Beraber sohbetlere gittik, derslere katıldık. Selami Yurdan'ın dava adamı bir kişiliği vardı. Mazlumun yanında, zalimin karşısında duran bir yapıya sahipti. Askerde de bunu gördüm. İstanbul'a geldiğimizde de beraberken aynı şekilde devam etti. Hatta Bosna'ya gitmeden önce de birkaç akşam oturup sohbet ettik. Selami'de farklı bir ruh hali vardı. Sanki şehid olacağını biliyordu. O niyetle gidiyordu. Gitmeden önce bir takım özel eşyalarını bile dağıttı. Bana birkaç kitap hediye etti. Daha sonra işlerini bıraktı. Dünya süsü onu aldatmadı. Gitmeden önce sürekli 'evlenmeyecek misin?' diye soruyorduk. O da 'hurilerle nişanlıyız' diyordu. Dediği gibi de oldu. Selami'yi Bosna'ya çeken oradaki zulmün ayyuka çıkmasıydı. Aliya İzzetbegoviç'in Müslümanlara yaptığı çağrı Selami'de farklı bir duygu uyandırdı ve bu çağrıya icabet etti.
Bosna'da yaşanan katliama sessiz kalan hatta destek veren batı dünyasının tavrı hakkında da konuşan Durmaz, "Batının buradaki tavrı kendi menfaatlerine uyan ne varsa ona göre davranıyor. İslam'a karşı olan şeylere göz yumuyor. O konulara kör ve sağır oluyorlar. Batı kendi çıkarının peşinde. Orada insanların zulme uğraması veya katliama uğraması onların çok da umurunda değil." ifadelerini kullandı. (İLKHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.