Mehmet Ali GÖNÜL
Şeytan bazen sağdan da fısıldar!
Anladık; darbe ile ilgili bir araştırma yapılması gibi bir görev yüklenmişti. Görev süresinin bitiminden beş ay sonra hazırladığı taslak raporunu birkaç gün önce açıkladı. Dikkat çeken bir detay “FETÖ tarzı örgütlenmeler ile demokrasiye yönelik her türlü müdahalenin önlenmesi hususunda tespit edilen sorunlarla, alınması gereken tedbirler” konusuydu. Raporda bu meyanda “Cemaat yapılarının çoğu açık, şeffaf ve esnek olmaktan uzak olup genellikle faaliyetlerini gizlilik içinde ya da denetimlerden uzak şekilde yürütmektedir. Bu yapıların toplum yararına çalışıp çalışmadıkları hususunun kim ya da hangi kurumlarca akredite edileceği ciddi bir sorundur.” denildi.
Doğrusu bu ifadeler hiç de masumiyet kokmuyor. Bu komisyonun tespitleri nedense ikircikli ifadelerle dolu ve iyi niyet taşımıyor.
Muhtelif yardım kuruluşlarının dünyaya açılan hayra mebni girişimleri ve başarılarına da sanki bir el, set çekme fitnesinde bulunuyor gibi. Komisyonun şu ifadelerine ne demeli?: “Son yıllarda birçok sivil yardım kuruluşu ortaya çıkmıştır. Çoğu çeşitli dini yapılara bağlı olan bu kuruluşların, başta Afrika olmak üzere dünyanın muhtaç olan birçok bölgesine yardım götürdükleri ve oralarda birtakım faaliyetler yürüttükleri bilinmektedir. Ancak, dini saiklerle kurulmuş olan bu organizasyonların da masrafları ile gelirleri arasındaki uyum yeniden düzenlenmelidir.”
Bir sorumluluk aldınız. Darbeyi araştırmak… Bu halka yapılabilecek en büyük kötülüğü Allah'ın yardımıyla halkın dirayetinin bozduğunu gördünüz. Halkın inanç ve yardım(iman ve infak) gibi dini-sosyal yaşantısını ve dayanışmasının kurumsallaşmış halini diline dolamanızın ne anlamı var?
Bir hocamızın deyimiyle “Fetöcüler namaz kılıyor diye namazdan vaz mı geçelim?” Kendilerine “Cemaat” diyorlar diye tüm cemaatler lağv mı edilsin? Yardım kuruluşları vardı diye tüm “STKlar ve Yardım Kuruluşları” kendilerini fesh mi etsin? Yok, eğer hepsi akredite olsun ve hükümetin rengine bürünsünler kaygısı varsa bu da tehlikeli bir düşünce! Bırakın iyilik yolunun yolcuları aynı hedefi gaye edinsinler; fakat her biri bunu farklı metotlarla gerçekleştirebilsin. Tek tip, tek yol gibi statükocu bir yaklaşım, bu “hayra” engel olmasın. Darbe komisyonu işine baksın. Şeytan bazen sağdan da fısıldar…
Günaydın Avrupa!
Hatırlarsanız Merkel ABD'ye gittiğinde Trumpla el sıkışmaması günlerce medyaya konu olmuş, ülkesindeki basın da bunu servis etmiş, hatta eleştirmişti. Sanırım son gelişmeler ışığında Trump'un Merkel'in elini sıkmayı unutması, gerçek olmasa gerek. Merkel şöyle demişti Trumpla yaptığı son görüşmesinde: “Son günlerde buna tanık oldum... Bu nedenle şunu söyleyebilirim ki biz Avrupalılar artık kendi kaderimizi kendimiz belirlemeliyiz…"
İngiltere'nin ayrılma durumu Trump'un “Almanlar kötü, çok kötü” söylemi; Merkelin G7 zirvesindeki görüşmede edindiği izlenimi, “Batı biraz küçüldü” tespitini Alman Bakan Gabriel'in ağzından döktürüverdi. Yani uluslararası arenada güç dengesi böylece değişmiş oldu. Almanlara göre “ABD dünya liderliği statüsünü kaybetti.” Artık Avrupa; ABD ve İngiltere'ye güvenemeyeceğini söyleyerek kendi kaderlerini kendileri belirleyecekmiş. Eh, ne diyelim? Günaydın Vietnam, pardon Avrupa...
Hamasın Bildirisi ve Ses getirmesi:
İşgalci israil'de 15 bin gösterici toplandı ve Netanyahu'yu protesto etti. Bunu organize edense "Şimdi Barış"ın çağrısı hareketinin lideri Avi Buskila'ydı: "Artık israillilere, Filistinlilere ve tüm dünyaya israil halkının önemli bir bölümünün israil işgaline karşı olduğunu ve iki devletli çözümden yana olduğunu gösterme zamanı geldi" dediği gösteride Abbas'ın gönderdiği metin dahi okunmuş.
Neden bunu yazma ihtiyacı hissettim? Hamas, yakın zamanda ses getiren bir açıklama yapmıştı ya. Fakat bu kadar hem de işgalci israil'in içinden ses getireceğini düşünmemiştim doğrusu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.