Hasan YILMAZ
Sevgiyle yeşerir gönül bahçeleri
Eğitimde hedefe ulaşmada kullanılan araçlardan biri de sevgidir. Maslow ihtiyaçlar hiyerarşisinde kişinin kendini gerçekleştirmesinden önceki aşamayı sevgiyle izah eder. Sevgi kavramı evrensel özellik taşıdığı için etki alanı geniştir. Birçok öğrencinin bir yerlere gelmesinde öğretmenlerin sevgisi vardır.
Muhabbetler, sevgiyle mana kazanır. Gönül medeniyetleri kurulur. Bu medeniyetlerde köleler, kadınlar, farklı renktekiler değer bulur. Değer bulduktan sonra da değer katar. Koşulsuz sevgi bu anlayış ta filizlenir dal budak olur çiçek olur, nağme olur. Dökülür Bilallerin dilinden nağmeleri yok etmeye giden Ömerler sevgi pınarında kendinden geçip hayat bulur. Hayat imkânını sağlayan ahlak haline getiren sonsuz gücün sahibi her türlü insanın bu pınardan içmesi için bizleri vesile kılmak ister.
‘'Siz öyle kimselersiniz ki onlar sizi sevmeseler de siz onları seversiniz.'' (Al-i İmran 119)
Bu sevgi kişiyi ayakta tutar. Her şeye rağmen seven sevdiğinin sevgisinden hareketle çektiklerini sevdikleriyle buluşmaya sayar. O kadar çok sever ki kendisi ateşler içersindeyken sevdiğinin ayağına bir dikenin batmasını istemez. Bu anlayışın hâkim olması için sevginin vaktinde verilmesi gerekir. Gerektiği zamanda verilmeyen sevgi istenmeyen davranışlara neden olur.
Şu, pek çok kişinin hikâyesi değil midir?
“Bir gün çocuğum doğdu. O dünyaya geldiğinde, yetişmem gereken toplantılar ve ödenmesi gereken faturalarla meşguldüm. Çocuğum ben uzaktayken yürümeyi öğrendi. Konuşmayı da böyle. Çocuğum biraz büyüdüğünde, senin gibi olmak istiyorum baba, ben de büyüyünce senin gibi olacağım, diyordu. İş yerine telefon açıp “Baba, eve ne zaman geleceksin?” diye sorardı ikide bir. Ne zaman geleceğimi bilmiyorum oğlum. Ama geldiğimde birlikte güzel günler geçireceğimizden emin olabilirsin.” diye cevap verirdim ona. Yıllar öylece gelip gitti.
Oğlum on yaşına geldi, ona güzel bir top aldım. Top için teşekkürler baba, dedi. Haydi oynayalım. Bu hafta sonu tamamlamam gereken işler var, dedim. Bugün olmaz haftaya tamam mı? Tamam, dedi fakat yüzündeki gülümseme eksilmedi. Yıllar geçip gitti. Oğlum önce ilkokuldan, sonra liseden, sonra da üniversiteden mezun oldu. Bu durumda birçok baba gibi benim de söylemem gereken bir şeyler vardı: Seninle gurur duyuyorum oğlum, dedim. Gel şöyle oturalım, sana diyeceklerim, var. Başını salladı ve gülümseyerek: Arkadaşlara sözüm var baba, dedi. Sen arabanın anahtarını bana verebilir misin, sonra görüşürüz oldu mu? Yıllar öylece geçip gitti. Emekli oldum. Artık bol bol vaktim vardı.
Oğluma, sana uygunsa hafta sonu buraya gel de hasret giderelim, dedim. Sevinirim baba, dedi. Vakit bulabilirsem gelirim. Ben de istiyorum baba. Peki, ne zaman gelirsin oğlum? Ne zaman olur bilmiyorum, baba. Şimdi bir iş görüşmem var, ona yetişmek gerek. Sonra ararım. Geldiğimde güzel vakitler geçireceğinden emin olabilirsin. Telefonu kapattığımda oğlumun çocukluk hayalinin gerçekleştiğini anladım.”
Selam ve dua ile…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.